Bölüm 3
Geçmişin Tozları
Kayaş istasyonundaki çay bahçesinde oturuyorduk. Burası her daim bir sığınak gibi görünmüştür gözüme. Hayatın içinden beriye çekilmiş, koşuşturan insanlardan,
“Çocukluk şimdi hâlâ yüreğimde kıpırdansa da bu artık benim için altın bir çerçeve içindeki daha çok gür kestane ve gürgen ağaçlarının, anlatılmaz güzellikte bir öğle üstü güneş ışığının ve arkada görkemli dağların belirgenleştiği koyu tonlara bürünmüş bir resim gibidir. Yaşamımda bana bağışlanmış olan bütün o kısa dünyayı unuttuğum huzur saatlerini, muhteşem dağ yamaçlarındaki yürüyüşlerimi, ummadığım küçük bir mutluluğun ya da kösnül isteklerden arınmış bir sevginin beni büyülediği, dünü ve yarını unutturduğu anlarımı yaşamımın bu yeşil tablosu ile kıyaslamaktan öte nasıl tanımlayabilirim ki.”
Hâkimiyeti Milliye'nin başyazarı geldi. Söz vurgunculuktan açıldı. Adamın anlattıklarını duymalıydınız. Aferizm nasıl başladı? Hangi kapıları yoklayarak, zorlayarak yol arandı? Korkunç şeyler... Bakın neler olmuş? Falih Rıfkı Bey'in anlattıklarından aklımda kalanları aktarmaya çalışacağım: 'Milletvekilliğimin ilk yılında bir öğle üstü. Yakup Kadri ile beraber Meclis'e gelmiştik!' diyerek söze başladı Falih Rıfkı... 'Dış bahçe kapısı ile iç kapı merdiveni arasında, birkaç milletvekili bize bir kanun teklifi imzalatmak istediler. Okuduk. Teklif aşağı yukarı şuydu: "Hidemat-ı vataniyesine mükâfaten Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine 1 milyon lira ihda edilmiştir.
*Aferizm, ekonomide ticareti her şeyin önünde tutma anlayışı olup türkçe'de çıkarcılık olarak da bilinir. Aferizimin etimolojisi fransızca affairisme'ye dayanır yani aferisitler, Cumhuriyet'in ilanından sonra itibarlarını kullanarak haksız yere zenginleşmiş yerli sermayedarlardı. Aferizimi savunanlara aferist denilir.