Nazlı YANIK

96 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 7 days
Sürücü koltuğu, alışılmışın dışında anlatım şekliyle beni biraz şaşırttı desem ; haksız olmam sanırım. Diğer insanlardan biraz daha farklı düşündüğünü ve hareket ettiğini farkettiğimiz karakterimiz ; bir Güney Amerika tatiline çıkıyor. “İhtiyacı olmayacağı” için tek yönlü bir bilet alan Lise , bizi meraklandırmaya en başından başlıyor bile. Diğer insanlardan yaptığı ,giydiği, konuştuğuyla farklı oluşu; beni bir yerde toplumun bireyi kalıplara sokuşunu, insanlardan beklentilerini, farklı olana karşı hoşnutsuzluğunu, onu kendinden uzaklaştırışını sorgulamaya itti sanırım. Lise hiç görmediği birini arıyor, karşılaştığında O’nun “O” olduğunu anlayacağı birini. Anlıyor da... Okuyucu olarak siz anlayabiliyor musunuz, tartışmalı. Ama “O” hiç beklemediğiniz anda, hiç beklemediğiniz şekilde tekrar karşınıza çıkıyor. Toplumun “farklı”yı kabullenemeyişini de tekrar size hatırlatıyor. Okuduğum en enteresan kitaplardan biri olmakla birlikte, herkese hitap edemeyecek olduğunu da belirtmeliyim. Ters köşelerden ve sizi farklı düşünmeye iten kitaplardan hoşlanıyorsanız , şiddetle bu kısacık kitabı öneririm.
Sürücü Koltuğu
Sürücü KoltuğuMuriel Spark · Siren Yayınları · 20181,059 okunma
Reklam
222 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 9 days
1902 yılında kılık değiştirerek Londra’nın Doğu yakasına giden Jack London’un, orada karşılaştığı insanlık dışı yaşamı bize anlatışına tanık oluyoruz. Bunu yer yer verilerle, yer yer de kendi düşünceleriyle yapan London, bir ülkenin içindeki iki zıt yaşamı bizim gözümüzün önüne seriyor. Bir yanda bolluk içinde-ki bu dönem, İngiltere’nin en iyi dönemi olarak kabul edilir- yaşayan insanlar; diğer yanda Doğu Yakası’na itilmiş, açlık, sefalet içindeki ‘’Uçurum’’ insanları. London bu insanlara böyle diyor, çünkü bu insanlar toplumun dişli çarkları arasında ezilirken; o toplumda yaşamını sürdürecek, nefes alabilecek kadar bile bir yer bulabilme savaşı veriyor. Erk sahipleri tarafından sürekli yokuş aşağı çekilmeye çalışılan bu insanlar, sanayileşmenin getirdiği yeni düzene bir türlü uyum sağlayamıyor, onun bir parçası olamıyorlar. Biz aslında bu kitapla, o insanların yokuşun en dibine düşmeme çabalarını gözlemliyoruz diyebiliriz.
