aşk
Düşündüm, düşündüm. Aklımı, kalbimi, bildiklerimi, bilme- diklerimi, içimi dışımı, önünü sonunu yokladım; aşkın, özünde bir arayış olduğunu anladım. “Bu yüzden sürekli nesnesi değişi- yor.” dedim kendi kendime.
Arayışı bırakıp bir yere takıldığımızda onu bizden çeşitli şekil- lerde çekip alıyor, Kendini bulana kadar aramayı sürdürmemizi
isteyen, “Buldum.” sanmamıza razı olmuyor.
Melekleri anlatırken bir kez daha anladım içimizdeki kusur- suz sevgilinin, aslında neden ulaşılamaz olduğunu. Bu boyutla yetindiğimizde bulamayız çünkü onu.
Nereye varsak ulaşamamış hissetmemiz bu yüzden.
Bu yüzden damağımızdaki eksik tat. İçimizdeki boşluk bu yüzden.
Olmamışlık hissini kaybedip fena aleminde eriştiklerimizle aşkımızın kemale vardığını düşündüğümüzde kalp kapanıyor (mühürlenme).
Kalp, arayışı hedefe varmadan bitirmiş birine rehberlik ede- meyeceği için orayı terk ediyor.
Arayışımız daim olsun, ta varana kadar. Vardığımız zaman da ardımızdakiler bizi kaybetmiş değil, asıl o zaman kazanmış olsunlar.
21 Ocak 2021
Eskilerin irticalen(doğaçlama)dedikleri türden bir çeviklikle Gazi Mustafa Kemal yukarıdaki beyiti şu şekilde yeniden kurar adeta:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini
Bulunur kurtaracaq bahtı kara mâderini!"
Ulu Önder'in edebiyyat tutkusu çok derin ve köklüdür.Kendisini:
"Fikri hür,irfanı hür,vicdanı hür bir şairim"diye tarif eden Tevhik Fikret'in de iyi bir okuru olan Mustafa Kemal bu mısrada 1924'de Muallimler Birliği Kongresi Üyelerine yaptığı konuşmanın sonunda şöyle uyarlar:
"Cumhuriyyet sizden fikri hür,vicdanı hür,irfanı hür nesiller ister."Yeni Türk devletinin kurucusu sanatla olan irtibatını asla koparmaz.
"Edebiyyatsız bir millet dilsiz insan kabilindendir".diyen Namık Kemal'ın sözünü ''Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir."diyerek bağlama genişletmiştir.Tüm bu sözlerinden etkilendiği kimsenin edebiyyatçı olması tesadüf değildir.
Yıllar geçti deniz görmeyeli, çimenlere dokunmayalı, gökyüzünün altında saatler dolusu beklentisiz uzanmayalı… Bir buradaki gökyüzünü izleyebildim kirli, parmaklıklı pencerenin ardından; bir de hava almaya çıktıkça yandaki gökyüzünü. Birden çok gökyüzü varmış meğer cezaevinde anladım. Benim içerde gördüğüm ile bahçede gördüğüm, hele dışarıdan birinin gördüğü gökyüzüler bir olur mu hiç? Olmaz ya.
Fen kitapları yazmaz, gökbilim kabul etmez, dini kitaplar dahi uzlaşmaz bu konuda ama herkesin gökyüzü ayrıdır. Altı yılın ilk günü anladım ben bunu. Yan bahçeye çıkınca gördüğüm gökyüzü bile değişir, diğerleri nasıl değişmesin? Dün uyumadan önce üst ranzamda kalan Haşim’e söyledim bunu da inanmadı bana. “Olur mu öyle şey lan, gökyüzü herkese aynıdır. Dünyanın bi’ ucuna gitsen o gök bu gök işte.” deyip kestirip attı, iki dakika sonra da horlamaya başladı. Onu ben de biliyorum, ama aynı değil işte be Haşim.
Yeryüzü
Beste Sanem Çorbacıoğlu
Sis dergi ocak 24