Diyorlar ki ;“ibadet Türkçe olsun! Bu Kur’an-ı Kerimi anlamıyoruz. İbadetler ve özellikle de ezan Türkçe okunsun!” Sanki ezan ve Kur’an-ı Kerim Türkçe olursa, ibadetler Türkçe yapılırsa bu propagandayı yapan medya patronları ve onların ‘’deli dana’’ gibi her fırsatta Müslümanlara saldıran sunucu ve programcıları namaza mı başlayacaklar, oruç mu tutacaklar?
Gitmeden önce bu dört duvar arasında beni cüzam gibi ya da habis bir ur gibi içten içe yiyip bitiren dertlerimi kağıda dökmek istiyorum. Ancak bu şekilde düşüncelerimi toparlayabilirim. Amacım vasiyetname mi yazmak? Asla! Çünkü ne malım var devlere yedireyim ne dinim var şeytana vereyim! Dahası bu yeryüzünde benim için az da olsa değer taşıyan ne var ki! Hayat denen şeyden el çektim, bıraktım, elimden yitip gitsin istedim. Ben ölüp gittikten sonra bu kağıt parçaları ister okunsun, isterse sittin sene okunmasın, canı cehenneme! Ben sadece yazmak ihtiyacından, benim için aciliyet arz eden bir zaruretten dolayı yazıyorum. Buna muhtacım. Çünkü düşüncelerimi hayali varlığıma, kendi gölgeme aktarmaya eskisinden daha çok ihtiyacım var. Lambanın ışığıyla duvara düşen şu yamuk, uğursuz gölge ne yazdıysam hepsini dikkatle okuyup yutuyor adeta. Bu gölge kesinlikle benden daha iyi anlıyor onları. Ben yalnızca kendi gölgemle güzelce konuşabiliyorum. Beni konuşmaya zorlayan da oydu zaten. Yalnızca o tanır beni, mutlaka anlar.
Sayfa 42 - Kırmızı KediKitabı okudu
Reklam
“Düşman gözü beni, artık yatağımın içinde bile rahat bırakmıyor. Pencereden, kapıdan her vakit, her saat teftiş ve nezaret altındayım. Bu sıkı göz hapsi içinde, defterimi ancak gece yarıları el ayak çekildikten ve belki de nöbetçi er uykuya daldıktan sonra yatağıma sokulup yazabiliyorum. İhtiyaten lambamı da söndürüyorum. Ve İtalyan şairi d'Anunzio'nun (Nocturno) yu yazdığı gibi bütün bu yazıları el yordamıyla karanlıkta karalıyonım. Okuyabilene ne mutlu. Oysa ben, bundan sonrası mutlaka okunsun istiyorum. Çünkü Anadolu savaşı, bağımsızlık mücadelesi denilen büyük facianın, büyük destanının tarihe intikal etmeyecek olan tarafları yalnız bu defterde yazılıdır. Eğer, bir hıyanet eli, bir silgi lastiği alıp kurşun kalemiyle çizilmiş bu eğri büğrü satırlar üstünden geçecek olursa gelecek kuşaklar kendi memleketlerine ait birçok acı gerçeklere ermek vasıtasından mahrum kalacaktır.”
Şimdi baştan ayağa bütün hayatımı bir salkım üzüm gibi ellerimin arasında sıkıp özsuyunu çıkarmak, hayır, şarabını damla damla gölgemin kuruyan boğazına okunmuş türbe suyu gibi damlatmak istiyorum. Ama gitmeden önce bu dört duvar arasında beni cüzam gibi ya da habis bir ur gibi içten içe yiyip bitiren dertlerimi kâğıda dökmek istiyorum. Ancak bu şekilde düşüncelerimi toparlayabilirim. Amacım vasiyetname mi yazmak? Asla! Çünkü ne malım var devlere yedireyim ne dinim var şeytana vereyim! Dahası bu yeryüzünde benim için az da olsa değer taşıyan ne var ki! Hayat denen şeyden el çektim, bıraktım, elimden yitip gitsin istedim. Ben ölüp gittikten sonra bu kâğıt parçaları ister okunsun, isterse sittin sene okunmasın canı cehenneme! Ben sadece yazmak ihtiyacından, benim için aciliyet arz eden bir zaruretten dolayı yazıyorum. Buna muhtacım. Çünkü düşüncelerimi hayali varlığıma, kendi gölgeme aktarmaya eskisinden daha çok ihtiyacım var. Lambanın ışığıyla duvara düşen şu yamuk, uğursuz gölge ne yazdıysam hepsini dikkatle okuyup yutuyor adeta. Bu gölge kesinlikle benden daha iyi anlıyor onları. Ben yalnızca kendi gölgemle güzelce konuşabiliyorum. Beni konuşmaya zorlayan da oydu zaten. Yalnızca o tanır beni, mutlaka anlar. Özsuyunu, hayır, hayatımın acı şarabını damla damla gölgemin kurumuş boğazına damlatmak, sonra ona; "işte bu benim hayatım!" demek istiyorum.
Sayfa 42 - KırmızıkediKitabı okudu
ORKUN'UN KAPANIŞI Atsız'ın daha önce çıkarttığı üç dergi de hükûmet tarafından kapatılmıştı. Atsız Mecmua, Orhun ve 1943'de yine Orhun... İlk Orhun 1933'te yayınlanmıştı. 9 sayı çıktıktan sonra 1934 Temmuzunda «hükümetin iç ve dış siyasetine aykırı neşriyat yaptığı» gerekçesiyle yayım izni kaldırılmıştı. 1 Ekim 1943'te
Oysa ben, bundan sonrası mutlaka okunsun istiyorum. Çünkü Anadolu savaşı, bağımsızlık mücadelesi denilen büyük facianın, büyük destanının tarihe intikal etmeyecek olan tarafları yalnız bu defterde yazılıdır. Eğer, bir hıyanet eli, bir silgi lastiği alıp kurşun kalemiyle çizilmiş bu eğrii büğrü satırlar üstünden geçecek olursa gelecek kuşaklar kendi memleketlerine ait birçok acı gerçeklere ermek vasıtasından mahrum kalacaktır.
Sayfa 161 - İletişim Yayınları, 95. Baskı (2021)Kitabı okudu
Reklam
16 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.