Bir kere taviz verildi mi, asla çiğnenmemesi gereken unsurlar bir kere gözden çıkarıldı mı, kalbin aynası bir yerinden çizildi mi, kefareti büyük oluyor.
MESCİDA A KSA
Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu
Varıp eşiğine alnımı koydum
Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu
Gözlerim yollarda bekler dururum
1920 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü kazanan Norveçli yazar Knut Hamsun'un Açlık eseri yaşamakta olduğumuz şu zor günlerle ve şahit olduklarımızla birlikte düşündürücü bir kitap oldu. Ekmeğin ve genel bir ifadeyle toprağın gücünü anlamamak elde değil kitapta. Barınmak ve yemek. Ruhsal ve fiziksel yaşamın ön koşulları. Bu kitapla bunu çok iyi anlayabilirsiniz. Şöyle ifade edilecek olursa açlığın bir insanı ruhen ve bedenen ne ölçüde etkilediğini gözler önüne seriyor. Kitap genç bir yazarın açlıkla,parasızlıkla birlikte yavaş yavaş nasıl tükendiğini, açlıkla baş edebilmenin türlü yollarını denemesini anlatıyor. Aynı zamanda kitapta, bu çaresizlik içinde insani değerlerinden ödün vermeden,insan olma onurunu koruyarak kendisine acıyarak ve yardımda bulunmak için ona yaklaşanları kendisine bir hakaret görerek zorlu yaşamını devam ettirmeye çalışan bir adamın hikayesini okuyacaksınız. Duygusal olduğu kadar düşündürücü konusu olan bir kitap.
YOK YERE GEÇİRDİM GÜNÜ
Yok yere geçirdim günü ah nideyim ömrüm seni seninle olmadım ganî âh nideyim ömrüm seni
Geldim ü geçtim bilmedim ağlayıp gussa yemedim senden ayrılam demedim âh nideyim ömrüm seni
Hayrım şerrim yazılısar ömrüm ipi üzülüser
Sûret benden bozulusar âh nideyim ömrüm seni
Gidip geri gelmeyesin gelip beni bulmayasın
Bu benliğe sermayesin âh nideyim ömrüm seni
Kam sana güvendiğim sevibeni özendiğim
Kaldı külli kazandığım âh nideyim ömrüm seni
Miskin Yunus gidisersin uzak sefer edisersin
Hasret ile kalısarsın âh nideyim ömrüm seni
"Senin bu konuda alınganlık gösterecek son kişi olacağını düşünmüştüm."
"Alınganlık etmiyorum, sadece yorgunum. Ben yatıyorum." "Atticus...” dedi Jem soğuk bir sesle.
Kapı ağzında duran Atticus geriye döndü, "Ne varı oğlum?" "Bunu nasıl yapabilirler, nasıl?"
"Bilmiyonım ama yaptılar. Daha önce de yaptılar, bu gece yaptılar, yine yapacaklar, yaptıkları zaman. öyle görünüyor ki yalnızca çocuklar ağlayacak. İyi geceler.
"Başkası olmak oyunu" yalnızca sahne üstünde değil yaşamda da çok oynanan bir oyundur. Başkalarının seni istediğin gibi görmesı ıçın boyanırsın, giyinirsin; ruh haline göre şekil verirsin kendine. Başkalarının seni görmelerini istediğin kılığa bürünürsün. Bazen olduğu gibi görünürsün bazen de göründüğün gibi olmaya çalışırsın. Ya yaşamın yüzüne çizdiği haritayı iyice açığa çıkarmaya çalışırsın ya da örtmeye; ya ruhuna makyaj yapmaya çalışırsın ya yüzüne... Oynamak, başkası olmak en temel içgüdüsü insanoğlunun. Ancak unutmayalım ki içimizdeki başkalarının peşinde dolaşırken dışardaki "ötekini, ötekileri" anlama,anlayabilme, kendini onun yerine koyabilme sanatında da ustalaşırsak, o zaman "içimizdeki ötekinin" ruhunu elimizde tutabiliriz.