"Bir ülkede kadınlar için gerçek özgürlük olmadığı sürece, o ülkede gerçek özgürlük yoktur." Anaerkil ailenin yıkılmasıyla ev yönetimi toplumsal niteliğini yitirdi. Ev yönetimi artık toplumu ilgilendiren bir sorun değildi. "Özel hizmet oldu. Toplumsal üretime katılmaktan alıkonan kadın da baş hizmetçi oldu. " (Engels).
445 syf.
6/10 puan verdi
·
Read in 9 days
Insanlar ne için ölür? Insanlık için, özgürlük için, ilerleme için, mutluluk için ölürler; Carmona için, imparatorluk için ölenler vardır bu hikaye’de, onlar için olmayan bir gelecek için ölenler olmuştur. Ama ölümsüz ana karakterimiz Fosca’ya göre ne için ölmüştür insanlar? Doğru, bir hiç için ölmüştür ve ölürler insanlar. :) Simone de
Bütün İnsanlar Ölümlüdür
Bütün İnsanlar ÖlümlüdürSimone de Beauvoir · Alfa Yayıncılık · 2019350 okunma
Reklam
Klasik masalın oluştuğu dönem, bireyleri ‘şablon karakterlere’ sığdırmada daha başarılıydı. Bunun da konforlu yanları vardı. Ne de olsa kadercilik olanı kabulleniyor, olması gerekenlerin baskısını hissettirmiyor, mücadeleyi safdışı bırakıyordu. Çağın kadınının karşısında ise karmaşık yenilikler, örneğin iş hayatı ve kuralları daima değişen sosyal çevreler vardır. Diğerine tezat olarak her zaman farklı seçenekleri olduğunu bilir ve sık sık yanlış seçim yapmış olmanın ağırlığını yaşar, yani bir kez daha suçluluk duygusunu. Elbette ki bu masalların arkaik bir sahnede oynandığını bilir, ama “arzu”su söylediklerini gerçek olarak kabul eder. Değişen koşullara rağmen aynı sonuçlar istenmekte ve her zaman tatminsizlik yaşanmaktadır. Masal nihai ödülü onun alacağını söylemiştir, ki ödülün anlamı değişebilir, ama ödüllenmeye dair inanç sabit kalır. Özellikle düş kırıklıklarında; eski hayaller umut etmek, yaslanmak ya da hayıflanmak için daha çok hatırlanır. Asıl sorun da budur zaten, anlık enerji patlamalarından sonra kanıksamaya götürecek bir yorgunluk verecek o umut.
Sayfa 114Kitabı okudu
“Hemen hemen bütün insanlar korkar; üstelik neden korktuklarını bile bilmezler-gölgelerden, şaşkınlıktan, adsız ve sayısız tehlikeden, meçhul bir ölümden korkarlar. Ama gölgelerle değil gerçek ölümle, tanımlı, tanınabilir, mermi ya da kılıç, ok ya da mızrak ölümüyle yüzleşebilirsen bir daha asla korkman gerekmez; en azından eskisi gibi korkman gerekmez. Bunu becerebilirsen başka adamlardan ayrı olursun, başkaları korkuyla bağırırken sen güvende olursun. En büyük mükâfat budur. Belki de tek mükâfat budur. Belki etrafı pislikle çevrili nihai saffet budur.”
Nietzsche’nin Otantik Yaşam Rehberi: Deve, Aslan ve Çocuk
Ünlü filozof Frederich Nietzsche popüler kitabı “Böyle Söyledi Zerdüşt”te, en bilinen teorisini ortaya koyar: Üstinsan. Nietzsche, Üstinsan’ı, kendisini ve insan doğasını aşan, onun üstüne çıkan kişi olarak tanımlar. Özünde, insan olma halinin esaretinden kurtularak özgürleşme, yaratıcı ve esnek olabilme halidir Üstinsan. Bu hal tamamen
Cesaret; korkunun yokluğu değil, onun üzerindeki zaferdir!
Hemen hemen bütün insanlar korkar; üstelik neden korktuklarını bile bilmezler - gölgelerden, şaşkınlıktan, adsız, sayısız tehlikelerden, meçhul bir ölümden korkarlar. Ama gölgelerle değil, gerçek ölümle, tanımlı, tanınabilir, mermi ya da kılıç, ok ya da mızrak ölümüyle yüzleşebilirsen bir daha asla korkman gerekmez; en azından eskisi gibi korkman gerekmez. Bunu becerebilirsen başka adamlardan ayrı, başkaları korkuyla bağırırken sen güvende olursun. En büyük mükafat budur. Belki tek mükafat budur. Belki etrafı pislikle çevrili nihai saffet budur.
