Özgürlüğümle birlikte yalnızlık, esaretimle birlikte cennet teklif edilmişti. Başka seçenek yoktu ve ben elbette cennetimi seçtim. Onsuz yapamazdım çünkü. Beraberindeki esaret zerre mühim değildi. Oysa özgürlükle birlikte cennet de mümkündü. Ama bunu mümkün gören bir tek bendim sanırım. Olsun. Yine olsa yine cennetimi seçerim. Cennet olmadan özgürlüğün bir anlamı mı olur? Olsun. Yine olsa yine cennetimi seçerim. Yalnızken özgürlüğü ne yapayım? Hele ki cennetin tadını almışken. Olsun. Yine olsa yine cennetimi seçerim. Hem belli mi olur belki bir gün esaret yerini özgürlüğe bırakır. Hem belli mi olur eksik kalan sevgi de dolup taştırır kendini iliklerimizde.. Siz olsanız hangisini seçerdiniz? Tadını bildiğiniz ve üstüne mutluluk tanıyamayacağınız cennetinizle birlikte esareti mi? Yoksa iliklerinize kadar yalnız olacağınız özgürlüğü mü? Umut hep vardır. Esarette bile. Özgürlükte yok mu, belki onda da vardır ama onun için cesaret ve güç de gerekir beraberinde sabırla birlikte. O yol çok zor azizim. Bu yolda en azından cennettesin ve umudun var.. Bazı Satırlar | The Morenica
“... hayatda o kadar zorluklar gördüm ki, bırakın hayel kurmayı gülmeyi bile unutdum.”
Reklam
"O kadar çok şey değiştirdim ki en değerlisini kaybettim."
Bugün Kafka’nın 100. Ölüm yıldönümüymüş. Her fırsatta kullandığım bir metafor vardır. Okuma eylemini duru bir su kenarında, tahta kare bir masanın başında yazarlarla sohbet etmeye benzetirim. Nietzsche ile saç baş birbirimize gireriz orda. Dostoyevski karşıma oturur ama yüzüme bile bakmaz, Tolstoy’un vaazını dinlerim, Irvin Yalom’un çocukluğunu. Virginia Wolf kendine ait odana sahip çıkıyor musun diye sorar, Annie Ernaux içimin en derin yanlarını açık seçik ortaya dökecek kadar cesur olup olmadığımı. Kafka o masaya hiç gelmemişti, taa ki Babaya Mektup’u okuyana kadar. O tahta kare masanın başında babasından korkan Kafka’ya karşı üstünlük elde etmenin sinsi gururunu yaşadıktan sonra bıraktım Kafka okumayı. Çünkü bir kez daha onunla göz göze gelsem, bir kez daha yenilirdim, yeniden kangrene dönerdi hikayemiz. Herkese her fırsatta Kafka ile nasıl anlaşamadığımızı anlatırım. Fakat bir gün fark ettim ki Kafka’dan tam 6 kitap okumuşum. Kişisel okurluk istatistiğime göre en çok okuduğum yazarlardan biri. Daha çok yazarın kalemini deneyimlemek adına ikiden fazla kitabını okumam bir yazarın. Kafka ile anlaşamadığımıza gerçekten ikna olmak adına tam 6 kitabını okumuşum, sonra oturup hikayemizi yazmışım, ve belki de en çok Kafka’dan konuşmuşum bunca zaman. Anlaşabilseydik eğer, birbirimizin yanından öylece gelip geçermişiz, ama Kafka ile meğer bizim birbirimize hiç benzememekten beslenen bir hikayemiz olmuş. Bu da Kafka sevmenin başka bir rengi olsun
Oksijen israflarıyla mücadele hikayem hshshss
Az önce sosyal medyada gezince bir video ve yorumlarla karşılaştım. O kadar korkunçtu ki anlatamam.. Bazı *afedersiniz angut insanlar, o kadar vicdansız ve akılsızlar ki şaştım kaldım.. Bazı Azeri ve Türkler Filistin’e hakaret etmişler o kadar kin kusmuşlar ki anlatamam, kanım dondu.. meselenin Bayrak, din, dil ve ırk olduğunu sanıyorlar. Ama asıl meselenin canice öldürülen çocuklar, kadınlar ve adamlar olduğunu anlamıyorlar.. Biz meseleyi anlatalım derken siz Türkiye’yi araplaştırmaya çalışıyorsunuz diye üstümüze geliyorlar, Arap yandaşı sanıyorlar.. yazık cidden bu zihniyetlere.. Cahillere, meselenin devletler olduğunu değil, masumca ölenlerin oluğunu anlatarak ne kadar doğru ettim bilmiyorum? Bugün canice öldürülen ve suçu günahı olmayan bir garimüslim görsem yine onun için sesimi çıkaracağım. Mesele cidden devlet meselesi değil! Bir amipte şey diyor hhssshh “Filistin bayrağının anlamını öğrensen, iyi ki İsrail var derdin…” ne kadar ahmak var yaaa, bu oksijen israflarıyla aynı havayı soluyorum ya çok üzülüyorum.. Bir angutta şöyle dedi:” Sizin tek meseleniz Arapların müslüman olmasıdır, müslümanlar diye savunuyorsunuzz hshshshsh” ya abi ben bir arabı müslümandır diye niye savunayım? Bazı müslüman adı altında olupta gavurlardan daha beter olanlar var! Sadece adlarını müslüman ilan etmişler ama Allah’ın katında onların da yolu cehennem!
