Hz.Aişe, Peygamberimizle yeni evlenmişti. Zaman zaman, bir bayan olarak esinin kendisini sevip sevmediğini merak etmekteydi. Ya da kendisini ne kadar ve nasıl sevdiğini... Hz. Aişe bu düşüncesini Peygamberimizle paylaşmadan edemedi: 'Ey Allah'ın Resulü, beni seviyor musun?' 'Evet Aişe, elbette.' Genç kadın dahasını da
Sokak fenerlerini düşünürken gökyüzüne baktım. Koyu karanlıktı, ama öbek öbek bulutların arasından dipsiz kara lekecikleri açıkça seçebiliyordum. Birden bu lekelerin birinde küçücük bir yıldız fark ettim ve dikkatle incelemeye başladım. İzlerken birden bir düşünce geldi aklıma: Evet, bu gece kendimi öldürecektim. Daha iki ay önceden aklıma
Reklam
Kendine acımak / Mustafa Ulusoy
Suratını asma kaderine. Gülümse. Nedir ki seni zavallı yapan? Günlerdir, haftalardır, aylardır, kim bilir yıllardır bir kendine acımadır tutturmuş gidiyorsun. Ayağına taş değse, ah vah etmek, kendine acımak için hazır bekliyorsun. İstediğin bazı şeylerin olmaması mı yürüdüğün yolları sarp, soluduğun havayı keskin yapan? Nereden biliyorsun neyin
“O, hayatım boyunca tanıdığım, âşık olunacak tek adamdı.”
Bir Türk. Kim, biliyor musun? Belki de biliyorsun. Ne de olsa, adı parmaklarında yazıyor: Oğuz Atay. Oğuz Atay, o yoğun bakım ünitesinde 31 Aralık’a kadar kalmış ve Anne daima yanındaymış. Oğuz Atay’ın ona söylediği ilk söz şu olmuş: “Senin adın, Türkçedeki anne kelimesiyle aynı yazılıyor.” Oğuz Atay, çektiği baş ağrıları yüzünden hiç uyuyamıyormuş. Hatta “Başım, Ağrı Dağı!” dermiş. Tabii ki Anne, bunun ne anlama geldiğini çözememiş ve bir kâğıda yazması için Oğuz Atay’a rica etmiş. Sonra da, tanımadığı bir dildeki bu cümleyi harf harf günlüğüne geçirmiş. Sekiz gece boyunca, sabahlara kadar konuşmuşlar. Başlarda Anne sadece dinliyormuş. Çünkü o günlerde, Anne’in aklında sadece ölmek varmış. İntihar etmek. Herhangi bir nedeni olduğundan değil. Bütün hayatı tek bir neden olduğundan. Yaşadığı her şey yüzünden. Bazı insanlar böyledir. Diğerlerine göre çok daha kırılgan olurlar. Ölümü sırtlarında bir çanta gibi taşıyıp yorulduklarında önce onu açarlar. Her neyse... Her nasılsa, Oğuz Atay, Anne’in bu düşüncesinden haberdar olmuş. Belki de sadece hissetmiş ve ona hayattan söz etmiş. Hayatta kalınması gerektiğinden. O sekiz gece öyle bir geçmiş ki, Anne sonunda ikna olmuş ve kendini hayatta bırakmış. Çünkü karşısında, ölümle Don Kişot gibi mücadele eden bir adam varmış ve o güne kadar duymadığı kelimelerle yaşamayı anlatmış.
Sayfa 383 - pdfKitabı okudu
Kendini mutlu olduğuna ikna edebilirsin. Canın gülümsemek istemediğinden.... İnadına gülümse. O zaman ne olacak biliyor musun? Mutlu hissetmeye başlayacaksın!
Sayfa 252 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Ama o ısrarla çok katlı apartmanın en üstten bir alttaki dairesinin penceresinden aşağı atlamak... atlamak... atlamak... atlamak... kendini atmak istiyor... Sanki ölümü kanatlı biliyor...
Sayfa 96 - YKYKitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.