İlk çıktığı zamanlarda okuduğum bu kitabı düşününce hiç hatırlamadığımı ama beni etkilediğini hissettiğimi fark ettiğim için tekrardan okumaya karar verdim.
Önceki okumama nazaran daha dikkatli okudum ve yine etkilendim. Kitapta bahsedilen efsanenin sonunda gerçek olması, verilen bilgiler, kitabın isminin bile insanda bir merak uyandırması ve zaten yazarın kaleminin akıcı olması gibi şeyler bana bu kitabı çoğunluğun aksine sevdirdi.
Babasızlığın zorluğunu anlatan satırlarda duygulandım, kırmızı saçlı kadının adının geçtiği her satırda yeniden saçlarımı kırmızıya boyama isteğiyle doldum. Çünkü sonradan kırmızı saçlı olmak o karakteri kendimiz bazı şeyleri göze alarak seçtiğimiz anlamına gelir tam da kitapta yazarın bahsettiği gibi.
Sarsıcı bir olay örgüsüne sahip olan kitaptaki garip tesadüfler, olayların gelişmesi, korkularımızdan ne kadar kaçsak da er ya da geç onlarla yüzleşmek zorunda kalmamız gibi gerçekler ama en çok da kitabın son bölümünü kırmızı saçlı kadının ağzından okumak bana kitabı sevdirdi.
İki farklı medeniyetin iki farklı hikayesini harmanlayıp ortaya bu güzel eseri çıkaran Orhan Pamuğun okumadığım diğer eserlerini okumak için can atıyorum.