Çünkü herhalde ölmemizi isteyen, ilahi yetkiydi, öyle değil mi? Bize birkaç yıllığına bilinç veren, sonra onu ne kadar iyi ve akıllıca kullanmış olursak olalım, elimizden çekip alan o değil miydi? Besbelli insan nesli bir zamanlar iğrenç ve daha sonraki nesillere de bulaşan bir suç işlemiş, tanrılar da bu yüzden bizi ölümlülükle cezalandırmıştı. Şimdi bu adil cezadan kurtulmak istememiz de suçumuzu daha ağırlaştırmıyor muydu?
Sayfa 185 - Ayrıntı Yayınları, İngilizceden Çeviren: Belkıs Çorakçı DişbudakKitabı okuyor
İlişkide iletişim
Duygusal ilişkilerde kişilerin birbirinden beklentilerinin farkına varması önemlidir. Kişi farkına varmadığı ama etkisi altında kaldığı beklentilerinin esiri olduğu andan itibaren bir mahkûm hâline gelir. "Ben kadınım, o erkek; erkeğin şunları bunları yapması gerek. Ben erkeğim, o kadın; kadının şöyle düşünmesi, böyle yapması gerek." İlişkiye boyle sosyal kimliklerin beklentileri girince her iki taraf da tüccarlaşır. "Benim istediğimi veriyor musun? Bunu verirsen ben de senin için şunu yaparım." İlişkideki bütün alt-metin bu olur. Sosyal kimliklerden gelen beklentilerinin farkına varıp hem kendini hem de eşini özgür kılabilmek, sağlıklı bir ilişki kurabilmenin önemli bir adımıdır. Beklentiler elbet olacaktır ama bunlar dürüstçe konuşulup paylaşılmalıdır. Böyle bir yolculukta iki taraf da "kendi" olmaktan çekinmez. İlişkileri hiç eskimez. İşte bu ilişkide cinsel hayat da heyecanını kaybetmez. Çünkü karşısında özü dipdiri, duygusal açıdan sürekli yenilenen bir insan görür
Sayfa 161 - Doğan CüceloğluKitabı okuyor
Reklam
İnsan ne kadar kurnazsa, basit şeylerden tuzağa düşürüleceğinden o kadar az kuşku duyar. Çok, çok kurnaz bir insanı özellikle de en basit şeylerden tuzağa düşürmek gerekir.
Sayfa 336Kitabı okudu
..... kasabanın hemen batı șimâlinde büyükçe bir zift kaynağı vardı. Geriden göründüğüne göre oldukça geniş bir sahayı kaplayan bu yer, tabiatın doğurduğu gibi yatmakta ve hiçbir insan elinin sürülmediği görülmektedir. Yalnız yerliler hurma bahçelerinin duvar temellerine kalınca yaymışlar sokakların bazı yerlerine serpmişler bir parça da Bağdat'a nakil edilerek Uzun Çarşı yoluna dökmüşler, işte o kadar. Sonradan gördüklerime göre (Musul'da Hamâm-ı Ayn civarında da kaynamakta ve hatta dışarıda akmakta olan petrol menbaları da) bu halde idi. Bu iki hazine ile Kerkük'ün Salahiye kazasında olan ve adeta yağı bir çıra gibi yanan kömür madenlerinin 400 küsur sene elimizde kaldıktan sonra bakir olarak İngilizlere teslim ettiğimize ne kadar acınsa azdır.
İnsan eskiden beri metafizik bir kavram olarak mutlak adalete inanır ama nnlaşılan o ki evrende adalet diye bir şey yoktur.
"İnsan bunu anlar." "Neyi anlar?" "Bir erkeğe güvenilip güvenilmeyeceğini." "O kadar kolay değildir anlamak."
Reklam
İnsan hayatı ortalama 80 yıl ya da yaklaşık 30.000 Dünya günü. Bu da demek oluyor ki insanlar doğuyor, biraz arkadaş edi­niyor, biraz yemek yiyor, evleniyor ya da evlenmiyor, bir iki ço­ cuk yapıyor ya da yapmıyor, birkaç bin kadeh şarap içiyor, oldu­ ğu kadar cinsel ilişkiye giriyor, bir yerlerinde bir yumru hissedi­ yor, biraz pişmanlık duyuyor, onca zamanın nasıl geçtiğine hay­ ret ediyor, başka türlü yaşamış olmaları gerektiğini düşünüyor, yine olsa yine aynı hayatı yaşayacaklarını anlıyor ve sonra da ölü­ yorlar. O büyük siyah hiçliğe karışıyorlar. Uzanım dışına. Zama­ nın dışına. Sıfırın en sıfırına. Ve hepsi bu kadar, her şey bundan ibaret. Tamamı aynı vasat gezegenin içinde.
Sayfa 165 - Domingo YayınlarıKitabı okudu
"Acaba, âşık olacağım ve evleneceğım kişi şu an ne yapıyordur?" sorusunun içinde buluruz kendimizi çoğu zaman. Belki de o an farkında değilizdir, fakat otobüste hemen arka koltukta oturuyordur, yani çoktan yola çıkmışızdır birlikte. Hep yan yanaydık, belki çok yakındık, ama bir türlü aramızda o duygular belirmedi veya biz fark edemedik. O anlarda, daha ikimiz de birbirimize hazırlanmaya devam ediyorduk çünkü. Sokak sokak, ıslana ıslana, acı çeke çeke, her adımını yaşayarak hazırlanır insan gerçek aşka. Zamanı vardır, elbette yaşananların hepsi anlamlıdır. Senin ve onun isteğine göre değildir, bilmediğini isteyemezsin ki. Sen istediğini zannedersin, ancak hazır olmak ve yaşadıkların senin elinde değildir. Her adımını bir ümide atarsın ve belki de sokağı döndüğünde artık karşı karşıya kalmışsındır. İkinizin de paçalarında aynı çamurlu sokakların izleri vardır, birbirinizi oradan tanırsınız."
7 Haziran 1945’te Celal Bayar ile üç parti üyesi - o tarihte pek tanınmayan Adnan Menderes, milliyetçi tarihçi Fuat Köprülü ve Atatürk’e yaltaklanışı meclise âdeta atasözü biçimini almış olan Refik Koraltan, serbest parti politikası isteyen bir önerge verdiler. Halk Partisi’nden atılınca, 1946 Ocağında Demokrat Parti’yi kurdular. 1944 yılında
Sayfa 605Kitabı okudu
Bizde bunun bilincinde olduğumuz için "helal" ediyoruz zaten:)
Diyelim ki o insan yaptıklarından ötürü pişmanlık duydu, gelip senden helallik aldı ve Allah da o insanı affetti. Böyle bir durumda yaşamış olduğun haksızlıklar yine boşa gitmeyecek. Allah yaşadıklarına karşılık sana yüksek miktarda mükâfatlar vererek, senin de gönlünü alacak ve hakkını ödeyecek.
Sayfa 132 - OLİMPOS YAYINLARIKitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.