Özgürlük dediğin öksüzlüğe kalıyorsun debisi yüksek nehirler akıp durdu içinde şimdiki çaresizliğin haksız bir dinginlik içindeki saf şiir, kendinden hayat yapan toy tedirginlik yıllara kaptırdıklarını olgunluk sanıyorsun görünür oluyor dünya yuvarlaştıkça bütün maceraları kuşatan politika o zaman da biliyordun, şimdi de biliyorsun yıllarca
Ben karanlık bir adamdım .Düşünsene, kocaman bir yabancı evde karanlığın ortasında dolaşıyorsun.Yüzlerce oda var ,içlerinde çeşit çeşit eşya var ve tek bir ışık kaynağı bile yok ... -Dokunarak geziyorsun. Her türlü kaza olabilir! Başkasının malına da zarar verirsin, kendini de sakatlarsın. İnsan böyle bir yerde yalnız kalınca deli mi, cani mi yoksa ışıktan mahrum bir talihsiz mi olur? İşte o zaman bir parça sevdiğiniz ben bu halde idim. Ve böyle karanlıkta kalmış kaç tane Johan var, biliyor musun? Karokep iç çekti. Milyonlarca! Bütün bir halk!
Sayfa 169 - Nilüfer YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
"Uyanırsın, gözlerini ovuşturursun, esnersin ve birden artık hiçbir şey istemediğini fark edersin. Onunla sokakta karşılaşsan bile senin için fark etmez. Telefon ederse gerektiği gibi konuşursun. Seni görmek isterse ve bu buluşma kaçınılmazsa, hay hay, neden olmasın... Ve biliyor musun, bütün bunları içinden gelen bir rahatlık ve dürüstlükle yaparsın. Kasılma, acı, kendini kaybetme, hiçbiri yoktur. Bu nasıl olmuştur? Anlayamazsın. Artık intikam almak da istemiyorsundur, hayır; ve işte o zaman, hakiki intikamın bu olduğunu fark edersin, tek intikam, tek kusursuz intikam budur, artık ondan hiçbir şey istememek, ona ne iyilik ne kötülük dilemektir, çünkü o zaman artık seni yaralayamaz."
Bir eser hakkında söylenebilecek en kötü şey, kitlelerin o eser konusunda duyduğu heyecandır. Tarihin bütün büyük girişimlerinin temelde yanlış ve fiili başarıdan yoksun olmasının nedeni, kitlelerin onlar konusunda duyduğu ilgi ve coşkudur. Artık ruh tek rakibini nerede arayacağını biliyor: kitlelerin cümlelerinde, kendini kandırmasında, omurgasızlığında...
Müslümanlar için yakıştırılan trajikomik bir benzetme
"Mümkünse her gün tıraş olun; bu iş için bir cam kırığı da kullanmanız gerekse... bunun için son ekmek diliminizi vermek zorunda bile kalsanız, tıraş olun. Daha genç gözükürsünüz ve kesikler yanaklarınızın daha kırmızı gözükmesini sağlar. Hayatta kalmak istiyorsanız, bunun tek bir yolu var: Çalışmaya elverişli gözükün. Diyelim ki topuğunuzdaki küçük bir yaradan ötürü biraz topallasanız bile, bir SS görevlisinin bunu farketmesi halinde gaz odasını boylayacağınızdan emin olabilirsiniz. 'Müslüman' tabiriyle neyi söz konusu ettiğimizi biliyor musunuz? Perişan, kendini bırakmış, hasta, bir deri bir kemik görünen ve fiziksel olarak daha fazla çalışamayan... işte böyle birisine 'Müslüman' deriz. Er ya da geç, genellikle kısa bir süre içinde, her 'Müslüman' gaz odasını boylar. Bu nedenle unutmayın: Tıraş olun, dik yürüyün, becerikli olun; o zaman gaz odasından korkmanız gerekmez. Yirmi dört saattir burada olsanız bile, belki de sen hariç, hiçbirisinin korkması gerekmez." Daha sonra beni gösterdi ve Şöyle dedi: "Açık konuşmamdan rahatsız olmadığını umarım." Diğerlerine dönerek tekrarladı: "Aranızda bir sonraki elemeden korkması gereken tek kişi o. Bu nedenle merak etmeyin!"
Sayfa 38 - Okuyan us
Biliyor musun, Charles Butler için üzülüyorum, diye ekledi Martin. "İşin doğrusunu bilemeyecek kadar gençmiş, yine de yılda otuz bin dolar kazanma uğruna kendini yaşamaktan mahrum etmiş. O otuz bin doların toplamı, çocukken biriktirdiği on sentle satın alabileceği bir şekeri, fıstığı ya da bir sinemanın veya tiyatronun balkon katındaki bir koltuğu bugün alamaz."
Reklam
Akşam dünyası ne hüzünlü! Bataklıkların üstündeki sisler ne esrarengiz. Bu sislerde amaçsız gezinen, ölümden önce çok acı çeken, gücünü aşan bir yükü taşıyarak bu dünyanın üstünde uçan bilir bunu. Yorgun olan bilir bunu. Ve o pişmanlık duymadan terk ediyor dünyanın sislerini, bataklıklarını ve ırmaklarını, kendini çekinmeden ölümün kollarına bırakıyor, bir tek onunla huzur bulacağını biliyor çünkü.
Sayfa 483
Kendini asan o talihsiz kadına ne oldu peki? Onu nerede bıraktım ? Sonsuzluğa asılı, unutulmuş bir çeşit süs mü oldu şimdi? Çocukluğu nasıldı? Hangi nedenle kendini astığından bahsetmiş miydim? Nedenini biliyor muyum ki?
Sauna
"Neden kendimize yetmiyoruz, biliyor musun? Çünkü doğduğundan beri hep senden daha büyük bir şeye ait olman gerektiğini söylediler. Doğuyorsun, otomatikman bir ailenin parçası oluyorsun. Yetmiyor, bir okulun, bir arkadaş grubunun, bir şirketin, bir dinin, bir takımın, bir politik görüşün, hatta bir sanat dalının... Ve onların ne kadar ulvi olduğuna dair bir edebiyattır dönüp duruyor. Koca koca adamlar 'Rock'n'roll ölmez!' diye bağırıyor, kadınlar profillerine "Beşiktaşk" yazıyor. Fakat biraz üstüne düşününce tüm bu aidiyetler iskambil kağıtlarından kuleler gibi yıkılıyor. Reklam sloganları üzerine kuruyoruz hayatlarımızı. Bu yüzden de hiç kimse kendini gerçekten bir yere ait hissedemiyor, herkes miş gibi yapıyor." "Ama bir yere de ait olmalıyız sonuçta. Değil mi? "Doğru. Ait olman, inanman gereken bir şey var, o da, Kendin."
Sayfa 215 - Can YayınlarıKitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.