Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
_İnsan, Meleklerin Cevherindendir. _Nurlu bir cevher, melek gibi marifet-i ilahi ile süslü olunca, elbette meleklerin arkadaşı olur. _İnsanlar görünüşte insana benzeseler de hakikatte halleri başkadır. Kıyamet gününde manalar görünecektir. _İnsanın içindeki ahlakın tamamı 4 kısımdır. Hayvan, canavar, şeytan ve melek ahlakları. _Allah’tan başka
Konu ister iş , ister spor , ister sanat olsun, insanların “ Her şey tutkuya dayanıyor.” gibi şeyler söylediğini duyarsınız. Sonuç olarak odak noktamızı ve motivasyonumuzu kaybettiğimiz zaman çoğumuzun tadı kaçar çünkü başarılı insanların dipsiz bir tutku rezervi olduğunu düşünürüz ancak koç, gerçekten başarılı insanların da diğer herkes gibi motivasyon eksikliği yaşadığını söylüyordu. Fark, başarılı insanların sıkıntı duygusuna rağmen yola devam etmenin bir yolunu bulmalarıydı.
Reklam
419 syf.
9/10 puan verdi
·
15 günde okudu
New Orleans'ta Bir Alık: Ignatius J. Reilly
Ignatius J. Reilly: Görüp görebileceğiniz en absürt roman karakterleri listesine en üst sıralardan giriş yapabilecek bir anti kahraman. Roman, adını da nereden aldığını anladığımız bir epigrafla başlar: ‘’Dünyada gerçek bir dâhi varsa, bunu anlamak kolaydır, çünkü bütün alıklar ona karşı birlik oluştururlar.’’ Mavi-sarı gözleri, kulaklıklı
Alıklar Birliği
Alıklar BirliğiJohn Kennedy Toole · Kırmızı Kedi Yayınevi · 2014770 okunma
İnsanlar, vaatleri umutlarının odak noktasına dönüştürme eğilimindedır
Neo-Marksistler çağdaş kapita­lizmde hakiki odak noktasının artık işçilerin sömürülmesi değil, de­netlenmesi olduğunu ileri sürüyorlar.
Sayfa 88 - Ayrıntı, 2000.Kitabı okudu
Marx'ın kuramı, özellikle üretim araçlarıyla ilgili olduğu noktalar­da, daha önce ele aldığımız gibi işçilerin (proletaryanın) denetlen­mesi ve sömürülmesi üzerinde yoğunlaşır. Yirminci yüzyıl kapitalizminde odak noktası giderek üretimden tüketime kaymış, işçilerin denetim ve sömürülmesinden tüketicilerinkine paralel bir kayma göstermiştir. Tüketicilere artık tüketip tüketmeme, neyi ya da ne kadar tüketeceği ve tüketime ne kadar para ayıracağı konularında kendi başlarına karar hakkı tanınmaz. Kapitalistler bu kararları de­netleme değilse etkileme çabasına daha çok zaman, enerji ve para ayırmak zorunda olduklarını hissettiler.
Sayfa 84 - Ayrıntı, 2000.Kitabı okudu
Reklam
Her şeyden biraz; piyano ve şan; çat-pat yabancı dil; konuşturmalara serpiştirilen birkaç tanınmış yapıt ya da sanatçı adı; hiç kimsenin bilmediği bir şairden birkaç dize ya da herkesin bildiği bir şairden kimsenin aklında kalmamış birkaç dize; kadın haklarını savunurken permalı, sarartılmış saçlarını erkek-ağırlıklı bir toplantıda odak olma adına kumralımsı, hanım hanımcık bir topuzda toplama becerisi; genellikle ana tarafı bir biçimde Saraya, baba tarafı bir biçimde taşradaki Atatürkçü kadrolara bulaşmış bir ailenin zeka yaşı onda, beden yaşı otuzda durmuş, doğum tarihine göreyse kırkını çoktan aşmış kızı sıfatıyla parayla sevgi/nefret bağlılığı; bir gün aslını keşfederse nasıl ve ne doğrultuda kullanacağını bilmediği bu karmaşık, parçalanmış kimliği arar görünmekteki inadı; bu arada, "mutfakta aşçı, yatakta fahişe, salonda madam"ı oynamaktan hoşlanması, bu rolleri oynamaktan hoşlanmayan kadınlara duyduğu saygı/nefret bağlılığı. Kısaca, her ülkede, her dönemdeki okumuş kadın çoğunluğunun, kendini azınlıktanmış, seçkinmiş gibi gösterme çabasının basındaki yarı-aydın temsilcisi.
1979’da Şah’ın ülkeden kaçmasına neden olan ve Humeyni’nin dönüşü için zemin hazırla­ yan halk gösterilerinin ardından İran İslâm Cumhuriyeti ilân edildi. İktidar, Humeyni’nin kendi yönettiği on beş din adamından oluşan İslâm Devrim Konseyinin eline geçti. Seçilmiş İslâm Da­nışma Meclisinin çıkardığı bütün yasalar, Anayasayı Koruma Konseyi tarafından onaylanmalıdır;bu konseyde yasaların İslâmî ilkelere uyup uymadığını denetlemek için altı dinî ve altı seküler hu­ kukçu bulunur. İran aşırı bir dinî bilinç sergilemiştir; bu “Büyük Şeytana, ABD’ye, karşı genel bir antipatide ve sosyal ve siyasî hayatta katı İslâmî ilkelerin uygulanmasında kendini göstermiştir. Örneğin baş örtüsü ve çarşafın giyilmesi Müslüman olan ve olmayan İrandaki bütün kadınlar için zorunlu hâle geldi. Çok eşlilikle ilgili kısıtlamalar kaldırıldı, doğum kontrolü yasaklandı, zina kır­baçlama ve idam etme ile cezalandırıldı ve eşcinsellik için ölüm cezası getirildi. Hem İran siyaseti hem de toplumu “İslâmlaştırıldı” ve Tahrandaki Cuma namazları resmî hükümet politikasının bir ifadesi ve siyasî hayatın odak noktası hâline geldi. İslâm Devrimi ile doğan dinî milliyetçilik, 1980- 1988’de İran-Irak Savaşı sırasında yeni zirvelere çıktı.
Erkeğin cinsel arzusunun odak noktası olmak (Leda gibi) bir onur kaynağıymışcasına methedilirken; kadın başka bir erkeğe aitse (Lucretia ve Susanna gibi), bu durum ataerkil namus anlayışına ters düşeceğinden bedeli her zaman kurban ödüyordu.
Sayfa 16
Başkalarının kusurlarını arıyordum ve kendimde bu kadar çok varken, bu haksızlıktı. Onun yerine iyi, sevimli ve saf olanı aradım. Odak noktanız bu olduğunda, aniden insanlara bakıp neden sevilmeye değer olduklarını anlıyordunuz.
Sayfa 223Kitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.