"Evet! Aptallık bu memlekette o kadar yaygın ki kapıyı, pencereyi sıkıca kapamazsan havayla bile içeri girer. Dünyanın en bulaşıcı hastalığıdır aptallık."
Sayfa 307Kitabı okudu
Neyin fazlasına sahipseniz, Evren sizi tam aksi ile, Meşgul edermiş.!! Fazla zekiyseniz, aptallarla, Çok merhametliyseniz, Bir o kadar Gaddarlarla, Gözü kara biriyseniz, Korkaklarla sınanırsınız.!! Denge altın anahtardır, Yaşam fazlalıkları sevmezmiş..!!
Reklam
Umut
“Her insan bir ada” diyordu Çanlar Kimin İçin Çalıyor adlı romanında Ernest Hemingway. Hep önemli bir sembol oldu zaten ada insanlık hallerini anlatmak için sinemada da edebiyatta da. Tıpkı Güney Kore Sineması’nın nadide örneklerinden “Kim’in Adası” filminde olduğu gibi. Modern dünyanın parçalanmış ve kaotik dünyasından bir kaçış noktası,
İçimizi de, dışımızı da en iyi O bilir, O görür. Ne kadar iyi insan pozlarına girsek de niyetimizi, düşüncelerimizi, amellerimizi en iyi O bilir... O kainatın, âlemlerin, herşeyin, hepimizin sahibi ve yaratıcısıdır. İnsana Şah damarından daha yakın olan O, kalplere de çok yakındır. Merhametini, rahmetini dünya da iken nasip eden ve hissettirendir O... Allah Azze ve Celle...
GÖLGELERİN İÇİNDEKİ SESSİZLİK
Burnundan soluyan Burcu o anda tek kelime etmeden polislere öfkeli bir yüz ifadeyle bakarken, ‘’Öyleyse artık gidebilir miyiz?’’ diye sordu. Berkant. ‘’Henüz değil.’’ dedi. Tüm ciddiyetiyle! Polis memuru Yavuz! ‘’Öncelikle polis arkadaşlarımızın kontrolünde hastaneye gideceksiniz ve bazı sağlık kontrollerinden geçirileceksiniz. Yarın öğleden sonra açıklanacak test sonuçlarına göre durumunuzu değerlendireceğiz.’’ diye devam etti. ‘‘Benim aklım başımda ve ben gayet sağlıklıyım. Dilediğiniz testi yaptırın umurumda değil.’’ dedi. Öfkeli sessiyle! Burcu. ‘’Burcu hanım, ben de öyle umuyorum. Bu arada test sonuçları açıklana kadar şehirden ayrılmak yok. Bu bir rica de-ğil, bilmem anlatabildim mi?’’ diye yanıtladı. Polis memuru. ‘’Evet memur bey, bu gayet açıklayıcı oldu.’’ dedi. Öfkeli tavrıyla! Berkant. Parıltılı, yaldızlı resmi üniformaları içindeki iki polis memuruyla birlikte hastanenin yolunu tuttular. Tam hastanenin kapısının içeresinden gireceklerdi ki o sırada Burcu, sağ tarafındaki polis memuruna dönerek şöyle dedi: ‘’Memur bey! Keşke yaldızlı resmi kıyafetlerle gelmeseydiniz. Bakın insanlar nasıl da bize bakıyor. Sanki suçluymuş gibi! Bütün gözler bizim üzerimizde!’’
Sarsıcı sorgu
Diyalog 2 ( iki karanlık zihin, iki pervasız kalem ) Sade: (kışkırtıcı bir tonla) Toplumun ahlaki zincirlerini kırmak, insanın en doğal hali değil midir? Özgürlük, ancak tabuları yıkarak elde edilir. Palahniuk: (sakin ama keskin) Özgürlük, evet, ama kaos içinde bir düzen bulmak... İnsanın karanlık yanlarını keşfetmek ve onları bir hikayeye dönüştürmek, işte o zaman gerçek sanat ortaya çıkar. Sade: (gülümseyerek) Sanat mı? Sanat, toplumun sınırlarını zorlayan ve insanın en temel dürtülerini sergileyen bir eylemdir. Ancak o zaman, insan özünü tam anlamıyla ifade edebilir. Palahniuk: (düşünceli) İnsan özünü ifade etmek... İşte bu yüzden yazıyoruz, değil mi? Kendi gerçeklerimizi yaratmak ve okuyucuyu rahatsız edecek kadar gerçek bir hikaye anlatmak için. Burak Yelin
Reklam
Karbon "zincir oluşturma kapasitesi" bakımından rakipsizdir. Fakat, karbon zincirleri sadece çizgisel dizilişte olsalardı, organik kimyada böylesine inanılmaz sayıda bileşik bulunmazdı. Zincirler dallanabilir ve halka oluşturmak üzere kapanabilirler. (Halkalar üç, dört, beş, altı ve daha çok karbon atomundan oluşan çokgenlerdir.) Beş karbon atomu doğrusal zincirden başka, beş dallı zincir de oluşturabilir. Bu yapılanmaların her biri ayrı bir kimyasal maddeyi simgeler. Kimyacılar, farklı şekillerde düzenlenmiş aynı sayıda atom içeren kimyasal bileşiklere özel bir ad düşünmüş ve onlara izomer demişlerdir. Moleküldeki karbon atomlarının sayısı ne kadar çoksa, izomer sayısı o kadar fazla olur. Aslında, izomer sayıları geometrik olarak büyür. Bu büyüme, organik kimyaya yüzbinlerce yeni bileşiğin katılmasına yol açar.