Uçurum İnsanları
Uçurum İnsanlarıJack London · İletişim Yayınları · 20213,572 okunma
272 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 7 days
Eserle ilgili yorumlarımdan önce , biraz Natsume Soseki’nin eseri yazarken içinde bulunduğu, Meiji Döneminden bahsetmek istiyorum. Japonya, ada şeklindeki yapısının da sebebiyle dış dünyadan bir miktar soyutlanmış bir topluma sahipken -ki bunun bir diğer sebebi de 1639’dan itibaren, Avrupa’dan etkilenmenin önüne geçmek için tüm yabancı ticareti
Sanşiro
SanşiroNatsume Soseki · Maya Kitap Yayınları · 2017335 okunma

Reader Follow Recommendations

See All
372 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 11 days
Tüket ki yaşa… Hükümetin insanlara daha iyi ve adil yaşam sözü vererek getirdiği yeni sistem, aslında ne kadar adil, ne kadar refah seviyesini yükseltici? Ya da asıl refah seviyesi yükseltilenler kim? 2050 Londra’sındayız. İnsanlar ‘’daha rahat’’ bir yaşam sürmek amacıyla 3 gruba ayrılmış durumda. Düşük-orta-yüksek bütçeliler. Bu grupları birbirinden ayıran kısım ise tüketim miktarları. Başlangıçta çok parlak bir fikir olarak beliren bu bütçe ayrımının arkasında neler var peki? Seviyenizi korumaya yetecek kadar harcama yapamazsanız, sonuçları da bu kadar sevimli oluyor mu? Peki eski sistemde yaşamak isteyenler, onlar için bir kaçış yolu var mı? ‘’Mülkiyet’’i bitirmek, sorunların çözümü mü? Farklı düşünceleri size zerk eden distopya türündeki eserin bazı açılardan gündelik yaşamımıza benzemesi de oldukça düşündürücü. Örneğin; güçlü olanın haklı da olması, durdurulamayan tüketim çılgınlığı, empati ve vicdan duygusunun yok olma noktasına gelmesi bunlardan başlıcaları. Okurken , bir Black Mirror tadı almadım desem yalan olur. Akıcı anlatımıyla birlikte, distopik tarzdan hoşlananların kesinlikle hoşuna gideceğini düşünüyorum.
Kurtlar Ülkesi
Kurtlar ÜlkesiTünde Farrand · Timaş Yayınları · 2021115 okunma
356 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 10 days
Michael Henchard, alkolün etkisiyle hayatında kocaman bir dönüm noktası olacak bir işe kalkışır. Eşini ve kızını bir panayırda satar. Aklı başına geldiğinde her ne kadar yaptığından çok pişman olsa da artık değiştirebileceği bir şey yoktur. Kitapta bu pişmanlığın sonucunda gelişen olayları görüyoruz. Genellikle bir düşünceyi, bakış açısını romanlarında test eden Thomas Hardy bu romanında da yaşam üzerinde duruyor bence. İnsan olmak nedir, hayatın anlamı nedir, insanın karakteri kaderi midir yoksa onu değiştirebilir miyiz bu sorgulamalar etrafında geziniyor. Her ne kadar Henchard bu yaşadığı büyük olay sonrasında değişmeye ve daha iyi, daha erdemli bir insan olmaya karar verse de bunu gerçekten başarabilir mi? Kitapta benim en ilgimi çeken, gerçekçi yaklaşımla yazılışı sebebiyle kimseye salt iyi ya da salt kötü olarak bakamamam olmuştu. Bir sayfada çok sinirlendiğim bir karaktere başka sayfada şefkatle ve hüzünle yaklaşırken buldum kendimi.
Casterbridge Başkanı
Casterbridge BaşkanıThomas Hardy · Yedi Yayınları · 2020183 okunma
Reklam
336 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 7 days
Bir aristokrat olan toprak sahibi Clifford’un savaş sonrası kötürüm kalmasıyla başlayan hikaye, Clifford’un eşi Connie ve koru bekçileri Mellors arasında geçiyor. Bize bir aşk üçgeninin hikayesini anlatıyor gibi görünse de; aslında bundan çok daha fazlası. Çok da anlaşılamadığı, anlatmak istediği diğer konulardan ziyade, bazı insanlarca içerisindeki c*nsel bölümlere odaklanılmış olsa gerek, uzunca bir süre yasaklı kalmış romanımız. Kitabın yazıldığı zamana göre oldukça cüretkar olduğunu kabul etmekle, kitapla ilgili eleştirilen konulardan birinin de kadın karakterinin güçlü olması olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Sanayi Devrimi ile hayatımızın değişimi ve bu değişimin işçi ve toprak sahiplerine yansıyışına değiniyor D.H. Lawrence. İşçiler artık toprak sahiplerini efendileri olarak görmüyor, ‘’Onun benden gerçekten ne farkı var?’’ diye sorgulamaya başlıyor. Bu iki grubun arasındaki mesafe bir yandan artarken bir bakıma da azalıyor aslında. Bunun yanında, sanayinin gelişmesiyle başlayan tüketim çılgınlığı da eleştirilmiş. Eleştirilen bu konunun günümüzdeki durumunu düşündüğümüzde yazarın ne kadar haklı olduğunu anlıyoruz.
