Bir entelektüel, gemisi battıktan sonra karada değil, karala birlikte yaşamayı öğrenen birine benzer." Köken değil, başlangıç.
Sayfa 26 - MetisKitabı okudu
Çıkmaz
Bugün "yer" üzerine kurulabilecek cümleyi yüzyıl önce Kafka kurmuştu. Dünyada sığınılacak tek bir delik yok artık.
Reklam
Ama yasayla adalet aynı şey değil. Yasa, galibin adaletidir.
Sayfa 41 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Son yıllarda Türkiye'de yaşanmakta olanın, insana ister istemez bir karikatür gibi gelmesi, biraz da iktidarın bu görünmez, anonim niteliğinin olmamasından kaynaklanıyor. Yine de, bu karikatürün kuşatmaya çalıştığı bir gerçeklik var. Ortak bir düşman; alt kültürlerin bilgisinin hep aynı tasarının sözü olmaktan kurtulup, başka bir sözün dilini araştırma imkânları.
Adorno felsefi düşüncenin "birbirine taban tabana zıt ihtimaller arasındaki titreşimde ortaya çıktığını" söylüyordu.
Sayfa 128 - Orpheus ÇıkmazıKitabı okudu
Aylak Adam
Kahramanı için varoluşu hastalığa çeviren şeyin yalnızca ikiyüzlü toplumsal ilişkiler değil, aynı zamanda şiddetli bir görülme ihtiyacı olduğunu, kendine yeterlik iddiasının birçok bakımdan bu ihtiyacı gizlediğini, aylağın başkalarının yaralayıcı bakışına bir kayıtsızlık maskesiyle direnmeye çalıştığını da anlatıyordur Aylak Adam.
Sayfa 131 - Yazarın KibriKitabı okudu
Reklam
Kapandığı yeraltında budalaca düşüncelerle oyalanmaktansa eyleme geçmiş yeraltı ada­mıdır Raskolnikov. Orada başkalarını hiçe sayma kadar ("Canınız ce­henneme!") başkalarına bir türlü kayıtsız kalamıyor olmanın verdi­ği huzursuzluk ("Kırk yıl süreyle yeraltında otururken sizin konuş­malarınızı deliğimden dinledim ben"), umursamazlık kadar umur­samazlığı bir gösteriye dönüştürme arzusu ("Onlara ihtiyacım ol­madığını elimden geldiğince göstermeye çalıştım, hatta ayakkabı­mın topuğuyla yere sert sert basarak, gürültü yaptım. Ama boşuna. Hiç ilgilenmediler"), kendine yeterli olma iddiası kadar ("Benim de bir yeraltım var; bu da bana yeter") kıymetinin bilinmediği duygusu ("Ben, herkesten daha akıllı, daha soylu, daha kültürlü olan ben, başkalarının karşısında ezile büzüle, onların horlamaları karşısında yıkıla yıkıla, zararlı, iğrenç bir sinek durumuna düşmüştüm ve bunu düşündükçe kahroluyordum") aynı anda konuşuyordur.
Bastırılmış olandan söz ettiğimizde, onu hep bir vaatle birlikte düşünüyoruz. Geri döndüğünde yalnızca kendi adına, kendi dışlanmışlığı, kendi mahrumiyeti adına değil, başkaları adına da konuşacaktır, diye umuyoruz. Ama burada bir çelişki de var: Çünkü geri dönen, hiçbir zaman bastırılmış olanın kendisi değildir. Geri dönerken aslında taşıdığı vaadi de tüketmiştir.
Sayfa 107Kitabı okudu
“Gerçekten de çoğu romanın üzerimizdeki etkisi, anlattığı hayatın tükenmişliğinden; yanlış yaşanmış, ancak yanlış yaşanabilecek bir hayat olmasından kaynaklanır. Çelişki de buradadır: Karşımızda olmamış bir hayat ama olmuş bir roman vardır.” … “Burdan bakıldığında, edebiyatın da içinde bir haksızlık taşıdığı söylenebilir. Çünkü kusurlu bir hayattan kusursuz bir kötü bir yazgıdan iyi cümleler, yenilgiden başarı çıkarmaya çalışmaktadır.”
Sayfa 103
Bir arkadaşım var. Yeni konuşmaya başlamış bir çocuk gibi büyüleniyor sözcüklerden. Özellikle de farklı, uzak bağlamlardan kopartılıp yan yana getirilmiş sözcüklerden, "duygular şatosu'ndan örneğin, "sözcükler prensi"nden ya da "göçebe düşünce"den, "atmosferi çalınmış yıldız"dan. Bu tür sözcükleri değerli bir eşya, tılsımlı bir nesne gibi yanında taşıyor. Kendini yabancı hissettiği bu hayatın gündelik dili içinde asla dolaşıma giremeyeceğini sezdiği bir yaşantıyı birden ifade edeceklermiş gibi durdukları için belki. Ya da bu gündelikliğin dışında geçici de olsa bir hayal âlemi, bir oyun alanı yarattıklarından. İfadesini bulamamış bir iç deneyi; söyleyemediği düşlerini, sevinçlerini, utançlarını onlar sayesinde dile getirebileceğine inandığı için.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.