Sayfa 125 - TÜBİTAK YayınlarıKitabı okuyor
Ey acıyı ödünç alan, o artık sende kalsın Sonsuza kadar senin olsun o çığlık...
Ne kadar uzaksa bir felaket sizden o kadar mutlusunuz Unuttunuz başkalarının acısını duymayı Küçük çıkarların büyük kurnazları.
Sayfa 57 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
"Güvenilmeye değecek erkekler de vardır, demişti Moore. -İyi de hangileri? Hiç anlayamadım. -İşler son kertesine gelinceye kadar da anlayamayacaksın. Yanında kim duruyorsa, o."
Sayfa 249Kitabı okudu
Reklam
344 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
- Farkındalığın Kadar Özgürsün-
Üniversite öğrencisi Timur yaşam tarzı,eğitimi ve sosyoekonomik şartları kendisinden daha ileri düzeyde olan Nesrin'e evlilik teklifinde bulunur fakat ret cevabı alması sonucu yaşadığı ezilmişlik içgüdüsü;duygu ve düşünce dünyasında tam olarak kendine ait bir profil oluşturamamış olması onu içten içe buruklaştırır.Tesadüfen yolda karşılaştığı
Gerçek Özgürlük
Gerçek ÖzgürlükDoğan Cüceloğlu · Kronik Kitap · 20214,359 okunma
Panonuza şu soruyu yazmakla işe başlayın: Bugün yapmadıklarımın gelecekteki sonuçları neler olacak? Prof. Dr. Ali Fuat Başgil'in şu üç kelimesini hayat felsefeniz yapabilirsiniz: "Üşenme, Erteleme, Vazgeçme." Eyleme geçmek için mükemmel hale gelmeyi beklemeyin. Mükemmeliyetçilik yerine sürekli iyileştirme felsefesine göre hareket edin. Bir yerden başlayın, yaptıklarınızı aşama aşama düzeltin. Büyüklüğün verdiği 'hormonlu egonun yarattığı atalet' tuzağına dikkat edin. Osmanlı'nın sonunu getiren şey aşırı özgüvenin getirdiği ataletle Batı'nın yeni icatlarını takip etmemesiydi. Yüksek ego şöyle düşündürtür: "Buldukları iyi bir şey olsaydı, biz bulurduk!" ya da “Biz o kadar iyiyiz ki, onlar kadar çalışmadan da başarılı oluruz!"
GÖLGELERİN İÇİNDEKİ SESSİZLİK
Herkes keyifle kahvesini yudumlamaya başladığı sırada Burcu artık zamanı geldiğini düşünerek Zeynep’e döndü ve şöyle dedi: ‘’Canım! Bizi gerçekten çok korkuttun. Yine! Bize neler olduğunu anlatmak ister misin?’’ Arkadaşları meraklı gözlerle kendisine bakarlarken, "Tamam, tamam! Elbette anlatacağım.’’ diye cevap verdi. Zeynep. Daha sonra
Tuhaf görünümlü canavarlar gerçek miydi? Yoksa bir hayal miydi?
Yalnızlık...
YUMU Ortalığa çıkarsam. Bütün kentte duyulur. Biri alır diyordum. Açsam ardına kadar Bir gönül kapısını.
- Ah, bir adamın intihar ettiğini işitince ona güler yahut hayret ederiz. Hâlbuki o zavallının, herkes gibi tatlı olan hayatını feda etmek için ne kadar azap, ıstırap çekmiş olduğunu düşünür müyüz? Elbette o da yaşamak, o da mesut olmak ister...Hâlbuki düşünmelidir ki bir kere tatmış olduğu saadeti feda edemediği için, saadeti çok sevdiği için hayatını feda ediyor..
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.