Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Seninle ay ışığı altında dolaşmayı o kadar çok istiyorum ki.. "Gözlerimi kapadığım zaman senin hayalini görüyorum..." diyorsun. Ah Aliye, ben gözlerim açıkken bile hep seni görüyorum.
"Yaşamın illa da şu veya bu olması gerekmiyor -şu sıkıcı, eskimiş, karşıtlık- o her ikisi de; yeter ki dengeleyebil. Yazması ne kadar da kolay. Bunu yapmak/böyle olmak nasıl da güç."
Reklam
Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarına göre ya hükümet düşmeli veya "milli mukavemete taraftar bir Harbiye ve Dahiliye Nazırı" bu hükümette görev almalı; yani Mustafa Kemal Paşa "Harbiye nazırı" (Milli Savunma bakanı) olmalı idi. Fakat bu işlerin ikisinin de güç olduğu anlaşılınca, daha köklü ve daha zorlayıcı hareketlere başvurulması düşünüldü; "İhtilalci bir komite kurmaya" karar verildi. Bu komite, padişahı tahtından indirecek, hükümeti düşürecek; yeni bir hükümet kuracaktı. Ancak, Mustafa Kemal Paşa'nın Şişli'deki evinde verilen bu karardan da bir netice alınmadı. Bu sıralardadır ki o, Anadolu'ya geçme kararı verecektir. Fakat bundan önce yapılacak işler vardı. Bunları 20. Kolordu Komutanlığına tayin edilmek üzere bulunan Ali Fuat Paşa ile (Cebesoy) aşağıdaki şekilde kararlaştırmıştı: 1- Terhis işlemi hemen durdurulacak, 2- Cephane ve silahlar düşmana teslim edilmeyecek, 3- Genç ve enerjik komutanların iş başına getirilmesi sağlanacak 4- Milli mukavemete taraftar idareamirleri'nin değiştirilmemesine çalışılacak, 5- Particilik mücadelesine engel olunacak ve "Halkın maneviyatı" yükseltilecekti.
Sayfa 73
En büyük hatam insanlardan cümlelerimi bitirmelerini beklemekti. Hayatımın belli bir dönemine kadar hep böyle yaptım zaten. Gözlerinin içine baktım beni bilsinler diye. Kadınlardan bunu bekledim. Birisi gelip evet ben seni tanıyorum desin diye bekledim. Ve o kadına aşık olacaktım. Sırf bu sihirli gün için bir sürü diyalog hazırlamıştım kafamda. Ama sonra anladım ki böylesine insanlar yoktu. Olsalar bile kitap okumuyorlardı. Kimseyi tanımıyorlardı.
Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasının üzerinden daha on gün geçmemişti ki bu devletler Kars, Ardahan ve Batum'un hemen boşaltılmasını istediler. Fakat İtilaf Devletlerinin bu istekleri, diledikleri kadar çabuk gerçekleşmedi. Çünkü Dokuzuncu Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa, boşaltma işinde çok ağır davranıyordu, 4 Aralık 1918'de o, henüz Arpa Çayı'nın gerisine çekilmişti. Fakat bu ağır davranış, özellikle İngilizleri sinirlendiriyor ve Osmanlı Hükümetini sıkıştırmalarına sebep oluyordu. Onlara göre bu işte "İlgili memurların" ihmali hatta "kötü niyetleri" vardı. Bu hâle Osmanlı Dışişleri Bakanlığı da inanmış olmalıdır ki, ihmali görülenlerle ayak sürüyenlerin, "Harbiye Nezaretince" cezalandırılmasını istemişti. Buna karşılık "Harbiye Nezareti", kendi elemanlarının suçlu olduğunu asla kabul etmiyor; gecikmenin sebeplerini doğal şartlara ve İtilaf Devletlerinin yerine getirilmesi mümkün olmayan birtakım isteklerine bağlıyordu. İşte bu yazışmalar sırasında idi ki, İngilizler Batum'u işgal ettiler.
