İnsan önce kitap okur, düşünce ufku açılır, bakışı zenginleşir. Sonra kâinat üstüne tefekkürü yoğunlaşır, bakar, tefekkür eder, yorumlar, yine zenginleşir. En sonunda da iç âlemine, gönül deryasına dalar, kalbin uçsuz bucaksız ufuklarında cevelan eder. Bu da bambaşka bir zevk ve bambaşka bir zenginlik olsa gerektir. Bu âleme erişenler, görünen âleme pek iltifat etmezler.