Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kendini mutlu olduğuna ikna edebilirsin. Canın gülümsemek istemediğinde.... inadına gülümse. O zaman ne olacak biliyor musun? Mutlu hissetmeye başlayacaksın!
Sayfa 252 - İthaki YayınlarıKitabı okuyor
Biz YouTube'u neden seviyoruz, biliyor musun? Çünkü YouTube bize seçme hakkı veriyor. Televizyonu açtığın zaman istediğin bir çizgi filmi izleyebiliyor musun? O an televizyon kanalında ne yayınlanıyorsa onu izlemeye mahkûm hissediyorsun kendini. Mesela ben çocukken en çok izlediğim çizgi filmlerden Tsubasa vardı. Onu izleyeceğim diye hafta sonu saat yedide uyanırdım. Düşünsene! O zamanlar sadece tek bir kanalda veriliyordu Tsubasa, o da sabah saat yedide. Güzelim hafta sonu sabah yedide kalkılır mı? Ama başka türlü izleyemiyorum ne yapayım.
Reklam
Aynalar pazarı
Cehalet bitti şükür! Bilgiyle bilgisizlik arasındaki o anlam­sız ayrım kalktı! Artık herkes her şeyi biliyor. Artık herkes kendini şehvetle seviyor. Kaldıysa bir huzursuzluk, o da bil­meyenlerin bilenleri küçümsemesinden başka bir şey değil! Herkes bilgi zehirlenmesinden ölecek! İki söz arasında kir-çapak, aksırık-tıksırık, toz-pas gibi sesler duyulsa da, herkesin siyasetten iklime, aşktan ölüme, hukuktan petrole, karıncalar­ dan kutuplara... büyük düşünceleri var! Hatta şiir, müzik, re­sim... bilmek ne, hepsine kendi yüksek seviyelerinden sözler, sesler, renkler ekliyorlar. Öyle yüce gönüllü ki herkes, kimse dehasını esirgemiyor. (...)
Sayfa 59 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okudu
" Ben ona kendimi açtım, hissettiklerimi... O ne yaptı biliyor musun?" Gözleri dolmaya başlamıştı fakat ağlamayacak, tutacaktı kendini." Beni öylece bırakıp arkasını döndü."
Kısırdöngü asla yok olmaz. Sadece genişler, sonra da kendini unutturur. Niye? Çünkü döngü dediğin, bildiğin daire. Üstünde tam tur atmak o kadar uzun sürer ki, aynı noktadan ikinci kez geçtiğini anlayamazsın bile. Hatta bazen kısırdöngü öyle bir genişler ki başladığın yere dönmeye ömrün bile yetmez. İnsan da kör bir at gibi koşturur durur üstünde. Düz gittiğini zanneder. İlerlediğini. Hatta ilerlerken öldüğünü düşünüp son nefesini bile huzurla verir! Ama kör olmak şart, tabii! Yoksa anlarsın aynı yerde dönüp dolaştığını. Onun için yaşlıların gözleri bozulur, anlıyor musun? Aynı yerden tekrar geçtiklerini anlamasınlar diye. Kısırdöngüye karşı doğal bir savunmadır aslında, körleşme. Mekanik bir tepkidir yani! Hayatın kendisi gibi… Hatta bu yüzden hayat da bu kadar sıkıcı! Çünkü hayat da sadece bir tepki. Şimdi bak şu çevrene! Her şey hayatın düşmanı! Yediğin, içtiğin, ne bileyim aldığın her nefes, her şey! Hayat da işte, buna karşı bir tepkiden ibaret! Tabi en başta ölüme karşı! Okulda öğretmişlerdir. Nedir bilimin temeli? Etki ve tepki değil mi? Ne demek biliyor musun? Doğadaki inatlaşma demek! Her şey bir inat meselesi. Özellikle de yaşamak. İşte bu yüzden de hayat, maçın kendisine şeref golü sayan, inatçı bir asalaklar takımını izlemek kadar sıkıcı. Dolayısıyla bir umut ya da bir amaca gerek yok, hayatta kalmak için. Öleceğini bilmek yeter. Hayattasın çünkü tehlikedesin. Hayattasın çünkü her saniye ölüyorsun. O kadar. Hayatının anlamı işte bu: Ölüm korkusu!
