"'İnsanın zaman zaman manasızca içi sıkılıyor, her şey tamam ama şu göğüs kafesi sanki hem ağrıyor hem ağlıyor.' dedi derviş. 'Kolay mı?' diye sordu bilge: 'Dağların dayanamadığını yüklenmiş insan. Arada sırada olacak o ruh ağrısı.'"
Sayfa 198 - Yağız GönülerKitabı okuyor
Serpil’in eline bakıp: “En son buluştuğumuzda içki içmediğini söylemiştin, yanılıyor muyum yoksa? O kadehin içinde şarap yerine vişne suyu mu var?” “Şarap var ama kendimi iyi bir şekilde ifade edemedim sanırım. İçki içmeyi sevmiyorum çünkü beni sarhoş ediyor ve sarhoşken beynimin tam kontrolü ben de olmuyor.” “Bence beynimizin kontrolü hiçbir zaman tam olarak bize ait değil.” “Bunu biraz düşüneyim… Tamam, bu söylediğine katılıyorum, o halde düzeltiyorum: Beynimin olabildiğince benim otoriterimde olmasını istiyorum, alkol içmemekte bu otoriterimi büyük oranda koruyor.”
Sayfa 105 - Velespit YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Üstelik, her gün internet tarayıcısının geçmişini itina ile silmek zorundayken, yaptığım her haltı gören, bilen birinin var olduğunu unutmak, hatırlamamak, O'nu aklına bile getirmemek, "Belki de o işler öyle değildir?" diyebilmek için her şeyi yapar, kimden ya da nereden edindiğime bakmadan; yalanmış, uydurmaymış, haklıymış, haksızmış, mantıklıymış, zırvaymış, buna bir cevap varmış arayan bulurmuş demeden her fikre, her söylenene, her gösterilene dört elle sarılırdım. Tamam! Bunların hepsine ve daha fazlasına da tamam! Filozof açık açık yüzüme söylemese de kaytarmaya çalıştığım konusunda haklıydı. Kafamda dönüp duran soru ve şüphelerden çok yakın bir zamana kadar rahatsız falan da olmuyordum. Ne kadar çok soru ve ne kadar çok şüphe edecek şey bulursam o kadar iyiydi benim için. Dürüst olmak gerekirse, çoğu zaman bir cevap değil de bir bahane arıyordum. Ve cevaplar umrumda bile olmuyordu. Aslında bir cevap olduğunu bile düşünmüyordum. Düşünmemenin en iyisi olduğunu düşünüyordum. Fakat bunu ne zamana kadar sürdürebilirim ki??
"Ne düşünüyorsun oğlum?" diye sordu Suzan. Her zamanki gibi Selim'in tam arkasında durmuştu, elinde gümüş çerçeveli bir fotoğraf tutuyordu. "Öyle çok şey var ki aklımda, düşünemiyorum anne." "Seninki düşünmek değil, dertlenmek o zaman yavrum" dedi Suzan bir elini Selim'in omzuna koyarken. "Dertlenme, tamam mı? Bak, çöker gidersin, dertlenme."
Julius seninle nasıl evlenebilirim?
"Nereye gidiyorsunuz?" Julius şaşkınlık içinde, "Tabii ki araba satın almaya," dedi. "Ne marka olsun? Herhalde bu iş bitmeden onunla birkaç kez gezeriz de." Tuppence alaycı alaycı gülümsedi. "Ah, ben Rolls-Royce'lara bayılırım. Ama ... " Julius hemen onayladı. "Tamam o zaman. Ne isterseniz. Rolls-Royce alayım." Tuppence haykırdı. "Öyle hemen alamazsınız ki. İnsanlar o arabadan bir tane edinmek için bazen senelerce bekliyorlar." "Küçük Julius beklemez," dedi Bay Hersheimmer kibirle. "Hiç endişelenmeyin. Yarım saat içinde arabayla gelirim."
Reklam
Bekarlık sultanlıktı. Bir gece, iki gece, üç gece tamam da...Bekarlığın sultanlık olduğu yüz yetmiş ikinci gece, "Bekarlık Sultansa boşan o zaman pezevenk!"