Lady Chatterley'in Sevgilisi
Lady Chatterley'in SevgilisiD. H. Lawrence · Yapı Kredi Yayınları · 20211,555 okunma
240 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 7 days
Karl Braun, Londra’ya yerleşmiş bir piyano akortçusudur. Onun sanata , müziğe , tiyatroya karşı olan ilgisini , insani yönlerini öğrenirken karakterimizin asıl kimliğinin bundan çok daha başka olduğunu , aslında onun , insanlar üstünde deneyler yapmış bir nazi, beyin cerrahı Dr. Otto Reitmüller olduğunu öğreniyoruz. Nazi ve soykırım konulu okuduğum diğer kitaplardan daha farklı bir bakış açısı sunması oldukça ilgi çekiciydi. Tarihe cani olarak geçmiş insanların aslında , herkes gibi yiyen ,içen , gülen sıradan insanlar olduklarını size tekrar hatırlatıyor. Bence bunun biraz da korkutucu denebilecek bir yanı var ; çünkü insanoğlu herkesin düşündüğü gibi kötülüğü değil , iyiliği sonradan öğreniyor . Doğru şartlar sağlandığında, birlikte tiyatroya gittiğiniz , kahve içtiğiniz insanlar bile caniye dönüşebilir. Ve dahası cani olmadıklarını savunabilirler.
Cam İnciler
Cam İncilerEmeric Pressburger · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023175 okunma
288 syf.
·
Not rated
·
Read in 6 days
Para, sevgiyi göstermek için doğru ve yeterli bir yol mudur?
Goriot Baba, Paris’te yaşamakta olan bir şehriye işçisidir. Doğru zamanlarda doğru hamleler yapmak, ona güzel paralar kazandırmış ve zenginleşmiştir. Bir babanın, kızlarının mutluluğu için ne kadar ileri gidebileceğini görürken, aynı kızların ne kadar doyumsuz ve umursamaz olduğunu trajik bir şekilde okuyoruz kitapta. Çocuklarımızı ölçüsüz sevmek , aslında ne kadar tehlikeli olabilir? Balzac, olay örgüsünün içine, Paris’in şöhretli dünyasının ne kadar iki yüzlü olduğunu da eklemekten geri kalmamış. Para gerçekten mutluluk getirir mi? Goriot Baba kızlarının mutluluğunu para ile sağlamaya çalışırken, bunu ne kadar başarabiliyor? O gösterişli Paris dünyasındaki insanların ne kadarı gerçekten mutlu? Toplumsal, sosyo-ekonomik sorgulamalar yaparken buluyorsunuz kendinizi.
Goriot Baba
Goriot BabaHonore de Balzac · İş Bankası Kültür Yayınları · 202114.9k okunma
256 syf.
6/10 puan verdi
·
Read in 3 days
Okunmasa da olur
Yukio Mişima’nın hayatı boyunca yazdığı öyküler kronolojik olarak derlenmiş. Mişima’nın hayatına ve ölümüne baktığımızda aslında çok şaşırılmaması gereken konulara değinilmiş olsa da , okuduktan sonra bana birşey kattığını söyleyemeyeceğim. Çoğu insanı rahatsız edebilecek konularda yazılmış öyküler barındırdığının üstünde durmak istiyorum . Bence Mişima’nın birçok kitabını okuduktan sonra, onu daha iyi tanıyabilmek için okunulabilecek bir kitap. Kesinlikle daha önce bu yazardan kitap okumadıysanız, bu kitap yazara başlamak için doğru bir kitap değil ; uzak durmalısınız.
Yaz Ortasında Ölüm
Yaz Ortasında ÖlümYukio Mişima · Can Yayınları · 2019616 okunma