İğdebeline yağmur yağıyor, yağsın.
Yüzyıllardır yağıyor ne farkeder?
Fakat bundan sadece yüz yıl sonra bile Arap, ne sen ne ben ne savcı ne komiser; aynı şairin dediği gibi:
Yine yıllar geçecek ve geride benden bir iz kalmayacak.
Yorgun ruhumu, karanlık ve soğuk kuşatacak."
🎬 Bir Zamanlar Anadoluda - Nuri Bilge Ceylan
Başlığı tamamlayalım. Hevesim kaçtıktan sonra hallolan işlerim.. Martin Eden bana Nuri Bilge Ceylan filmlerini anımsattı. Bana göre onun filmlerinin en beğendiğim yönü gerçekçi olması. Yaşadığımız gerçek hayatı birebir yansıtması. Ama en çok izlenen filmler tabi ki gerçekle pek de alakası olmayan sahte hayatlar. Martin Edenin yazdıklarında ve düşüncelerinde yaşadığı sıkıntı da tam olarak bu. Ama her şeye rağmen yüreğinizin götürdüğü yere gidip doğru olduğuna inandığınız şeyi yaparsanız mutlaka haklı çıkarsınız. O da bunun farkında ve sadece bir kişinin ona inanmasını bekliyor. Ama... Beyaz Show izlediğimiz güzel zamanlarda seyircilerden bir tanesi şöyle yazmıştı. Hayat beni haklı çıkardığında hala yaşıyor olmak istiyorum.. Tabi ki zihnen..
Martin EdenJack London · Oda Yayınları · 091.6k okunma
Nuri Bilge Ceylan'ın bir filminde şu alıntı dikkatimi çekti;
"Evrenin karanlık bir dehlizinde,
Kusursuz bir bilince yansıyor benliğin."
Bilinç(zihin)
Dehliz(dar ve uzun geçit)
Bu kadar ağdalı bir dil kullanmak zorunda mısınız?
Belli bir kesim mi sizi anlasın istiyorsunuz?
Ozaman çok fazla izlenme kaygınız yok.
E amacınız ne ozaman. Merak ettim
Her insana hitap edebilmeyi denediniz mi?
Filmlerinize hakimim genel olarak.
Örneğin erkek tiplemeleriniz genelde,
Entelektüel eğilimleri olan, ancak gelişimini bir türlü tamamlayamayan, çok konuşan ve kendi dışında herkesi suçlayan(narsist). Binevi yarı aydın erkek tiplemelerinden oluşuyor.
Neden daha çok bu tiplemeler anlamadım. Keyfiniz öyle istiyor belki de. Canınız sağolsun:)
.
Ağaçta kalan son erikmiş gibi bir değer atfederek okurdum elimdeki kitabı. Sanki dünyada başka hiçbir kitap yoktu. Arada bir sahaftan satın alır, arada bir de arkadaşlarımdan ödünç alırdım. Ama mutlaka bitirirdim elimdeki kitabı. Böyle geçti benim çocukluğum. Oysa şimdi alternatif çok fazla ve hâl böyle olunca Nuri Bilge Ceylan'ın İklimler filmindeki gibi "Sıkıldınız mı? Kestik !" durumu oluşuyor.
Lisedeyken bir öğretmenim anlatmıştı: Çok az kitabı olduğundan her bir kitabını tekrar tekrar okurmuş. 8-10 kere okuduğu kitaplar olmuş. Her okuduğunda o kitaplara dair yeni yorumlar geliştirmiş. Oysa şimdi olanakların fazlalığı, bizi bu olanaktan mahrum kılıyor.
Yanlış da anlamayın, niyetim nostalji yapmak filan değil. Ama neresinden tutarsak tutalım, yaşadığımız hız ve skor çağının bizden çaldığı çok değerli şeyler var. Ekseriyetimiz ya zaten okumuyoruz ya da hakkını vererek okuyamıyoruz. Bu minvalde internetle ve sosyal medyayla olan ilişkimizi belki bir kez daha gözden geçirmeliyizdir. "Cesaret" güzel bir kelime...