"Öyle anlar vardı ki, içimizde iz bırakarak tüm yaşam bir mercekte odaklanan güneş ışığı gibi o ana, sonsuza dek odaklanırdı. Kim bilir, kaç yıl yaşarsa yaşasın, belki de insan yalnızca böyle anlarda yaşar."
Ama aşk böyledir işte. Büyük anların olayıdır, o anların hatırasında yaşar. Belki kırılgan bir yanılsamadır, fakat yine belki, ebedidir, zamanın ötesindedir.
Zenginler de, zenginliklerini sürdürmek istiyorlarsa Şef'le ortak olmak zorundaydılar. Ya şirketlerinin yarısını ona satmaları ya da onun şirketlerinin yarısını satın almaları gerekiyordu. Ve böylece Şefin gücüne güç katarak onu daha da büyütmeye mecburdular.
Kitap yarım bırakmamak gibi bir prensibim olsa, kitap hediye gelmiş olsa ve sırf hatır için okumaya başlamış olsam ve 77 sayfa okumuş olsam dahi daha fazla katlanamadım.
Bir kere 77 sayfa boyunca altı boş aforizma kasmak dışında bize ne anlattın sayın Tufan? Acıların çocuğu Tufan diyesim var. Aşk acısı çekiyormuş Tarık Bey aman ne kadar değişik.
Evet, inşa ettiği yollar ve köprüler, geliştirdiği endüstriler ülkenin yüzünü değiştirmişti ama öte yandan her alanda -politik, askeri, kamusal, sosyal, ekonomik- tüm gücü elinde toplamıştı.
Eğer bu kitabı okuduysanız kendinizi tebrik edebilirsiniz. Fakat durağan bir dili, çok karakterli oluşu sebebiyle değil, hayatınıza böyle enteresan bir sülalenin hikayesini bilerek devam edeceğiniz için. Yanında Marquez'in, adlandırmak dilinizin ucunda duran ama tam olarak ne olarak tanımlamanız gerektiğini kestiremediğiniz anlatımı da