Reklam
"mitoloji yalan değildir, mitoloji şiirdir, mecazidir. Mitoloji sondan bir önceki gerçektir, diye çok güzel bir laf vardır - sondan bir öncekidir çünkü sonuncu ve nihai gerçek sözlere dökülemez. Sözlerin, imgelerin, Budizmin Oluş Çarkının çerçevesinin sınırlarının ötesindedir. Mitoloji zihni bu çerçevenin dışına, bilinebilenin ama anlatılamayanın olduğu yere çıkarır. Sondan bir önceki gerçek budur. Hayatı, hem hayatın gizemini hem de kendi gizeminizi bilerek yaşamak ve bilmek önemli. Bu, hayata yeni bir ışık, yeni bir ahenk, yeni bir ihtişam verir. Mitoloji dilinde düşünmek, bu gözyaşı diyarının kaçınılmazlarına uyum sağlamanıza yardım eder. Hayatınızda negatif gibi görünen anların ve tarafların pozitif değerini fark etmeyi öğrenirsiniz. En büyük mesele, maceranıza gönülden evet diyip diyemeyeceğiniz. Kahramanın macerası-yaşam macerası."
Sayfa 212 - Kahramanın MacerasıKitabı okudu
İslam, klasik dönemin Müslümanları için tek gerçek, nihai ve evrensel dindi. Eninde sonunda tüm insanlık onu seçip takip ede­cekti. Bu arada da, Müslümanların yüceliğini ve Müslüman devletin üstünlüğünü tanımaları gerekiyordu. Dünya ikiye bölünmüştü; bir tanesi doğru inancın hüküm sürdüğü, Müslüman halifenin yönetti­ği İslam yurdu (Darü'l-İslam), diğeri de fethedilmeyi bekleyen hâlâ kâfirlerin yaşadığı savaş yurdu (Darü-l'harp). Bu ikisi arasında, bir ateşkes ile kesintiye uğrayabilecek fakat bir barışla tamamen sona eremeyecek bir savaş hali vardı. Sadece bütün dünya Darü'l-İslam haline getirildiğinde sona erecektir. Buna ulaşmak cihat vermek dini bir vecibedir, her Müslüman bunu korumakla ve Müslüman toplu­luk bir bütün olarak bunun için savaşmakla yükümlüdür. Her iki durumda da, egemenliklerinin esas sorumluluğu budur. Müslüman dünyada tek bir hilafet devleti ve onu yöneten, İslam cemaatinin meşru şefi ve darü'l-İslam'ın başı, tek egemen, halife vardı.
Sayfa 159 - Kronik Kitap 1. BaskıKitabı okudu
Varlık ,hiçlik , ölüm
Benim Ölümüm [Ma mort] Ölüm, “duvar”ın öte yanındakilerden olduğu için hiçbir şekilde insani olmayan şey gibi görünürken, sonra bir anda bambaşka bir bakış açısından düşünülmeye, insan yaşamının bir olayı gibi ele alınmaya başlandı. Bu değişiklik çok açık bir biçimde anlaşılır: ölüm bir terimdir ve her terim (ister sonuç, ister başlangıç terimi
Bilim bize, somut birey yerine, örgüt isimleri ve en tepede, politik gerçeğin prensibi olarak soyut Devlet fikrini sunmaktadır. Bu durumda bireyin ahlaki sorumluluğu kaçınılmaz olarak yerini Devlet politikasına bırakır. Bireyin ahlaki ve zihinsel farklılaşması yerine kamu, refahı ve yaşam standardının yükseltilmesi geçer. Bireysel yaşamın (ki gerçek olan tek yaşam budur) amacı ve anlamı artık kendi kişisel gelişmesine değil, Devlet politikasının insafına bırakılmış olur. Devlet politikası bireye dışardan empoze edilen bir güçtür ve nihai olarak tüm yaşamı kendine doğru çeken soyut bir düşüncenin tatbik edilmesiyle meydana gelir. Birey kendi hayatını nasıl yaşayacağı hakkında kendi ahlaki kararlarını verme olanağından giderek daha fazla yoksun kalır. Sosyal bir ünite gibi yönetilir, beslenir, giydirilir ve eğitilir, uygun görülen bir konutta barındırılır ve kitlelerin hoşuna giden, zevkine hitap eden standartlarla eğlendirilir. Yöneticiler de, aynen yönetilenler gibi, birer sosyal birim olurlar, tek farkları Devlet doktrininin sözcülüğünü yapmakta uzmanlaşmış olmalarıdır. Akıl yürütme ve yargılama yeteneğine sahip olmaları gerekmez, kendi iş alanlarının dışında hiçbir işe yaramayan teşekküllü birer uzman olmaları yeterlidir. Neyin öğretileceğine, neyin araştırılacağına Devlet politikası karar verir.
