Bugün yine odamın penceresinden dışarıyı seyrediyorum. İnsanlar, sanki her biri kendi duvarlarının arkasında bir dünya kurmuş gibi. Her birinin kendi acısı, kendi öfkesi, kendi haklılığı var. İçlerindeki karanlıkla, dışarıyı görmüyorlar bile. Sanki kendi iç dünyalarında kaybolmuşlar, orada debelenip duruyorlar.
Ve ben, bu manzarayı izlerken, içimde bir hüzün, bir boşluk hissediyorum. İnsanlar neden böyle? Neden sadece kendi duvarlarının içinde yaşamayı tercih ediyorlar? Neden sadece kendi acılarını büyütüp, başkalarınınkini görmüyorlar? Belki de çünkü bu, insan olmanın getirdiği bir şey. Kendi dünyamızı kurarız, orada kendimizi güvende hissederiz. Ama unutuyoruz ki, dışarıda başka insanlar da var, onların da acıları, sevinçleri, hayalleri var.
İçimdeki bu hüzünle birlikte, bir öfke de var. İnsanlar kendi hayatlarını mahvederken, farkında değiller. En büyük dert onların içinde, en haklı insan da kendileriymiş gibi davranıyorlar. Ben de onlara yardım etmek istiyorum, ama nasıl? Belki de bu sadece beni daha da içlerine çekecek bir çırpınış olur.
Öyleyse, sessizce, kendi iç dünyamda kalarak, kendi değerimi bilmeyi tercih ediyorum. Belki bir gün, kendi duvarlarını yıkmak için cesaret bulacaklar. Belki bir gün, gerçekten de uzatılan bir yardım elini tutacak gücü bulacaklar. Ama şimdilik, sadece kendi içimdeki hüzünle, kendi yolculuğuma devam ediyorum...
Astrea- eceYarens