Oğuz Atay'la başka bir kitapta karşılaşmak... Ne hoş bir tevafuk
Bir sonraki sabah, elinde kitapla geldi mezarın başına. “Bak” dedi. “Seni buldum. Neymiş adın, biliyor musun?” Güldü. Kitabın kapağındaki ilk kelimenin üzerinden işaret parmağıyla geçerek, “Oğuz...” dedi. Sonra da ikinci kelimeye dokundu. “Atay... Oğuz Atay...”
Reklam
İçimde yaşama arzusu kalmadığı için iyileşmiyorum herhalde.
Kokulara karşı burnum hassastı, gene de ayrılırken sarımsak kokusuna rağmen onunla öpüşmeyi kabul etmiştim.
Başkalarını yargılama, derdim. Sende aynı ölçülerle yargılanacaksın.
Sözünü ettiğim toplantıda Toplumcu Profesör Ayhan Balba, Turgut Kider ve Salim Üstün'ün de desteğiyle duruma el koyar ve yönetimi ele geçirir. Koridordan gelen gürültüleri bastırmak için cebinden çıkardığı tabancasıyla havaya birkaç el ateş eder. Server Gözbudak'ın gözünde artık o Ayhan Hoca filân değil, Vahşi Batı'nın En Hızlı Silâh Çeken Hafiyesi'dir, Turgut yardımcısı, Salim de hafiyenin delisi .
İletişim Yayınları
Reklam
Kelimeler,albayım, bazı anlamlara gelmiyor.
( Akademik, dedim de Sevgili Oğuz, bir süredir Türkiye'de hem akademiklerin bir çoğu, hem de hemen hemen bütün gazete yazarları üniversite öğretim üyelerine " akademisyen " diyorlar. Oysa benim bildiğim bu unvan ancak Academie Française, Academie Goncourt, Royal Academy gibi kurumların üyeleri için kullanılır. Bu durumu görseydin, eminim Eylembilim'de bununla da dalganı geçerdin . Her neyse ... )
İletişim Yayınları
Orada bir dakika durdu, düşündü. Toplum içindeki görevi, yolda birdenbire durup düşünen insanlara bakmak olan biri tarafından seyredildi. Sen, bekçi olmalıydın arkadaşım. Yürüyerek düşünmeğe karar verdi. Anlaşılmayan bir nedenle bir binanın üçüncü katına bakan adamın yanında durdu; onunla birlikte aynı yere baktı bir süre. Sonra ikisi de, başka bir gönüllü bekçinin sorgulu bakışları yüzünden, orada fazla kalamadılar; vedalaşmadan ayrılarak kendi yollarına devam ettiler. Demek ki, yolda durmak mümkün olmuyordu; böyle bir hürriyet yoktu. Sadece sürüklenme, kalabalığın akışına kapılma hürriyeti vardı. Durmazsam düşünemem.
HİKMET: Sonunda kurtulacağımı bilseydim, ben de Dumrul gibi keserdim bileklerimi. BİLGE: Kötüsün Hikmet. HİKMET: Evet kötüyüm. Gerçekten kötüyüm albayım. Üstelik kötü oyunlar yazıyorum.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.