Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bizde 'hâl'leşen, hâlleşmesi gereken bir şeydir bilgi. Bu yüzden 'ilm-i hâl' diyoruz. Bu sebeple okumak ve dinlemek yetmez, dinleyerek ve okuyarak haberdar olunan mevzuları bizâtihî yaşamak gerekiyor. Efendimizin hadîs-i şerîfi sarihtir: "Siz bildiklerinizle amel edin, Allah size bilmediklerinizi öğretir." (Bu hadîs zâten bütün ehâdis-i Nebevî gibi Kur'ânî bir gerçeği anlatmaktadır: "ittekullah ve yualimü kümüllah -Allah'tan ittikâ edenlere Allah öğretir.) Öğrendiğimiz bilgiyi hayata taşımak esastır. Hayata taşındıkça o bilgi açılır, hakîkat olur. Meselâ, kitaplardaki yemek tarifleri ile yemek yapmak öğrenilmiş olabilir, ancak o yemekleri yapmadığımız sürece onları bilmiş olmayız. Kitap okuyarak yüzme öğrenilmez. İlle suya girilecek, çırpınılacak, belki biraz su yutulacak, ancak o zaman yüzme öğrenilir. İlim, ilmin gereğini yapmakla, ilmin kendisi olmakla kazanılır. Yoksa, yapılan şey ilim değil dedikodudur. Meselâ, edebiyat tarihiyle ilgili "Fuat Köprülü şöyle, Nihat Sami Banarlı böyle, Agâh Sırrı Levent öyle demiş..." demek insanı ilim adamı kılmaz.
Romanın Türü-Nasıl Bir Roman? Bozkurtların Ölümü evet, bir tarihî romandır; fakat herhangi bir tarihî roman olarak değerlendirilemez. O, bir destandır; bir destanın roman hâline getirilmiş biçimidir. Tarihî roman kavramı, Bozkurtların Ölümü'nü anlatmaya yetmez. Roman kahramanları 621 ile 639 yılları arasında yaşamış gibi görünürler ama
Reklam
Romanın Macerası: Bozkurtların Ölümü Atsız'ın, tarihin tozlu sayfalarından çıkardığı Kür Şad'ın hikâyesidir. 639 yılında Çin sarayını basan 41 yiğidin hikâyesini Atsız Fransız kaynaklarından, muhtemelen Hüseyin Cahit'in De Guignes tercümesinden, daha üniversite yıllarında okumuş olmalıdır. Çin kaynaklarında Cie-şı-şuay olarak geçen
Sana müthiş bir sır vereyim mi? Haydi vereyim: Ben Kürşad'ı roman olarak yazıyorum. Beni buna sevk eden de Tahsin Demiray oldu. Benden Ateş Çocukları diye ortamektepler talebesi için çıkarttığı haftalığa milli mevzulu hikâye veya roman istemişti. Söz vermiştim. Bu sefer beni sıkıştırınca kaleme sarıldım. Her ne kadar ortamektep çocukları için yazılıyorsa da bizim münevverler de ortamektep seviyesinde olduğu için tam edebi bir roman yazıyorum demektir. Romanın adı Bozkurtların Ölümü'dür. Senin gibi tarihi tahrif etmeyerek yazıyorum. Senin berbat ettiğin Kürşad'ın şerefini de iade edeceğim. Biliyorsun ki ben şimdiye kadar hayatımda yalnız dört tane hikâye yazdım. Roman hiç yazmadım. Bu ilk kalem tecrübemdir. Bununla beraber Kürşad'ın aşkıyla muvaffak olacağım. Sen belki beğenmeyeceksin. Çünkü Kürşad orada bir sınıfı temsil etmeyecek. Roman ve temaşa işlerini iyi bilen Nihat Sami [Banarlı] romanın başlarını okudu, beğendi. İleride kitap şeklinde çıkınca sana gönderirim.
"Ahmedî-Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman" Çalışma, Atsız'ın hazırladığı ve 1949'da Türkiye Yayınevi tarafından yayımlanan Türkiye Tarihleri I adlı eserin 1-35. sayfaları arasında yer almaktadır. Atsız'ın çalışması, Ahmedi'nin İskendernâme'sinin sonunda yer alan Osmanlılarla ilgili bölümün ilmî yayınıdır.
1960-1975 YILLARI ARASI 1960'ta ilk ihtilal. Türkçülerde yine ümit ve hareketlenme var. İhtilalin içinde yer alan Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının tasfiyesine rağmen ümitler kırılmamış. Türk milliyetçileri siyasete giriyor. Atsız ve Türkçüler, Türkeş'in arkasında. 1970'ler, soğuk savaşın en şiddetli rüzgârlarının estiği yıllar.
