Ve birden bire Avenarius'u anlayıverdim: Kendini önemli sanan bir dünyaya önem vermeyi reddeder ve bu dünyada gülüşümüze hiç bir yankı bulmazsak, elimizde tek çare vardır: Dünyayı bir blok halinde ele alıp onu kendi oyunumuz için bir nesne haline getirmek; bir oyuncak haline getirmek. Avenarius oynuyor ve oyun önemsiz bir dünyada onun için önem taşıyan tek şey. Ama bu oyun kimseyi güldürmeyecek, o da bunu biliyor.
Sayfa 347
En çok kim seviyor seni? Hayatının ilk 11'ini yazsan kalede misin defansta mı? Yoksa şutlarınla mı meşhursun? Hangi tribündesin? Kimlerlesin? En çok hangi mevsimi seversin? En son ne zaman kendi hatrını sordun? En son ne zaman iki elini boynunun arkasına götürdün de kendi sırtını sıvazladın? Kaç kere düştün, kaç defa ayağa kalktın? "Hayat rezümende" kaç ah var? En son kime, "Senin kredin sonsuz bende" dedin de sonra dostluğunu takside bağladın? Vazgeçtiklerinle vazgeçemediklerinin boyları kaç metre olmuş biliyor musun? En son kimi üzdün? O yanındakini üzdüğün akşamı ve rüyanda onu sana su uzatırken gördüğünü hatırlıyor musun? Şimdi sana kaybolan yıllarını verseler geri alır mısın? En çok neye ağlarsın? Empati kelimesini elbezi yaptın her yeri siliyorsun, kimse seni anlamayacak o vakit ne yapacaksın? Hiçbir hikaye bildiğin gibi değil, di mi? Çünkü uzaktan bilemez, uzaktan göremezsin miyopla astigmat var sende. Mızıkçılık yapamazsın, oyunun ortasındasın, tam kaybedecek gibiyken, " Hadi bana müsaade" de diyemezsin! Hayat bu. Sonra bir bakmışsın aklını, kalbini merdaneye kaptırmışsın. Kendini, herkesi üzüp geçer olmuşsun. Geçmiş hayatlardan kalma hesaplarını bırak, sen kalp kırmazsın. Bir gün yakınlarında düşer de dizlerimi, avuçlarımı kanatırsam koşar mısın? Cüzdanında yara bandı taşır mısın?
Reklam
"Bazen şu camdan dışarıya bakıyor, onu mahallenin çocuklarıyla oynarken görüyorum. Onu itip kakıyor, oyuncaklannı elinden alıyor, şurasına burasına dirsek atıyorlar. Ve o, asla karşılık vermiyor. Asla. 23 Yalnızca... başını öne eğiyor..." "Şiddeti sevmiyor demek ki," dedi Rahim Han. "Demek istediğim bu değil, Rahim; bal gibi biliyorsun," diye atıldı Baba. "Bu çocukta eksik bir şeyler var." "Evet, gaddarlık." "Kendini savunmanın gaddarlıkla bir ilgisi yoktur. Mahallenin çocukları ona sataşınca ne oluyor, biliyor musun? Hasan öne atılıp onları püskürtüyor. Kendi gözlerimle gördüm. Eve döndükleri zaman, ona soruyorum: 'Hasan'ın yüzündeki yara nasıl oldu?' O da, 'Düştü,' diyor.
SÜRVEYAN HEKİM “Doktordan satılık araba” diye ilan verirler, çok doğru aslında. Ne o arabayı kullanacak vakit bulursunuz, ne de düzenli bir hayatınız olur. Hele bir de cerrahsanız, o uyku denen tatlı şeyle bir türlü buluşamazsınız. Ben de Güneydoğu’da görev yaparken hem uykudan, hem de arabamdan mahrum kaldım. Zaten kullanmaya vakit
http://www.hakanevrensel.com/guneydogudan-oykuler-3/Kitabı okudu
- Konuşmayı kabul ettiğin için sağol. - Ne diyeceksin? - Şeyy... biraz yalnız kalabilir miyiz? Arkadaşın izin verirse? - Kusura bakmayın tek başımıza kalmamız caiz değil. O da olsun. - İyi de okulun içindeyiz, tek başımıza değiliz zaten. Bir sürü insan var etrafta. - Olsun yine de kalsın. Ondan bir şey saklamıyorum nasıl olsa... - Peki... şey... Çok güzelsin... - Böyle şeyler söylemeyin lütfen! - Aslında... seni seviyorum ben. - Ne diyorsunuz? Bunları duymak istemiyorum! - Kötü bir şey söylemedim ki. Seviyorum yani... evlenmek niyeti işte! - Böyle olmaz bu işler. Birilerine iletirsiniz oturup öyle konuşulur. Benim de danışacağım insanlar olur. - Kızım sen aptalsın! Sen var ya harbiden salaksın! Seni hayatında karşılaşabileceğin en gerçek ve kutsal eyleme özne yapmaya çalışıyorum ve sen hala farkında değilsin. Neler kaçırıyorsun biliyor musun? - Ne biçim konuşuyorsun? - Evet öyle konuşuyorum. Sen salaksın kızım! Benim aşkıma özne olma şansını kaybettin. Sümsük bir herifle hayatını geçireceksin. Tüketeceksin kendini. Mutfakta sürüneceksin. Sana bir tek gece şiir okumayacak. Bunu sen istedin. Hak ediyorsun kızım, senin gibiler hak ediyor bunu. Biraz cesur ol kızım, ben iyi bir insanım, senin için olabileceklerin en iyisiyim. - ... - Kaybettin! Cidden kaybettin. Acımıyorum sana bunu seni istedin. Git sümsük bir herif bul. Hatta ablaların bulsun sana... - !!! - Aşk diye bir şeyi ölsen de öğrenemeyeceksin bundan sonra. Hadi eyvallah!