Bende yeni öğrendim.
"Genç Werther'den bahsettin" diye sözlerine devam etti Nietzsche, "o zaman sana Goethe'nin sözlerini hatırlatayım -'Adam ol ve beni takip etme... kendini takip et! Kendini!' Pek çok genç erkek Werther'i kendine örnek alıp intihar ettiği için o cümleyi kitabın ikinci baskısına eklediğini biliyor muydun?
Sayfa 284Kitabı okudu
Reklam
HARESE nedir biliyor musunuz?
Harese nedir bilir misin oğlum? Arapça eski bir kelimedir. Bildiğin hırs Haris ihtiras muhtelif sözleri buradan türemiştir. Harase şudur evladım. Develere çöl gemileri derler bilir misin. Bu mübarek hayvan 3 hafta yemek yemeden su içmeden aç susuz çölde yürür de yürür. O kadar dayanıklıdır yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar. Keskin dikin devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kanın tadı dikeni ile karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kanına doymaz , ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir. Bütün Orta doğu'nun âdeti budur oğlum. Tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur
Yunus, dizginsiz bir kargaşalığın fırıl fırıl dönen derinliğine öyle bir iniş iniyor ki, kendini bekleyen açılmış ağza ne zaman girdiğinin farkına bile varmıyor. Ve balina, beyaz dişlerini, Yunus'un zindanına bir parmaklık gibi şırak diye indiriyor. İşte o zaman Yunus, balığın karnından Tanrıya yalvarıyor. Şimdi Yunus'un duasını dinleyin de ders alın bundan: Günahları çok büyük olan Yunus, hemen kurtulmak için ağlayıp sızlamıyor. Bu korkunç cezayı hak ettiğini biliyor. Tüm kurtuluş umudunu Tanrıya bağlıyor. Ve artık yalnız bununla yetinerek, bütün dertlerine, acılarına karşın, Tanrının kutsal varlığına yüz sürüyor. İşte, gemici kardeşlerim, gerçekten, yürekten pişmanlık buna derler. Yunus bağışlanmak istemiyor, cezasına şükrediyor. Bu davranışının Tanrıya ne denli hoş göründüğünü, sonradan, Yunus'un denizden ve balinadan kurtulmasıyla anlıyoruz. Gemici kardeşlerim, Yunus'u gözünüzün önüne getirişim, onun günahından değil, pişmanlığından örnek almanız içindir. Günah işlemeyin, ama işlerseniz, Yunus gibi pişman olmaya bakın."
Sayfa 94
Bir adam var. Ve zihnini, düşünceler sistemini kapatmak, iptal etmek, yok etmek istiyor. Böyle bir şey yapmasının nedeni, bütün bunlar açıkken kendini hiçbir zaman iyi hissetmemiş olması. Bu kadar basit mi? Evet! Sadece iyi hissetmek için mi bunları yaptı bugüne kadar? Evet! Her şeyi denedi mi hayatta, böylesi önemli bir kararı vermeden önce? Hayır! Peki aceleyle verilmiş yanlış bir karar olmadığına emin mi? Evet! Ama daha sadece yirmi dokuz yaşında. Geç bile kalmış! Dünyayı reddinin nedenini belirleyebilmiş mi kafasında, yoksa o da kuşağının çocukları gibi sıkıntıdan mı girmiş bu işe? Nedenini biliyor. Sadece çağının çocuklarına değil, kimseye benzemiyor. Nedeni bir tane. Her şeyin, içinde her gün büyüyen sonsuzluğun nedeni bir tane. O da yaşadığı hayata uzaktan bakabilme yeteneği. Kişinin öncelikle kendine uzaktan bakmasıyla başlayan daha sonra bütün hayatına, dostlarına yayarak keskinleştirdiği uzaktan seyredebilme yeteneği. Zaman içinde normal bir insanın yapması gerekenlere, bunları yaparken itaat etmesi gereken toplumsal, ahlakî ve yasal kurallara uzaktan bakabilme yeteneği. Ve Kayra içinde keşfettiği bu yetenekle kendini, sihirbazın numaralarının gerçek yüzlerini bilen ve eğlenemeyen bir çocuk gibi hissediyor.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.