Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Biraz psikolojim bozuk olabilir
Ben kendi acıma üzülemiyorum, ağlayamıyorum da ve bunu daha öncesinden farketmiştim ama bilmiyorum kimseye söyleyemediğim şeyleri burada söyleyince rahatlıyorum. İçimde hep bir burukluk var ve nedenini özellikle birşeye bağlayamıyorum çünkü sadece biri mi yoksa bütün bu olanların hepsi mi o boşluğu oraya, kalbime kazıyan bilmiyorum. Kendimi
Ebrar 2150
Ebruar kavramını veya Ebruarı bunların nasıl kimseler olduklarını el alacağız, konuşmaya çalışacağız Ebruar her ne kadar Türkçe'ye bir isim olarak geçmişse de aslında Arapça eril bir çoğul yani Ebruar iyiler demek Bu kekili bunun Ber veya Ber ayette geçtiği üzere Cenab-ı Hak Hz. Yahya için o Ber ile bir valideyhi Olem yakın Cebber'in
Reklam
Lizzy o kadar haklısın ki...
Ne zevk! Ne mutluluk! Bana yeni bir hayat enerjisi verdiniz. Hayal kırıklığına ve kedere elveda. Dağın taşın yanında erkekler de neymiş?
Sayfa 160
O kadar haklısın ki..
Bir ülkede ilkokul çağındaki insanlara neden-sonuç ilişkisini yasaklayan bir dini eğitim veriyorsanız, her şeyi dinle açıklamaya kalkışıyorsanız, üniversite hocalarınız dahi her şeyi bir ayet ve hadisle açıklamaya kalkışıyorsa bu öğretinin dışında yeni yollar açabilecek, gelecekteki yeni koşullara uyum sağlayabilecek yaratıcı düşüncenin yolunu peşinen tıkıyorsunuz demektir.
"Diyebilirsin ki ,bir insani, fotoğraflardan ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin?Haklısın.Belki de çok az..O zaman şöyle demeliyim:Seni az tanıyorum...Az..Sende farkettin mi?Az dediğin,küçücük bir kelime.Sadece A ve Z.Sadece iki harf.Ama aralarında koca alfabe var.
İnsanlara gereken "Mutlu ve umut dolu geceler"
"İyi geceler" i ortalama ve altı olanlara bıraktım. Öncesinde ailemmiş gibi bağ kurduklarıma"Cici geceler ve kendine cici bak." diyordum. Şimdi ise "Mutlu ve hayırlı gecelerin olsun." veya "Mutlu ve umutlu gecelerin olsun." diyorum. Bir ara nenemi geçirirken sesli fısıltıyla "Mutlu ve hayırlı gecelerin
Reklam
Kalabalıkta Yalnızlık
Evet canım diyorum, haklısın. Evet. Doğru. Hayat bu. Ya? Keşke. Hayat işte... Evet... Onları gerçekten dinlemediğimi anlamıyorlar. Neden dinleyeyim? Benim gibi milyonlarca adam var, onlar gibi milyonlarca kadın. Halıların üstünde, mutfak tezgâhlarında, kadife kanepelerde, çıtırdayan sedirlerde, gıcırdayan yataklarda deliler gibi yuvarlanıp duruyorlar. Herkes o kadar birbirinin aynısı ki, gelenler gidenleri ya da gidenler gelenleri aratmıyor. Galiba bu yüzden, kalabalığın yalnızlıktan bir farkı yok.
Küçük bir kelime, büyük bir roman Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az... O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az... Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi...
Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az... O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az...
diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? haklısın. belki de çok az... o zaman şöyle demeliyim: seni az tanıyorum... az... sen de fark ettin mi? az, dediğin, küçücük bir kelime. sadece a ve z. sadece iki harf. ama aralarında koca bir alfabe var. o alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. biri başlangıç, diğeri son. ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. yan yana gelip de birlikte okunmak için. aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. senin ve benim gibi... bu yüzden, belki de, az çoktan fazladır. belki de az, hayat ve ölüm kadardır! belki de, seni az tanıyorum, demek, seni kendimden çok biliyorum, demektir. bilmesem de, öğrenmek için her şeyi yaparım, demektir. belki de az, her şey demektir. ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir...
Sayfa 349 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
200 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Ben bu kitabı tesadüf eseri storytel de buldum indirdim dinledim yürüyüş yaparken 3 günde bitirdim çok zekice bence. Mert Kardeşim o kadar haklısın ki kitabi okurken zaman zaman aklımdan şunlar gecti;acaba dedim bu düşünceleri başkalarına anlatmak sana zarar verir mi malum ülkemizde düşünce suçu işleniyor. İnsanlar öldürülüyor kansere bile çare bulan bilim adamları hepsi kim vurduya gittiler günün sonunda. Böyle boktan bir hayatta yaşıyoruz maalesef! Lakin hiç hir kitaba 10 puan vermedim bu kitap hakediyor edebi eser kategorisine elbet girmez fakat öyle basit ve güzel anlatmışsınız ki hayran olmamak elde değil bizim insanların anlayacağı dilde sade anlaşılır. Kısaca çok beğendim keşke herkes okusa.
Bırak
BırakMert Başaran · Butik Yayınları · 2023236 okunma
“Haftaya aynı şeyi yeniden yapacaz,” derken üzgündü. “Neye yarar ki? Bazen gezgin bir avare olsam diyorum. Hiç çalışmadan geçinip gidiyolar. Oh be! Elimde bir bardak biram olsun yeter. Ama nerede bende gidip köyde o birayı dilenecek girişkenlik...” “Tabii ya, haklısın! İş hayvanı olacağına avare ol. Yaşarsın ahbap, yaşarsın. Şimdiye kadar yaşamadığın gibi hem de.” “Şunlara bak, şunlara!” diye haykırıyordu. “Hepsi benim! Üstelik bedava. İstesem gidip şu ağacın altında bin yıl yatar uyurum. Hadi Mart, gel, atalım kendimizi dışarı. Ne diye bi an daha bekleyelim... Orada hiçbi şey yapmama ülkesi, benim de o ülkeye bi biletim var... hem de sırf gidiş, anasını satayım.” Martin kahkahalarla gülerek onu tutup işe başlattı. Salı gecesi yeni çamaşırcılar geldi ve haftanın kalan kısmı onlara işi göstermekle geçti. Joe onlara sistemini anlattı ama kendisi çalışmadı, oturdu. “Hele bi dokunsunlar,” diye kararını bildirdi, “hele bi. İsterlerse kovarlar, ama kovarlarsa ben de istifa ederim. Önceki gibi çalışmak yok artık, sayende. Bundan sonra yük vagonlarıyla gezer, ağaçların gölgesinde yan gelir yatarım. Artık siz çalışın bakalım köleler! Aynen öyle. Köle gibi çalış! Köle gibi terle! Sonunda sen de benim gibi çürüyecen toprağın altında, ölünce. Eee, ne farkı kaldı ha? Söyle bakalım, uzun vadede ne farkı kaldı?” (Sayfa 172-180-181)
Sayfa 180 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az... O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az...
Sayfa 349
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.