Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hıristiyanlığın Yunanlı olmayan yanı
Yunanlılar Homeros'un tanrılarını kendi üzerlerindeki efendiler ve kendilerini de onların altındaki köleler olarak görmüyorlardı Yahudiler gibi. Adeta kendi kastlarının en başarılı örneklerinin yansımasını, yani bir ideali görüyorlardı, kendi varlıklarının bir karşıtını değil. Akraba olunduğu hissedilir, karşılıklı bir ilgi, bir tür güçbirliği vardır. İnsan, kendine böyle tanrılar verdiğinde, seçkin olduğunu düşünür ve küçük ve daha yüksek aristokrasi arasındakine benzer bir ilişki içine koyar kendisini; İtalya halkları ise gerçek bir köylü dinine sahiplerdi, kötü ve kaprisli güç sahiplerine ve eziyet verici ruhlara karşı sürekli bir korkaklık içindeydiler o sırada. Olympos tanrıları geri çekildiğinde Yunan yaşamı da karanlıklaştı ve korkaklaştı. – Buna karşılık Hıristiyanlık insanı tamamen ezdi ve parçaladı, onu adeta derin bir bataklığa gömdü; sonra insan, tamamen aşağılanmışlık duygusu içindeyken, ansızın tanrısal bir merhametin görkeminin ışıldamasını sağladı, böylece şaşıran, inayetle sersemleşen bir coşku çığlığı attı ve bir anda tüm cenneti içinde taşıdığına inandı. Bu hastalıklı duygu taşkınlığı üzerinden, bunun için gerekli olan derin kafa ve yürek yozlaşması üzerinden etkili olur Hıristiyanlığın tüm psikolojik buluşları: yok etmek, parçalamak, sersemletmek, esrik etmek ister, sadece tek bir şeyi istemez: ölçüyü ve bu yüzden en derin anlamıyla barbardır, Asyalıdır, seçkin olmayandır, Yunanlı olmayandır.
Sayfa 91 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Fakat Nietzsche'nin bilge insanı, genelde kabul edildiğinin aksine, ateşli etkinliklerinde Dionizyak hazların şiddetli ve tutkulu orjisine katılan kontrolsüz birey değildir. Kendini kontrol etmeyi gücün muazzam bir aracı olduğunun farkına varan, olağanüstü kontrollü bireydir o. Günümüzün güçlü ruhları kendileri üzerinde şaşmaz bir iradeye sahip olanlardır. Bu ruhlar en şiddetli öz-disipline dayalı bir aristokrasi teşkil ederler. Spinoza'nın bilge kişisi, Nietzsche'nin güçlü insanının kendisi üzerindeki kontrolü ve öz-disiplinine, yaşamın önemsizlikleri karşısında aldığı mesafeye ve onun etkinlik yaşamına muhakkak yakınlık duyardı.
Reklam
Nietzsche "dini kültün" kökenini tartışırken, tarihöncesi insanlığın doğal nedensellik anlayışından, doğada insanların ya da üstinsanların özgür iradelerinden bağımsız bir düzen anlayışından uzak olduğu için animizme yöneldiğini söylemişti. Doğa kuvvetlerinin gücü karşısında dehşete kapılmış, güçlü inanları nasıl yatıştırıyorsa bu
Sayfa 394 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Aktörlük Sanatı, Sanat Kuramları, Görme Biçimleri
_Medeniyet, insanların ne kadar para kazandığıyla ya da kaç tane lüks arabaları olduğuyla ölçülmez. Medeniyetin para birimi Sanat’tır. Sanat aristokrattır ve sanatla uğraşan kimseler de yükselerek seçkinleşirler. Müzelerimizde ve kütüphanelerimizde korunan da sanatın ta kendisidir. Sanat Müzesi'ni ziyaret ettiğinizde göreceğiniz, insanların
Sofistler, siyasal görüşte iki okula ayrılır: Rousseau gibi, tabiatın iyi, uygarlığın kötü olduğunu savunan görüş, bütün insanların eşit olduğunu, bu eşitliğin, sınıfların ortaya çıkardığı kuruluşlarca bozulduğunu ileri sürüyordu. Buna göre yasa, güçsüzü boyunduruk altına alıp yönetmesi için güçlünün îcat ettiği bir şeydi. Öteki okulsa, Nietzsche gibi, tabiatın ‘iyi’ ve ‘kötü’nün ötesinde olduğunu, insanların doğuştan eşit yaratılmadığını, ahlâkın da güçsüzün, güçlüyü sınırlaması ve engellemesi için îcat edildiğini savunuyordu. İktidar, en yüce erdem olduğu kadar, insanın en yüce isteğiydi de. Bütün devlet biçimleri arasında da aristokrasi, en bilgece ve en doğal yönetimdi.