Reklam
Ali Şeriat'iye Dâir...
Ulemanın vaz ettiği menhecten yoksun oldukları için hakikati arama yolunda bir vadiden diğerine savrulan günümüz gençliğinin bir sığınağı haline geldi Ali Şeriatî. Meşhur deyimle “İslamcı gençliğin” takip odağı haline gelmiş Şeriati, dünden bugüne sorgulanamaz, ölçüye vurulamaz bir tabu olma yolunda da ilerliyor hızlı bir şekilde. İslamîleşme adı
Beyazıt yakınlık makamına ulaştığında, “Bir şey iste!” diye emreden bir ses işittiği anlatılır. Yakınlık hali, sen sessizliğe gömülüyorkenki, kafandaki sesler yok oluyorkenki, buharlaşıyorkenki, düşünceler seni terk ediyorkenki, bırakıp gidiyorkenki; kendini tamamen yalnız hissediyorkenki, diğerlerinin gölgeleri bile mevcut değilkenki; tam
Mitoloji yalan değildir, mitoloji şiirdir, mecazidir. Mitoloji sondan bir önceki gerçektir, diye çok güzel bir laf vardır - sondan bir öncekidir çünkü sonuncu ve nihai gerçek sözlere dökülemez. Sözlerin, imgelerin, Budizmin Oluş Çarkının çerçevesinin sınırlarının ötesindedir. Mitoloji zihni bu çerçevenin dışına, bilinebilenin ama anlatılamayanın olduğu yere çıkarır. Sondan bir önceki gerçek budur.
Friedrich Nietzsche der ki insanın hayatı, birbirini izleyen ruhun üç metamorfozuna bölünebilir. İlkine "Deve" der, ikincisine "Aslan" der, üçüncüsüne "Çocuk" der. Deve, aslan ve çocuk; son derece gebe metaforlar. Her insanoğlu kendi toplumunun kültürünün, dininin, halkının kültürel mirasını sindirmeli ve
Bu istatistiksel dünya görünümünün psikolojik etkisini azımsamamalı-yız, çünkü bireyi tablodan çıkartıp onun yerine, üst üste yığılarak kitle formasyonları oluşturan anonim birimleri koymaktadır. Bilim bize, somut birey yerine, örgüt isimleri ve en tepede, politik gerçeğin prensibi olarak soyut Devlet fikrini sunmaktadır. Bu durumda bireyin ahlaki sorumluluğu kaçınılmaz olarak yerini Devlet politikasına bırakır. Bireyin ahlaki ve zihinsel farklılaşması yerine kamu, refahı ve yaşam standardının yükseltilmesi geçer. Bireysel yaşamın (ki gerçek olan tek yaşam budur) amacı ve anlamı artık kendi kişisel gelişmesine değil, Devlet politikasının insafına bırakılmış olur. Devlet politikası bireye dışardan empoze edilen bir güçtür ve nihai olarak tüm yaşamı kendine doğru çeken soyut bir düşüncenin tatbik edilmesiyle meydana gelir. Birey kendi hayatını nasıl yaşayacağı hakkında kendi ahlaki kararlarını verme olanağından giderek daha fazla yoksun kalır. Sosyal bir ünite gibi yönetilir, beslenir, giydirilir ve eğitilir, uygun görülen bir konutta barındırılır ve kitlelerin hoşuna giden, zevkine hitap eden standartlarla eğlendirilir. Yöneticiler de, aynen yönetilenler gibi, birer sosyal birim olurlar, tek farkları Devlet doktrininin sözcülüğünü yapmakta uzmanlaşmış olmalarıdır. Akıl yürütme ve yargılama yeteneğine sahip olmaları gerekmez, kendi iş alanlarının dışında hiçbir işe yaramayan teşekküllü birer uzman olmaları yeterli-dir. Neyin öğretileceğine, neyin araştırılacağına Devlet politikası karar verir.
272 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.