Sayfa 49
O 37 dk boyunca bana anlatabilirsin duvarın beyazlığını, inan hiç sıkılmam
Duvar acayip beyaz. Normalden daha beyaz. Çoğu kişi beyaz duvarların gerçekten beyaz olduğunu düşünür, oysa gerçekte sadece beyaz görünürler ve aslında beyaz değildirler. Beyazın pek çok tonu bir miktar sarıyla karıştırılır, bu da saf beyazın keskin tonunu yumuşatıp daha çok ekru ya da fildişi yapar. Krem renginin çeşitli tonları. Hatta yumurta beyazı bile. Gerçek beyaz gerçekte renk olarak kabul edilemez, dolayısıyla beyaz neredeyse mavidir. Bu duvar rahatsızlık verecek kadar beyaz değilse de keskin beyaz tonu merakımı uyandırıyor. Ki bu aslında bir mucize sayılır, çünkü yarım saatten fazladır aynı duvara bakıp duruyorum. Tam olarak otuz yedi dakikadır.
Sayfa 85 - AaronKitabı okuyor
Reklam
Köy enstitülerini savunanlar buyrun bakalım.
Aşağıda gördüğünüz kız ve köy enstitüleri hakkında konuşacağız inşallah. Günümüzde hâlâ köy enstitülerini savunan müslüman insanlar görüyorum ve hayret ediyorum. Senin dinine karşı suikast olan ve mazlum, savaştan çıkmış yorgun insanların beynini yıkayan bir okul sistemiydi. Evet tarım sanayi inşaat vb. Dersleriyle o dönemin ve dönem şartlarının
Kendini öldürmeye kalkışması o kadar anlamsızdı ki, istese bile çok anlamsız olduğundan yapamazdı.
Sayfa 8 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Yunan mitolojisine göre başlangıç ve ilk gün batımının oluşumu
Başlangıçta, Antik Yunanlılara göre, ne tanrılar vardı ne de insanlar, ne gece ne de gündüz, ne gezegenler ne de yıldızlar. Sadece hiçlik vardı ve sonsuza kadar serilmişti. Sonra birdenbire hiçliğin ortasından, yeryüzü meydana çıktı. O, kıvrımlı hatları ve sıcak kalbiyle, çok güzel bir dişiydi. (Gaia) Bir saniye sonra da gökyüzü oluştu. O da yeryüzünün tam tersiydi. Yeryüzü gizli derinlikleriyle ne kadar sakin ve dengeliyse, gökyüzü o denli hızlı ve değişkendi ve denese bile hiçbir şeyi gizli tutamıyordu. (Uranos) Gökyüzü yeryüzünü o kadar çok seviyordu ki, onu sarıp sarmalayarak birbirlerinden asla ayrılmayacaklarına dair söz verdi. Başlangıçta yeryüzü de aynı şekilde hissediyordu. Yeryüzünün adı Gaia, gökyüzününki ise Uranos'tu. Yeryüzü onu ilk öptüğünde, Uranos kızarıp altın rengine döndü, ilk günbatımı böyle oldu.
Sayfa 9 - İletişim Yayınları, 5. Baskı 2022, çeviren: Esin USLUKitabı okudu
Bizler, herkesten ayrı olduğumuz bilinciyle yetiştik. Ve bu ister istemez bir dışlanmışlık ve yalnızlık duygusu doğurdu. Karşılaştığımız şeyler ve olaylar karşısında savunmasızmışız gibi görünüyordu. Bir biz vardık, bir de dünyanın kalan diğer kısmı. Bu dünya görüşü bizim için o kadar doğal hale gelmişti ki, bizi mutsuz ettiği halde onu sorgulamıyorduk bile. Şüphesiz ki yaşamımız tam da bu nedenle çoğu zaman bu fikri onaylayacak şekilde gelişti.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.