İz yayıncılıkKitabı okudu
Haksızlık asla eşitsizlikte değildir, ancak eşit haklar talebindedir… Yüksek bir kültür bir piramittir: ancak geniş bir zemin üzerinde durabilir, her şeyden önce güçlü, sağlıklı ve bütünleşmiş bir orta kesime gereksinim duyar. El işi, ticaret, çiftçilik, bilim, sanatların büyük bölümü, kısacası iş görebilirliğin özü, yalnızca beceri ve gayret açısından orta düzeyde olanlara uygundur; sıradışı kişilerin böyle uğraşlar edinmeleri yersiz olurdu, buna uygun olan içgüdü, aristokrasi ile olduğu kadar anarşizmle de çelişirdi. İnsanın umumi bir faydası olması, bir çark olması, bir fonksiyonu olması doğa tarafından belirlenmiş bir şeydir.
Reklam
İslam, tarih ve toplumun temel ve şuurlu belirleyicisinin, Nietzsche’ nin düşündüğü gibi seçkinler, Eflatun’un ileri sürdüğü Aristokrasi, Cariyle ve Emerson’un inandığı gibi büyük insanlar, rahipler ve aydınlar değil, kitle olduğunu savunan ilk toplumsal düşünce akımını başlatmıştır.
Sayfa 37
Aristokrasi… en iyilerin hükümdarlığı …en iyiler-muzafferler filozoflardır …yönetmek ve yasa çıkarmak onların işi …filozof kral
Nietzsche, sınıf kavgasının yerine ikinci doğa ve yeni değerler kavgasını koyunca iktisadi ve toplumsal hayatın somut analizi yükümlülüğünden kurtuluyor ve sığındığı mitler dünyasında yeni bir aristokrasi düşlüyordu.
Sayfa 312Kitabı okudu
Krallık bir kişiye büsbütün üstün birisine, bir lidere, kurtarıcıya, yarı Tanrıya inancı temsil eder. Aristokrasi, bir Seçkinler insanlığına ve bir Seçkinler toplumuna inancı temsil eder. Demokrasi büyük insanlara inançsızlığı ve bir seçkinler toplumuna inançsızlığı temsil eder: Orada herkes herkese eşittir. Esasında biz hepimiz bencil bir hayvanız ve ayak takımıyız demektir.
Sayfa 24
Reklam
Sofistler, siyasal görüşte iki okula ayrılır: Rousseau gibi, tabiatın iyi, uygarlığın kötü olduğunu savunan görüş, bütün insanların eşit olduğunu, bu eşitliğin, sınıfların ortaya çıkardığı kuruluşlarca bozulduğunu ileri sürüyordu. Buna göre yasa, güçsüzü boyunduruk altına alıp yönetmesi için güçlünün îcat ettiği bir şeydi. Öteki okulsa, Nietzsche gibi, tabiatın ‘iyi’ ve ‘kötü’nün ötesinde olduğunu, insanların doğuştan eşit yaratılmadığını, ahlâkın da güçsüzün, güçlüyü sınırlaması ve engellemesi için îcat edildiğini savunuyordu. İktidar, en yüce erdem olduğu kadar, insanın en yüce isteğiydi de. Bütün devlet biçimleri arasında da aristokrasi, en bilgece ve en doğal yönetimdi.
İtaatkarlık
Günümüzdeki bakış açımız kölelik ve aristokrasi tarihimizden etkilenmiştir. Büyük düşünür Nietzsche bile en iyi tarafından yönetilmeyi ve başka herkesin boyun eğmesini savunmuştur. Ancak başka birine minnettar olduğu zaman mutlu olacak kadar köleleşmiş insanlar günümüzde de vardır. Dünyadaki varlıkları için sonsuza dek özür diler gibi görünürler.
24 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.