"Açıklayayım, Zeze. Bu değişimin ne olduğunu biliyor musun? Büyümektesin demektir. İnsan büyüdü mü böyle olur. Yani bilinçlenir. İçindeki, o konuşan ve gören şeye 'bilinç' denir. Yakında sahip olacağını söylediğim 'o şey'e bir gün insanı götüren de bilincidir." "Olgunluk çağına mı?" "Güzel, iyi aklında tutmuşsun. İşte o geldi mi, olağanüstü bir şey olur. Bilinç büyür, büyür ve başımızla yüreğimizi doldurur. Gözlerimizde ve yaptığımız her şeyde kendini gösterir."
Sayfa 66 - Can Sanat Yayınları, 126. Basım, Ocak 2017Kitabı okudu
Kitaplarının ISBN numarasının olmadığını biliyoruz.
Bu sistemi İsviçre'de bir Yahudi topluluğun kurduğunu ve dünyada basılan her şeyi takip ettiklerini söylüyordu. Üstadım ne yapacaklar ki, diye sorduğumuzda "İstanbul'da yılda kaç tane namaz hocası, cevşen basıldığını biliyor, bunların üzerinden insanlığı yönetmek için politika geliştiriyorlar" demişti. O zaman içimden ne kadar ayrıntı düşünüyor, demiştim. Ama bugün son olayları görünce ne kadar haklıymış, diyorum. Banka hesabı yoktu. Çek, senet sevmez, nakit çalışırdı. Kendini mümkün olduğu kadarıyla böyle şeylerden korumaya çalışırdı.
Reklam
Beklentisini Ölçülü Bir İlkeyle Yaşatma Ahlakı Nedir? Yaşananlara bir bakalım. Çok uzağa gitmeye gerek yok. En iyi laboratuvar yaşandığı zaman anlaşılmayan yakın ve içinden geçilen tarihtir. Zaman geçmez kendini tekrar eder. Zamanın içinden geçen ve o zamana anlam veren biziz. Anlamı yaptıklarımız ile veririz. Ölçülü beklenti ahlakı
"Kendinden çok söz etmek, kendini gizlemenin bir yoludur." İnsan hangi yanını sürekli övüyorsa o yanı zayıftır aslında. Kişi övdüğü yanının yetersizliğini biliyor, olumlu bir önyargı oluşturmak için övüyordur. Bu yargıyla sanır ki o yanı artık karşısındaki kişinin nezdinde çok güçlüdür ve o kişi o yanına asla saldıramaz, eleştirmekten çekinir.
Yonina siyah binanın çatısına çıkıp kendini kaldırıma bıraktı. Ve benden başka kimse, o an aşağıda olup onu tutmayı hayal etmedi. İşte bunun üzerine düşündüm kendimi asmayı. Hatta bir ip bile buldum. Hatta ucundaki ilmekten başımı geçirip birkaç saat karanlıkta oturdum. Ne düşündüm biliyor musun? Ölmeyi hayal etmenin ölü bir adam olmaya yettiğini. Hatta ölüme dair olanın dışında hiçbir hayalin gerçekliğinin olmadığını düşündüm. Güçlü, zengin, mutlu ya da aşık olmayı hayal etmek hiçbir işe yaramıyordu. Sıradan hayallerin tatmin edici hiçbir tarafı yoktu. Gerçekleşene kadar ölü olan hayallerdi bunlar. Ama ölümü düşlemek, ölmeye yetiyordu. İntiharın eşiğine gelmek, orada yaşamaya devam etmeye yetiyordu. Belki de insan kendini öldürmesin diye hayal etme gücüne sahiptir.
Yüce Allah, sadık eş Hatice'nin orada üç gün beklediğini Habibine bildirmişti: "Ya Muhammed! Biliyor musun Hatice hâlâ burada!" Alemin göz bebeği büyük bir tevazû ve vakar ile cevap vermişti: "Evet, biliyorum." demişti. Onun sadece bedenen değil ruhen de eşinin yanında olduğunu bildirmek isteyen Cebrail, cevap verdi: "Hayır!.. O hep burada. Hiç gitmiyor. Hem kendini sana göstermiyor, hem de dağın zorluklarına katlanıyor. O senin himayen için bunları yapıyor. Doğrusu, ey Muhammed, ben kıskanıverdim bu sevdayı. Bu nasıl aşktır böyle?"
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.