Nazlı YANIK

"Birinden size zarar gelmeyeceğini hemen anlarsınız. Neler gelebileceğini anlamanız ise vakit alır."
Sayfa 124Kitabı okudu
Reklam
Çok zenginlerin kasalarını dolduran servetlerin nerelerden geldiklerini araştırırsak dağlardaki haydutları haklı çıkaracak acı hallere rastlarız. En dehşetli hırsızlıklar kanunun koruması altında yapılanlardır. İşte bunun için insanlığın hali durulamıyor. Alev üstünde bir kazan su gibi fıkır fıkır kaynıyor. Ve kim bilir daha kaç zaman bu kaynama devam edecektir.
Sayfa 119Kitabı okudu
Kanunlar küçük bir azınlığın rahatını sağlamak amacıyla düzenleniyor. Çünkü herkesin birden refahına ihtimal görülemiyor. İnsanların büyük çoğunluğunu neredeyse hayvanlara yakın ağır, uzun mesai içinde çalıştırıp bunaltmak suretiyle küçük ve seçkin bir azınlığa rahat, refah ve türlü türlü savurganlıklar sağlanıyor. Kanunların, insanlığın bu refahtan nasibini almamış cefakar kısmının sıkıntılarını azaltmaya uğraşır gibi görünmesi ustalıklı bir hiledir. Fenalığın en mühim kısmı daima değiştirilmeden bırakılarak kanun düzenlenmeye çalışıldığı, yani hakim sınıflar samimi olmadıkları için mesele düzelemiyor. Şimdi gözleri açılan mahkumlar, hakimlerle yerlerini değişmeye uğraşıyorlar. Bakalım iş ne dehşet alacak?
Sayfa 102Kitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
Toplumun güzel çiçekler işlenmiş kanuniyet kanaviçesine yalnız yüzünden bakmamalı,menfaat gütmemek, tarafsızlık, insaf, hakkaniyet gözüyle inceden inceye onun tersini de gözden geçirmelidir ki işlemenin yüzündeki, göz aldatan o renk uyumunu oluşturabilmek için ipliklerin uçlarının nerelerden dolaştığı ve şeklin tersinde ne kördüğümler, ne karışıklıklar, ne çirkinlikler, ne kabalıklar bulunduğu anlaşılsın ...
İnsanoğlunun ilk mezarı ana rahmidir. Bu yüzden babalarımız bizi gömen ilk mezarcılarımızdır.
Sayfa 89 - İş Bankası Kültür Y.Kitabı okudu
Reklam
Halkın arasına bakın, hakikati göreceksinizdir. Ayaklarınızın altında ezdiğiniz bu aşağılık kum, bir kere fırına atılsın, orada erisin, kaynasın, şahane billur olacaktır ve Galile ile Newton, yıldızları onun sayesinde keşfedeceklerdir.
Sayfa 687 - İletişim Y.Kitabı okudu
Ama edebiyatı da satın alamazlar ya, diye düşünmek için tam bir delifişek olmak gerekliydi. Edebiyat herkese açıktır, demek için. Üniversitenin idare amiri de olsanız beni çimenlerden çıkarmanıza izin vermiyorum. İsterseniz kitaplıklarınıza kilit vurun; ama zihnimin özgürlüğüne vurabileceğiniz ne bir kilit var ne de sürgü, ne de kapatabileceğiniz bir kapı.
Faşist şiir, korkarım ki, kasabaların birindeki müzede, cam bir kavanoz içinde gördüğümüz türden kürtajla alınmış ürkütücü küçük bir cenin olacaktır. Böyle canavarların pek uzun ömürlü olmadığı söylenir; böyle bir harikanın bir tarlada ot biçtiği görülmemiştir. Bir bedende iki baş olması hayatı uzatmaz
Sayfa 112Kitabı okudu
Bedenimiz üzerinde belli nedenlerden doğan baskıların olması gibi, neden zihnimizde de ayrılmalar ve zıtlıklar olduğunu hissediyorum? ‘Zihnin bütünlüğü’ derken neyi kastediyoruz? diye düşündüm, çünkü zihnimizin herhangi bir anda, herhangi bir noktada yoğunlaşma gücü öylesine büyük ki, tek bir halde olamazmış gibi duruyor.
