Bir an gözlerini kapat ve düşün. Gözlerini açıyorsun her yer bembeyaz. Sadece beyazlık, başka hiç bir şey göremiyorsun. Defalarca gözünü açıp kapatıyorsun ama değişen bir şey yok, göremiyorsun.
Beyaz bir körlük salgını ülkenin her yerini sarıyor.
Gözlerin görmeden ne yapabilirsin, nasıl yaşayabilirsin? Ya sevdiklerin, geride bıraktıkların, onlar için ne yapabilirsin?
Bir de bu halinle, senin gibi yüzlerce gözleri görmeyen insanla akıl hastanesinde karantinaya alınsan, nasıl yaşardın? Hayata tutunmak için nasıl mücadele ederdin? Nelerden vazgeçerdin?
Okurken yer yer beyaz körlüğe yakalanmış gibi daraldığım, sağlıklı olduğum için bol bol şükrettiğim oldu. Fakat körlük üzerinden hayatımın temel noktasına koyduğum her şeyi, kitabın her sayfası sorgulamamı sağladı.
Bir hastalık yada Sağlık sorununun anlatıldığı basit bir kitap asla değil. Aslında yaşamın kendisine karşı ne kadar kör olduğumuzu, ne kadar duyarsız ve bencil olduğumuzu yüzümüze öyle güzel vuruyor ki…
Öylesine yaşadığımız, günlük koşturmaca içinde tükettiğimiz hayatlarımıza karşı, bir arada yaşadığımız insanların hayatlarına karşı nasıl da kör olduğumuzu sorgulatan bir kitap.
Edebi olarak değinmek gerekirse yazım tarzı çok farklı. Uzun paragraflar, cümle içinde cümleler olmasına rağmen tuhaf bir şekilde
çok anlaşılır ve akıcı.
Sarsılan dengeler üzerine kurgulanmış, müthiş bir kitap. Yazarın zekasına, hayal gücüne hayran kaldım. Çok detaylı ve farklı düşünülmüş, başarılı bir şekilde kaleme alınmış.
Okumayana tavsiyemdir.