Şuna o kadar çok inanıyorum ki; Bazen yaptıklarının değerinin bilinmesi için bazı insanların hayatından çıkman gerekiyor... Şüphesiz, tartışmasız, çıkacaksın bazı insanların hayatından ! Emin ol, göreceksin ki, zaman sana bunu öyle bir gösterecek ki, senin bu uğruna çabaladığın insanlar için bir başkaları böylesine çabalamayacak. Senin onlara verdiğin sevgiyi, emeği, yaptığın fedakarlığı, sunduğun saygıyı, hiçbirini göremeyecekler. İşte o an düşeceksin onların aklına. O an anlaşılacak önemin ama iş işten geçmiş olacak. Herkes layığına bu hayatta. Sen fazlasın bazı insanlara, bunu anla...
Reklam
"O günde Rab, Abraham'la ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar bu diyarı, Kenileri ve Kenizzileri ve Kadmonileri ve Hittileri ve Perizzileri ve Refaları ve Amorileri ve Kenanlıları ve Girgaşileri ve Yebusileri senin zürriyetine (soyuna) verdim." Tekvin/15 - Tevrat (Vadelmiş Topraklar) Uluslararası Hukuk'u hiçe saydıran, insan hakları ve hürriyetlerini görmezden geldiren Tevrat ayetleri yukarıdadır. Bu, İsrail'in şeriatıdır. Bir dinin, şeriatla radikalleştiğinde toplumları, akıldan ve düşünmekten ne kadar uzaklaştırdığına şahit oluyoruz. Herkesin inancı kendine doğru! Başkalarının ki yanlış fakat sadece bizimki doğru! Şu unutulmamalı ki; çatışmayı, gözyaşını ve akan kanı inançlar durduramaz. Çünkü inanan bir beyin uyuşmuştur. Düşünsel ve sorgusal alanı durmuş bir beyinle çok ta fazla bir diyalog kurmak mümkün değildir. Birgün, bütün inançların yerini tamamıyla bilim ve aydınlanmanın alacağına dair şüphem yoktur. Fakat bu, daha fazla çocuk ölmeden, kadınlar ve zayıflar eziyet çekmeden gerçekleşmeli artık. Biz beynimizi bir inancın kölesi yaparsak eğer, önce kendimizi, sonra yaşadığımız ülkeyi hatta tüm dünyayı kurtaracak büyük bir potansiyeli köreltmiş hatta öldürmüş oluruz. #emraah
Geceye not !!!
"Hayat o kadar büyük bir hız ve telaş içinde akıp gidiyor ki, üzerine düşünecek, yaşadıklarımızı sindirecek zamanımız olmuyor. Yaşıyor muyuz hakikaten, yoksa hayat yanı başımızdan geçip gidiyor mu?”
Kemal Sayar
Kemal Sayar
Ne Kaldı Ki
İnce ince yağdı yağdı Kar beyaza sarardı Ben 18 yaşındayım ve içim o kadar yanıyor ki keşke diyorum gücüm olsaydı da tüm çocukları kurtarsaydım bu kabul edilebilir bir şey değil! Bu susulacak bir şey değil ama söz veriyorum şu sınavı bir atlatıp elime güç geçtiği vakit yapacaklarımı biliyorum. Bu dünyada yaşamak istemiyorum sağır ve kör olmuş bir insanlık ile yaşamıma devam etmek istemiyorum. Kötülük unutulmaz, sabreden bir Allah vardır ve sabrı çoktur ama öyle bir vakit gelir ki o vakti yaşamak kimse istemeyecektir ama bunu hak eden bir insanlık vardır çünkü sadece kendini düşünen bir insanlık için bu hak edilmiş bir durumdur. Mescidi aksa da çocuk olmak zordur çünkü özgürlük yoktur, oyuncak yerine yerden yemek toplamak vardır, gökyüzüne bakıp hayaler yerine bombalar vardır, oyunlar yerine ayağına batan camlar vardır, okula gitmek yerine senin dövülmen vardır, annen ve baban yoktur, mescidi aksa da doğmak zordur çünkü seni bastıran pis düşünceli sapkınlığa uğramış insanlar vardır ve bu sapkınlığa susan bencil insanlar vardır. Müslümanım diyen insanların kalpleri çürümüş durumdadır daha doğrusu insanlıktan bir şey kalmamıştır. Kıyamet yakındır çünkü buna susan sadece insanlardır yüce Allah susmaz! İhmal etmez Allah! İnsanlıktan artık ne kaldı ki... İçim çok yanıyor...
Türkçe pop eşliğinde tatil bavulu hazırlamak.. O kadar ihtiyacım var ki
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.