" Neden ben? Buradan birini bulup gönderemez miydin? Sorun buysa parasını ben veririm. "Konu para değil Emir!" diye kükredi Rahim Han." Ben ölmek üzere olan biriyim ve aşağılanmayı kabul edemem! Ben parayı hiçbir zaman önemsemedim, bunu gayet iyi bilirsin. Neden sen, öyle mi? Nedenini ikimiz de biliyoruz,öyle değil mi? Bu yorumun anlamını anlamak istemiyordum ama anladım; hem de çok iyi anladım. "Amerika'da bir karım, bir evim, mesleğim ve bir ailem var. Kabil çok tehlikeli bir yer; benden her şeyimi tehlikeyi atmamı istiyorsun..." Rahim Han sözümü kesti."Biliyor musun, bir gün sen ortalarda yokken, babanla konuşuyorduk. O sıralarda senin için çok kaygılanıyordu, bilirsin. Bana şöyle dedi: 'Rahim, kendini savunmayan bir çocuk, erkek olduğunda hiçbir şeyi savunamaz.' Haklı mı çıktı yoksa?" Gözlerimi yer eğdim. "Ölen birinin son arzusunu yerine getirmeni istiyorum, hepsi bu," dedi tane tane.
Sayfa 226Kitabı okudu
Reklam
Hikmet Kıvılcımlı'nın tarihi Eyüp Sultan konuşması 06.01.2013 16:59 Hikmet Kıvılcımlı'nın tarihi Eyüp Sultan konuşması Türkiye'de Sosyalizm'in en büyük savunucularından Hikmet Kıvılcımlı'nın Eyüp Sultan'da yaptığı tarihi konuşma. TIMETURK / Haber Merkezi Muhterem Vatandaşlarım! Sevgili İşçi kardeşlerim!Bugün, Müslüman
Sayfa 1 - derleniş yayınlarıKitabı okudu
Girit yine silâha sarıldı. «Tuh!» dedim, «lanet olsun şansıma be... Şu Girit bir türlü bizi rahat bırakmayacak mı?» Yumaklarla dulları bıraktım, bir tüfek aldım, öbür başıboşlarla birleştim ve Girit yolunu tuttuk. Zorba sustu. Şimdi kumlu, sakin bir kıyının önünden geçiyorduk, dalgalar bu kıyının çevrelediği körfeze girip yayılıyor, ama
Bacaklarındaki el gergin, okşamakla kanmamış daha ileri kaydı. kadının sonradan kazandığı o ek-içgüdüyle bacaklarını kıstı. annesi, küçükken orasını kurcaladığını gördükçe eline iğne batırırdı. salt oraya verilen önem... 'dalgın olduk mu gerçek benliğimizle davranıyoruz. ben de öteki nazlı dişiler gibi miyim?' kendini yeniden koyuvereceği sıra erhan'ın eli bacaklarından ayrıldı. kini, istediğini karşı gelinmiş şımarık bir oğlan sesi duydu: - ne o, yoksa kız mısın? önce şaştı. 'ah, bu kadarı fazla... ' içinde yıkıcı, acı verici bir deprem başladı. dönüp baktı. şu yakışıklı erkek işte buydu. artık tanıyordu onu. şiirlerin, kitaplardan kapma büyük sözlerin yapma süsünden sıyrılmış; beylik yargılarla dolu, bayağı. böyleleri için n önemlisi kızlıktı. oysa b.'nin ona vermek istediği şeyin yanında kızlık neydi ki? yarın gidip bu kızlık dedikleri şey tanımadığı bir erkeğe verecekti. (hey gidi öfke, sen insan aklına daha saçma düşünceler bile getirebilirsin.) yanındaki erkek bunun sorumluluğunu almaktan korkar. biliyor korkaktır o. ona sarılmaktan, onunla öpüşmekten tat aldı diye onu hor gördü. 'bulaşık bezi. vıcık vıcık... ' onların gözünde bütün kadınlar birdir. amaçlarına götürmekteki başarısı denenmiş o pek rahat 'sıra'larını bozmazlar. önce el tutulur, sonra öpülür, sonra memeler okşanır; en son etekliğin altı gelir.'ben onun için yeni bir kobayım, bir deney hayvanı... ' birden suya düşmüş gibi üşüdü.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.