Söyleme Bilmesinler kitabında Şermin Yaşar sıradan bir ailenin sıradan insanlarını işliyor. Bu aile; dışarıdan bakan birinin, her hafta birbirleriyle mutlaka görüşen, onca işin gücün arasında birbirlerine mutlaka zaman ayıran, birbirlerini seven geniş bir aile diye düşüneceği bir aile.
İşlerin öyle olmadığını ise tek tek her bir aile üyesi kendi hikayesini anlatırken fark ediyorsun.
Aile ne demek? Evlenip aynı çatı altında yaşayan insanlar sahiden aile olur mu? Aynı yastığa baş koyan eşler sahiden birbirlerini tanırlar mı, severler mi, isterler mi? Anne baba olunca insan, hata yapma hakkı yok olur mu? İnsanları dışarıdan bize gösterdikleri halleriyle biliyoruz ve o kadar çok yargılıyoruz ki? Anlamak istemiyoruz. Özünü tanımak, bilmek istemiyoruz.
" İnsan böyle bir şey. Nerede, hangi yaşta olursa olsun, kabuğunu kırıp içine baksan içi cılk yara. Yarasız, dertsiz, insan yok da , işte kimisi üstünü iyi örtüyor. " diye geçiyor kitapta.
Kemal Sayar hepimiz dünyaya düşüp başı yarılanlarız. İyileşirsek eğer birlikte iyileşeceğiz diyor. Sadece dinlemek, gerçekten dinlemek bile iyi bir adım iyileşmek için.
Ben kitabı çok beğendim. Kitabın başlarında gülümseyerek okurken kitabın sonuna doğru göz yaşlarımı tutamadım. Çok keyifliydi.
Bugün bana bir soru soruldu, ileti şeklinde uzun uzun yazarak cevaplamak istedim çünkü aşk ve sevgi üzerine düşünmeyi seviyorum. Soru şu şekilde:
"Bana aşkı anlatır mısın? Nasıl bir duygu? Merak ediyorum, çevremde senden başka gerçekten aşık olmuş birisi yok."
Tarih boyunca bir sürü insan aşk üzerine konuşmuştur. Her birinin aşka
"Antik Yunanistan'da insanlar çok okumuyor çok düşünüyordu; bu yüzden bilim ve sanatın temelini atmışlar ve dünya hâlâ oradan besleniyor. Çünkü kitaplar belli bir noktadan sonra uyandırmaz uyuşturur. Günümüzde herkes kendi safını ve ezberini güçlendirmek adına okuyor; sorgulamıyor dolayısıyla eylemsellikten çok söz düellolarından öteye
"Tükürdüğün kuyunun, gün gelir bir damla suyuna muhtac olursun da, o kuyu yine de senden suyunu esirgemez. Çünkü zamanla şunu net olarak anlarsın ki,
"Bazı insanlar isterseler de kötü, bazıları ise isteseler de iyi olamazlar."
İnsanlar en iyi üçkağıtların kurbanlara hissettirmeden yapılanlar olduğunu iddia ederler. Tam bir saçmalık. O insanlar çok fazla film seyrediyor. Aslına bakarsan gerçek ahmaklar her zaman kandırıldıklarını bilirler ama engel olmak için hiçbir şey yapamazlar çünkü doğuştan ahmaktırlar.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki; bu kitap hakkındaki inceleme yazımda minik Spohilere yer vermiş olacağım fakat bu sizin kitabı okuma heyecanınızı kaçırmayacak bilakis ne oldu ki diye bakmak isteyeceksiniz. Ancak sonu istediğiniz ve hayal ettiğiniz gibi bitmeyecek ve siz "şimdi bu neydi yani, kitap böyle bitirilir mi? "
Yurtdışından vs. çokça gayrimüslim yabancı arkadaşım olduğu için kamuoyu yaratmak adına arada ingilizce Filistin paylaşımları yapıyorum. Bu videoyu da ilgi çekici olduğu için paylaşmıştım geçenlerde. Biri hayrına Türkçe'ye çevirmiş Twitter'da. Hemen buraya da linki atayım ilgili Türkler de
Niçin İngiltere'nin bir dünya imparatorluğu olduğunu sorgulamak gerçekte son derece yersizdir. Yalnızca Gertrude Bell örneği esas alınarak değerlendirilse bile bu denli donanımlı, iyi eğitimli ve ülkelerinin çıkarları için büyük idealler peşinde koşan insanların varlığı, böyle bir sorgulamaya karşı verilecek en açık cevap olacaktır. İngiltere Gertrude Bell ayarında veya daha üstün özelliklerde yüzlerce kadın ve erkek yetiştirmiştir. Kapalı toplumların benzer özelliklerde yetiştirdiği insan sayısı kaç tanedir acaba? Ve böyle insanlar o toplumlarda hiç var olmuş mudur? Bu orulara verilecek cevaplar iki toplum arasındaki farklı yapıyı daha net bir şekilde ortaya koyacaktır.
İnsanların çok çok hızlı okumasını sağlayabilir miyiz sorusunu cevaplamak için yıllarca uğraş veren biliminsanları olmuş. Bunun mümkün olduğu, ama her zaman bir bedeli olduğu ortaya çıkmış. Sıradan insanları çok daha hızlı okuma yapabilir hale getirmiş bu ekipler; biraz eğitim ve pratikle oluyormuş bu iş. Gözlerini kelimelerin üstünde hızla gezdirip gördüklerinin bir kısmını akılda tutabiliyorlannış. Ama sonrasında okudukları şey hakkında test
edildiklerinde, ne kadar hızlı okudularsa o kadar az şey anladıkları ortaya çıkmış. Hızın artması anlayışın azalması anlamına geliyormuş. Sonrasında profesyonel hızlı okuyucuları inceleyen bilim insanları, biz den bariz daha iyi durumda olsalar da aynı şeyin bu insanlar için de geçerli olduğunu öğrenmiş.
Dünyada en uzun ve en kısa olan, en yavaş ve en hızlı hareket eden, yepkare olan veya parçalara bölünebilen, hem hiç alaka durulmayan ve hem de üzüntü verebilen, o olmayınca hiçbir şey yapılamayan nedir?
Ben sormuyorum bu soruyu, felseficeler :) Neden bu sorunun cevabı 'Zaman' diye sorulduğunda eklemişler: " Çünkü ondan daha uzun,
"Bazı insanlar der ki insan çamurdan yapılmıştır
Zavallı adamcağız kas ve kandan yapılmıştır
Kas ve kan ve deri ve kemikler
Zayıf bir zihin ve kuvvetli bir sırt
Onaltı ton yüklersin, eline ne geçer
Daha da yaşlanıp daha da borca batarsın
Aziz Peter beni çağırma çünki gidemem
Ruhum şirkete zimmetli
Güneşin ışıldamadığı bir sabah
Bir yanımızın hep şöyle düşündüğünü
söyledi:
"Bir şeyler daha satın alırsam, o Mercedes'i alırsam, o dört garajlı evi alırsam, dışarıdan bakan insanlar iyi durumda olduğumu
düşünecek, ben de kendimi mutlu olmaya ikna edebileceğim."