Bir işle uğraşmıyorum. Bu, engellerdi beni, hiçbir şey göremez olurdum, her türlü bakış açısını yitirirdim, çevremdeki bu koşuşturmacanın ortasında kendimi herhangi bir işle oyalamam olanaksız.
Ülke demek, bende çok büyükmüş, genişmiş ve rahatsız bir şeymiş izlenimini bırakıyor, ülke diye yalnızca daha küçük birimleri adlandırıyorum. Trenin penceresinden baktığımda burada ülke güzel, diye düşünüyorum. Mevsim yaza yaklaştığında ülkeye açılmak, Salzkammergut’a ya da Kaernten’e gitmek istiyorum. Gerçek anlamda ülkelerde yaşayan insanların sonlarının nereye vardığını, birer birey olarak, o büyüklük hırsına kapılmış, gürültücü ülkelerinin utanılacak eylemleriyle ilintili bulunmasa, ya da pek az bulunsa bile, ve o iktidarı besleyen damarların güçlenmesinden kendileri yararlanmasalar bile, vicdanlarında nelerin hesabını vermek zorunda kaldıklarını görüyoruz
Acıyı pazara çıkarmak, dünyadaki acıları artırmak niye? Nedir bu saplantı, hep bu karanlığa saplanıp kalmak? Neden insanları sevinçten sıçratacak bir şeyler yazmıyorsun?Neden Ağlama Duvarı var da Sevinme Duvarı yok?
"Bahar geliyor" diyorum kokuları derin derin içime çekip. "Benim beklediğim bahar senelerdir gelmiyor çekirge" diyor Filiz Abla yeni yaktığı sigarasından uzun bir duman üfleyerek. Bazen acıklı aşk romanlarındaki talihsiz karakterler gibi konuşuyor.