Yaşamımda hep bir başlangıç noktası arayıp durdum. Bende bir gülüşe, bir bakışa, bir söze tarih düşürme meraki ne zaman başladı? Bir zamanlar şöyle diyordum örneğin: Yazdığın her şeyin altına gününü, saatini ekle, çünkü bindokuz var bilmem kaç yılındasın... Bu yıllar öyle çoğaldı ki, sonun da bir belirsizlik bulutuna bıraktılar yerlerini. Her şey kendini yineler gibiydi. Bütün tanımlar eksik, adlar ve sıfatlar uydurmaydı. Sorular sordum, hiçbir yanıt karşılık olamadı onlara. Bağırıp çağırmaya başladım, yumruklarımı sıkarak birileri nin üstüme gelmesini bekledimse de kimse aldırmadı. Şimdi de bunlardan değişik bir şey olmuyor. Her şey o kadar çok konuşuluyor ki, yazıya geçirilecek bir şey kalmıyor geride. lçinde yaşadığımız şu çağ unutmayı çok iyi biliyor -belki de tek niteliği bu. Unutuyoruz ve unuttuğumuz şeylerin yerine hemen bir yenisini koyuyoruz. Yağmurlara ve rüzgârlara açık olmak tek özelliğimiz bizim.
Sayfa 105
Kadını nasıl kaybettiniz?
Onun duygularını daha az önemsediğinizi fark ettirdiğinizde onu kaybettiniz. Savaşmanız gerektiğinde savaşmayarak, gitmez sanarak onu kaybettiniz. Aslında kalmak istiyordu ama siz onu yanınızdan uzaklaştırdınız. Onu iğrenç davranışlarınızla uzaklaştırdınız; takdir etmediğiniz, hafife aldığınız, sizinleyken bile kendini yalnız hissettiği için kaybettiniz. Başka hiçbir kadın sizin için onun kadar iyi olmayacak ve sizi o kadar fazla sevmeyecek. Bundan sonra çevrenizdeki kadınlar size onun kadar saygı duymayacaklar, onun gibi hayranlıkla bakmayacaklar. Onun yaptığı kadar büyük fedakarlıklar hayatınızda olmayacak. Ama ne var biliyor musunuz? Onun için iyi bir şey yaptınız. Onu ittiniz ve ona hak ettiği gibi takdir edecek, sevecek, ona değer verecek biriyle olması için bir şans verdiniz ellerinizle. Onu üzerek doğru bir şey yaptığınız kimin aklına gelirdi ki?
Reklam
Güzel bir adam, yakışıklılığın ötesinde. O devir için orta boylu bir adam. Duruşu çok iyi, giyimi mükemmel. Öyle bir zevki var, yaradılıştan ve kendini eğitmiş. Tavırlar son derece çekici. İlk bakışta bakarsan, general veya devlet reisi olarak düşünmezseniz, hatta belki kendini çok beğenmiş gibi görünür. Oysa muhtelif zevatla temasından belli ki, kendini biliyor.
Cehalet bitti şükür! Bilgiyle bilgisizlik arasındaki o anlamsız ayrım kalktı! Artık herkes her şeyi biliyor. Artık herkes kendini şehvetle seviyor. Kaldıysa bir huzursuzluk, o da bilmeyenlerin bilenleri küçümsemesinden başka bir şey değil! Herkes bilgi zehirlenmesinden ölecek! İki söz arasında kir-çapak, aksırık-tıksırık, toz-pas gibi sesler duyulsa da, herkesin siyasetten iklime, aşktan ölüme, hukuktan petrole, karıncalardan kutuplara… büyük düşünceleri var! Hatta şiir, müzik, resim… bilmek ne, hepsine kendi yüksek seviyelerinden sözler, sesler, renkler ekliyorlar. Öyle yüce gönüllü ki herkes, kimse dehasını esirgemiyor. Özel gazeteleri, televizyonları, sayfaları var! En az bir milyon fotoğrafını görmedikleri kimseyi önemsemiyorlar! Bazıları “bu bir pornografi” dese de, onlara göre bu içtenlik. Hatta eşitlik. Dürüstlük. Belki biraz yalnızlıktan söz edilebilir ama dünyanın kendilerinden yapıldığını hemen görüyorlar. Yedi milyar yalnızlık olur mu hiç?
Hayatlar birbirinin içine geçen sonsuz halkalar gibidir. Kalabalıklar arasında rastgele iki insan seçsen ve geçmişlerini deşsen, mutlaka bir yerde onların birbirine değdiğini görürsün. Kader akrabalığı denir buna. Biliyor musun, binlerce yıldır insanların başına hep aynı şeyler geliyor... yazılmış karakterler ve hayatlar var... O yüzden olacaklar aslında zaten oldu. Olanlar mütemadiyen olmaya devam edecekler. Hiç bitmeyen bir işkence gibi. Hayat kendini, kimseye sezdirmeden, her insanda ustalıkla tekrarlar.
Eğer kardeşlerimiz öğrenmek istediklerini Allah’tan öğrenmezse birileri çıkıp kendi bilgisini nefsiyle, şirkiyle, küfrüyle beraber onlara öğretir, böyle bir öğrenme de kirli bir öğrenmedir. Kardeşlerimiz de başkasından öğrenmek istedikçe kirlenir ve kendini öğrenmiş, bilgilenmiş zanneder, dolayısıyla kirli bir bilgiyle bir daha kirlenmiş olurlar; çünkü öğrendikleri bilgi Allah’ın muradı dışındaysa o öğrendikleri bilgiler sadece onları kirletir. Evet, Allah bizi tefekküre davet eder. Eğer biri imanını, Allah’a olan sevgisini artırmak istiyor, Allah kendisini sevsin istiyorsa Allah’ın ayetleri üzerinde tefekkür edip; “bu ayetleri rabbim bana vahyetmiş ve onları anlayıp üzerinde tefekkür etmemi, düşünmemi, anlamamı istiyor” demesi gerekir. Herkes Fatiha’yı biliyor, bu yüzden herkes Fatiha’nın yedi ayeti üzerinde tefekkür etmelidir. Yedi sayısı sonsuz ve sınırsız demektir. Bu yüzden biri Fatiha’nın o yedi ayeti üzerinde tefekkür ettikçe ayetler onun gönlünde açılır. Bununla beraber arkadaşlar, Kur’an’ı her gün en az bir sayfa okuyup, ayetler üzerinde tefekkür etmelidir, Arapçasını bilmiyorlarsa Kur’an’ın meali üzerinde tefekkür etmeleri gerekir.
Reklam
Ve uyumak için boşalmadan önce, nesin. Ve uyumak için boşaldığında, yoksun. Ve uykuyla dolduğunda, hiçbir zaman yoktun. Ne olduğumu bilmiyorum. Olup olmadığı­ mı bilmiyorum. jewel olduğunu biliyor, çünkü olup olmadı­ğını bilmediğini bilmiyor. Uyumak için kendini boşaltamı­yor çünkü o olduğu değil, olmadığı.
Sayfa 66
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.