USTAM
Bulduğu ilk fırsatta sordu : "Efendi, bağışla ama neden böyle yaptık anlamadım. O kadar emek vermiştik." "Bu köprünün nesi vardı ki?" " Bir kusuru yoktu. İşimizi gördü miadını doldurdu." "Anlamıyorum" dedi Cihan. "Tamam düşmanın eline geçmesin ama insan nasıl eserini gözden çıkarır?" Sinan bir nefes aldı. "Benim ilk ustam babamdı. Yörenin en iyi marangozuydu, beni de o yetiştirdi. Zadik evveli kırk gün oruç tutardı. Ben de eşlik etmek istediğimde" Sen çalış, tahtadan bir kuzu oy bize "derdi. Dinlerdim. Fakat her seferinde bakar, iyi olmadığını söyler, elimden alırdı. Attım derdi, hadi git yenisini yap. Darılır, kızardım ama kuzularım giderek daha ala oldu." Babam ölünce bir sandık bulduk, yaptığım kuzular içindeydi. Meğer her birini saklamış rahmetli." "O zaman ne demeye attım diyormuş?" " Çünkü zanaatında ustalaşmak isteyen, yaptıklarını geride bırakmayı da bilmeli. Eserinden memnun olursan öğrenmeyi kesersin." Ben artık oldum "dersin. Oracıkta kalır yerinde sayarsın. En iyisi her seferinde yeniden hevesle işe koyulmak, sil baştan." "Tuhaf iş dedi Cihan, kafası karışmış halde.
Sayfa 115 - Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. A.Ş.Kitabı okuyor
"Hikâyemize en baştan başlayalım mı?" "Tamam. O zaman birbirimize sorular sorarak kendi hikayemizi tahmin etmeye çalışalım mı?"
Sayfa 167Kitabı okudu
Tezimi çok büyük zorluklarla bitirdim. Ömrümün bilmem kaçta kaçı gitti. Öyle bir sinir savaşı vardı ki ortalıkta, anlatılır gibi değil. O zaman kalp sektesinden gitmediğime, kanser olmadığıma çok şaşırıyor, nice sağlam bünyem varmış diyorum. Neler yaşadınız? Neler, neler! Bir mühlet verilmişti, o sürede tezini teslim edeceksin dediler. Ettin
Reklam
Benimle biraz daha dalga geçmeye hazır görünüyordu ama sonra gözleri büyüdü ve yüzünde tam bir dehşet ifadesi belirdi. Bakışlarını takip etmek için omzunun üzerinden baktım. Arkamı döndüğümde, bir kolunu belime dolayarak sakalının yanağımı sıyırmasına yetecek kadar yakınıma eğildi. Şu an neler oluyor? "Bunu istemenin delilik olduğunu biliyorum ama beş dakikalığına benimle gelirsen tarlalarını istediğin zaman bizzat sürüp ekeceğim. Tamam mı?" Cevap vermedim. Veremezdim. Bu sözler bir kulağımdan girip tam bacaklarımın arasına düşmüşken olmazdı. "Sadece benimle gel," diye fısıldadı. "Lütfen." Ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu ama Noah o kadar yakındı ve beni o kadar sıkı tutuyordu ki bunun bir önemi yoktu. Ve lütfen kelimesi, günah işlemeden önce dilenen bir özür gibi dudaklarından dökülmüştü. Yine de kelimeleri toparlayamayacak kadar sersemlemiştim. En son ne zaman birinin beni bu şekilde kollarına aldığını hatırlayamıyordum. Daha da önemlisi, bunun hiç bu kadar ilahi bir his olduğunu hatırlamıyordum. Spor kompleksinin diğer tarafında gösteri yapan bir bando takımı, etrafımda dans edip dönen bir çocuk ve yakınlarda birkaç yüz kişi vardı ama odaklanabildiğim tek şey belimi kavrayan eldi.
Sayfa 106 - ShayKitabı okudu
Mutlu musunuz? Tamam o zaman, her gün kederlisiniz demektir.Her günün ya buruk bir hüznü ya da küçük bir endişesi vardır.
Sayfa 298 - 2.cilt
Beynime kazınıp kalmış sözlerini düşünüyorum: "Daha yedi yaşındayken el arabasıyla köyden köye dolaşırdım" veya "Bütün aile tek göz odada kalırdık" veyahut "Bir lokma yiyecek ekmeğimiz ola şanslı sayılırdık." Onlar da değilse, "Kışın kıyafetim olmadığında her tarafım soğuk yanığı olurdu", "Küçükken
Sayfa 24 - Kapra YayıncılıkKitabı okudu
Tamam, o zaman, insanin Tanri icin yaptigini ben de sizin icin yapacagim.
Julia özlem dolu bir nefes aldı ve gözlerini kapata- rak onun yanında olduğunu ve omuzlarına masaj ya- parak bütün ağrısını aldığını hayal etti. "Eğer orada olsaydım omuzlarına masaj yapardım. Bana yaslanır- dın ve ben de seni iyileştirirdim." "Hımm... Eminim yapardın." "Ben sana masaj yaparken, sen de başını bacakla-
Sayfa 72
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.