Takvim'den Bir Yaprak: Mehmed Âkif'in Oğlu
《Refi Cevad Ulunay》
İki ay kadar oluyor, orta yaşlı bir zat matbaada ziyaretime gelmişti."Ben Mehmed Âkif'in oğluyum, ismim Emin'dir."Kendisini böyle takdim eden bir zata:"Hangi Mehmed Âkif?"denilemez. Çünkü Türkiye'de Mehmed Âkif bir tanedir; fakat ben muhatabımanasıl bir nazar
Belinin çevresini ölçüyorsun, belinin çevresi boyunun yarısından fazlaysa kalpten ölüyorsun. Mehmet Öz öyle söylüyor. Adam Amerika’da 80 ülkede yayınlanan Showlar yaptı. Her gün 40 milyondan fazla insan tarafından seyredildi. Emmy ödülü kazandı. New York’ta Kalp Damar Enstitüsü Tamamlayıcı İlaç Proğramını yürütüyor. Her sene sürprizlerle geliyor Türkiye’ye, bir elinde tuğla gibi bir kitap, bir elinde de fındık... bunu oku, bunu ye... itiraf edeyim okumadım, ama yedim, hem de ne yemek. Ayıptır söylemesi, ben fındığı kuru kuruya yiyemem, prensip olarak.. Rakıyla fındık, viskiyle fındık, birayla fındık... zayıflamak için fındık yedik 20 kilo aldık!
"E kitap oku sen de Leyla'ya."
"N'abayım?"
"Biz her gün Zeynep'le sahile iniyoruz. Ben okuyorum, o dinliyo. Kitap heyecanlıysa bazen elimi tutuyo, bazen de kafasını böyle omzuma koyuyo. Yüreğim ısınıyo yanında."
— Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bilki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.
— Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
— Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine
101) Allâh’ın âyetleri üzerinize art arda okun maktayken, Rasûlü de aranızda bulunuyorken siz nasıl kâfir olabiliyorsunuz? Her kim Allâh(ın di nine ve taâtın)a sımsıkı tutunursa/( bütün işlerinde) Allah’a sığınırsa/ muhakkak ki o, (dini hususunda şüphelere düşmekten kendisini kurtaracak) dosdoğru bir yola hidâyet edilmiştir.
Medîne halkının ekseriyetini teşkil eden Evs ve Haz rec kabileleri arasında yüz yirmi sene gibi uzun bir sü reye varan düşmanlık ve harpler vardı. Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in hicretiyle İslâm şerefine eren bu kişiler bütün düşmanlıkları bir kenara bırakıp kardeş oldular. Daha sonra bir gün bu iki kabilenin iki ferdi, kendi kabilelerine mensup olan değerli bazı sahâbîlerin üstün vasıflarını sayarak birbirlerine karşı iftihara kalkıştılar ve böylece laf lafı açtı. Derken Müslüman lara karşı büyük düşmanlık taşıyan yaşlı bir Yahudi bu fırsatı değerlendirmek üzere yanındaki genç bir çocuğa: “Var onların yanına otur ve onlara eski düşmanlıklarını hatırlatacak şu şiirleri oku!” diyerek, câhiliyet devrinde yaptıkları harplerde kazanan taraf adına yazılmış olan şiirleri okumasını emretti. Böylece birbirlerine karşı öfkelenmeye başlayan bu kişiler, kabilelerini de konudan haberdâr ederek işi daha da büyüttüler ve neticede iki büyük kabile silahlanarak karşı karşıya geldiler. Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bu haberi alır almaz onların yanına vararak aralarını düzeltti. İşte 100-103. âyet-i kerîmeler bu hâdise üzerine nâzil olmuştur.
-"E kitap oku sen de Leyla'ya."
-"N'abayım?"
-"Biz her gün Zeynep'le sahile iniyoruz. Ben okuyorum, o dinliyo. Kitap heyecanlıysa bazen elimi tutuyo, bazen de kafasını böyle omzuma koyuyo. Yüreğim ısınıyo yanında."