Sultan Murad'ın Balkan Siyaseti
Sultan Murad'ın Balkan siyaseti gayet açık ve nettir. Balkan ülkelerinin askeri ve ekonomik yardımlarından Bizans'ı ebediyyen mahrum edip kalın taş duvarların arasında, onun için alınyazısı hükmünde olan feth-i mübini beklemeye mahküm hale getirmek. Orhan Gazinin Rumeli siyaseti de zaten budur ve zaten devletin kurucusu Osman Gazi, kendisinden sonra geleceklere bu yolu açmak için çırpınmıştır. Kısaca söylemek icap ederse Sultan Birinci Murad'ın Balkan siyaseti, bir istila emeli değil, yerleşip kök salmak ve Bizans'ı tecrit etmek esasına dayalıydı.
Net
Baştan beri izah edildiği gibi, çeşitli nedenlerden dolayı insanlar tarafından var edilen, zaman içinde tanrı buyrukları olarak insanlara kabul ettirilmeğe çalışılan tüm kutsal dinler insan kökenlidir.
Sayfa 198 - BitirirkenKitabı okudu
Reklam
"Sütlü çikolatanın nefis tadı ağzımın içine yayıldı. Bu tadın dosdoğru vücudumun en ücra köşelerine kadar yayılışını net bir biçimde hissettim. Asansörde ikinci parçayı kopartarak ağzıma attım. Çikolata kokusu asansörün içine de yayıldı.”
Yaşar Kemal büyük mücadelelerinden birini, en Türkiye'nin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engel olarak gördüğü Kürt sorununun çözümünde verdi. Bu konudaki bütün yazılarına bakın, söyleşilerini okuyun ya da benim gibi bu sorunu onunla yüzlerce saat konuşmuş bir insanın içten tanıklığına güvenin: Yaşar Kemal'in Kürt meselesinde düşünceleri ve istekleri çok netti: Hiçbir şekilde ülkenin bölünmesini istemiyor, böyle bir bölünmenin hem Türklere, hem Kürtlere çok acı çektireceğini düşünüyordu. Kürt dilinin özgür kalmasını ve Kürt kültürünün hak et- tiği saygıyı görmesini, bir kültürel zenginlik kaynağının kurutulmamasını istiyordu. Kürtler üzerinde uygulanan zulmün son bulması, faili meçhul adı altında işlenen cinayetlerin hesabının sorulması, işkencelere son verilmesi için sesini yükseltiyordu. Savaştan nefret eden bir yazar olarak akan kanın durması dileğini sürekli yineliyordu. En büyük özlemi, kardeşin kardeşi öldürmediği, herkesin barış ve mutluluk içinde, birbirine saygı göstererek yaşadığı bir Türkiye'ye ulaşmaktı.
Hem dahi, ey bedbaht ehl-i dalalet ve gaflet! "Gayr-ı meşru bir muhabbetin neticesi, merhametsiz azab çekmektir." Ayet-ül Kübra - 201
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.