Reklam
1943 yılında Atsız yeniden dergi çıkarmaya teşebbüs eder. Atsız Mecmua'nın devamı olacak olan dergi Türk Sazı adını taşıyacaktır. İmtiyaz, Nejdet Sançar'ın eşi Reşide Sançar adına alınmıştır. Bayilerle anlaşmaları yapılan, Tasvir ve Cumhuriyet gazetelerinde ilanları çıkan dergi 15 Mayıs'ta dağıtıma verilmek üzere 14 Mayıs'ta
Her ayın 15'inde çıkan 17 sayılık Atsız Mecmua, döneminin fikrî ve ilmi hayatına damga vuran, ağır eleştiri yazılarıyla bazı çevreleri sarsan bir dergi olmuştur. Derginin ilmî tarafını Zeki Velidî, Abdülkadir (İnan), Abdülbaki (Gölpınarlı), Kösemihalzade Mahmut Ragıp, M. Şakir (Ülkütaşır), Nihat Sami (Banarlı), Mehpare Nihal ve Adnan (Ötüken) temsil ediyordu.
1927-1930 arasındaki Türkoloji sınıfı müthiş bir sınıftır; öğrencilerin hemen hepsi sonraki yıllarda meşhur olacaklardır: Orhan Şaik Gökyay, Nihat Sami Banarlı, Ziya Karamuk, Pertev Naili Boratav, Tahsin Banguoğlu, Ekrem Reşit, Kenan Hulusi, Mehmet Sadık Aran. Ancak Azerbaycanlı Mehmet Sadık ve diğer bir Azerbaycanlı Kemal, fakülteyi bitirmeden ayrılırlar. O yılların öğrencileri arasında Abdülbaki Gölpınarlı da vardır. Esasen o yıllarda sınıflar da şimdiki gibi kalabalık değildir ve bu sınıfın mevcudu da 10-12 kişidir. Atsız'ın, Türkocağı'nın Kızıl Elma odasından beri tanıdığı Sabahattin Ali o okuldan değildir ama Yüksek Öğretmen'e sık sık uğrar ve hatta bazı geceler orada kalırdı (Atsız 1992: 112).
lisans talebeleri, bu sistemi elektronik olarak tercih edebilir
Teknik olarak ben fiş sistemi ile çalışırım. Bibliyografya ve bilgi fişleri vardır. Bu sistemi 1963-64 senelerinde Türk Edebiyatı Tarihi hocamız rahmetli Nihat Sami Banarlı'dan öğrendim. Bazı pazarlar onun Bebek'teki evine giderdik birkaç arkadaş. O bize hocası Fuat Köprülü'nün çalışma sistemini anlatırdı. Bu fiş sistemini o Fuat Köprülü'den öğrenmiş ve ben de ondan öğrendim. Çok esaslı bir hocaydı. O zaman hazır fişler yoktu şimdiki gibi... Ben İstanbul Cağaloğlu'ndaki kağıt hurdacılardan kilo hesabı ucuza aldığım ince kartonları matbaalarda bilgi fişi 12,5-20,5 ve bibliyografya fişi 7,5-12,5 ebatlarında (uluslararası standart boyut) olmak üzere kestirip kullanıyordum. Sonraları her yurt dışına her çıktığımda kitabevlerinden sonra en çok zevkle dolaştığım kırtasiye mağazalarından hazır standart paketler halinde fişler ve kutular, karteksler alırım. Şimdi Türkiye'deki büyük marketlerin kırtasiye reyonlarında da her türlü kaliteli, estetik malzemeler bulabiliyorsunuz. Çalıştığım konularla ilgili olarak okuduğum kitap ve makalelerdeki beni ilgilendiren, mühim bilgileri fişlere yazarım ve çalışırken bu fişleri masa üstüne yayıp çalışırım. Böylece hepsini bir arada görme imkanım var. Artık bilgisayarda bu konuda özel programlar var tabii. Onları kullanabilirsiniz, ama hepsini birlikte ekranda görme imkanınız olmaz. Bilgileri, fişlere kendi orijinal dillerinde, özetlemeden olduğu gibi aktarırım. Çünkü bu bilgiler daha sonra başka çalışmalarda da kullanılabilir. Benim bütün kitaplarım ve makalelerim bu şekilde yazılmıştır.
Sayfa 270 - on dördüncü bölüm: yetkin tarihçiler nasıl çalışıyorlar: prof. dr. ahmet yaşar ocak ile söyleşi.
96 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.