Sayfa 106 - Sia Y.Kitabı okudu
Kadınların Elizabeth döneminde neden şiir yazmadıklarını soruyorum ancak nasıl bir eğitim aldıklarını bilemiyorum; yazı yazmak öğretiliyor muydu onlara; kendilerine ait bir oturma odaları var mıydı; yirmi bir yaşına gelmeden kaç kadın çocuk doğuruyordu; kısacası sabahın sekizinden akşamın sekizine kadar ne yapıyorlardı. Görünüşe bakılırsa paraları yoktu; Profesör Trevelyan’a göre, çocukluktan çıkmadan, on beşinde ya da on altısında, hoşlansalar da hoşlanmasalar da evlendiriliyorlardı. Bunları gördükten sonra, içlerinden birinin ansızın Shakespeare’in oyunlarını yazmasının son derece garip olacağına karar verdim ve artık hayatta olmayan o yaşlı beyefendiyi düşündüm, sanırım piskopostu, geçmişteki, şimdiki ya da gelecekteki hiçbir kadının Shakespeare’in yeteneğine sahip olamayacağını söylemişti. Bu konuda gazetelere yazılar göndermişti. Bilgi almak için kendisine başvuran bir hanıma, bir tür ruha sahip olsalar bile kedilerin cennete gitmediklerini söylemişti. Şu yaşlı beyefendiler insanı fazla düşünmekten nasıl da kurtarıyorlardı! Onlar yaklaşınca cehaletin sınırları nasıl da geriliyordu! Kediler cennete gitmez. Kadınlar Shakespeare’in oyunlarını yazamaz.
Sayfa 52 - Sia Y.Kitabı okudu
Reklam
Eğer profesör, kadınların üstün konumda olmadıklarını biraz fazla vurguladıysa, büyük olasılıkla kadınların üstün olmadıklarını değil, kendi üstünlüğünü düşünüyordu. Bir hayli hiddetlenerek ve epeyce vurgulayarak koruduğu da buydu, çünkü sahip olduğu şey onun gözünde nadide bir mücevherdi. Hayat her iki cins için de –kaldırımda ite kaka yürüyen kadınlarla erkeklere baktım– çetindi, zordu, sürekli bir mücadeleydi. Büyük cesaret ve güç gerektiriyordu. Belki de hepsinden önce, yanılsamaya eğilimli yaratıklar olduğumuz düşünülürse, insanın kendine güveni olmasını gerektiriyordu. Kendimize güvenimiz olmazsa beşikteki bebekler gibi oluruz. Ölçülemeyen, ama pek değerli olan bu niteliği el çabukluğuyla nasıl oluşturabiliriz? Başkalarının bizden daha aşağıda olduğunu düşünerek. Başkalarına karşı doğuştan gelen bir üstünlüğe sahip olduğumuzu hissederek –servet olabilir bu, ya da rütbe, düzgün bir burun, ya da büyükbabamızın Romney tarafından yapılmış portresi– çünkü insanın imgelemindeki etkileyici araçların sınırı yoktur. Bu bakımdan, fethetmek, hükmetmek zorunda olan saygıdeğer bir büyük için, çok sayıda insanın, hatta insan ırkının yarısının doğal olarak kendisinden aşağıda olduğunu hissetmek çok önemlidir. Sahip olduğu gücün ana kaynaklarından biri gerçekten de budur herhalde.
Sayfa 40 - Sia Y.Kitabı okudu
Kürek cezası kürek mahkumunu yaratır. Isterseniz bunun üzerinde düşünün. Küreğe mahkum edilmeden önce yoksul bir köylüydüm, aklım pek kıttı, aptal gibi bir şeydim; kürek beni değiştirdi. Budalaydım, zalim oldum; kütüktüm, kor halini aldım. Daha sonra af ve iyilik beni kurtardı, nasıl ki sertlik de daha önce beni mahvetmişti.
Sayfa 346 - İletişim Y.Kitabı okudu
Doğru bir kişinin sözü, vicdanına kefildir.
İletişim Y.Kitabı okudu
Bilgisizlere elinizden geldiği kadar çok şey öğretiniz. Parasız öğrenim vermediği için toplum suçludur; yarattığı karanlığın sorumlusu odur. Bir ruh eğer karanlıkta doluysa, günah orada işini görür. Suçlu, günah işleyen değil, karanlığı yaratandır.
Sayfa 60 - İletişim Y.Kitabı okudu
Bir çocuk öldüğünde -ki Doğu Yakası çocuklarının yüzde elli beşi, daha beş yaşına gelmeden öldüğünden, bu her zaman olasıdır- ceset aynı odada durur. Aile çok fakirse, ceset toprağa verilebilene dek bir süre odada kalır. Gün boyunca yatakta bekler, geceleyin aile yatacağı zaman masaya konur; sabah olunca aile kahvaltısını edebilsin diye, ölü tekrar yatağa alınır. Bazen cesedin, yiyecekler için kiler niyetine kullanılan rafa yerleştirildiği de olur. Daha birkaç hafta önce Doğu Yakası’ndaki bir kadının başı derde girmişti; çünkü çocuğunun toprağa veremediği ölüsünü, bu şekilde üç hafta boyunca bekletmişti
54 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.