Muh-te-şem!
Bir masal havasında başlayan öykü, birbirinden güzel metaforlarla an be an daha da ilgi çekici hale gelerek ters köşe bir sonla bitiyor.
Öyküye baktığımızda daha önceleri felsefeyle ilgilenmiş ancak vicdanını servete satmış bir adam olan Peter Schlemıh, günün birinde fakir bir halde yeni geldiği şehirde kardeşinden mektup getirdiği
“Yeri gelince, şaşılacak denli açık yüreklilikle kendilerinden söz etmeye kalkıyorlar. Sözgelimi, "Ben aptallık derecesinde dürüst ve açık bir insanım" ya da "Ben çok hassas biriyim ve dünyayla uzlaşamıyorum" veya "Ben karşımdakinin yüreğindekini anlamakta becerikli biriyim" gibi şeyler çıkıyor ağızlarından. Ancak ben "hassas" insanların başkalarını incittiklerini defalarca gördüm. "Dürüst ve açık" insanların, istediklerini almak için işlerine geldiği gibi davrandıklarını gördüm. "Karşısındakinin yüreğindekileri anlamakta becerikli" olan kişilerin hiç de içten olmayan övgülere kolayca kandıklarını gördüm. Bu durumda bizler kendimiz hakkında gerçekte ne biliyor olabiliriz ki?”
Ben de bir daha okumam diye düşünüyordum ama merak edip bir şans daha vereyim dedim. Ne yazık ki bir türlü uyuşamıyoruz Murakami’yle. Bir daha okuyacak olursam rahatsız ederim seni hocam🥰 Teşekkür ederim. Ama buz gibi oldum şu an için🙈
Bazı anlar öyle güzeldir ki insan ne konuşurak ne de başka bir yolla o anın büyüsünü bozmak istemez. Betimlemeler vs. güzellik yaratma arzusunun zoraki aracı çoğu zaman. Hayatın güzelliği sessiz ve derinden olmasında gizli bence.
Göğe bakma durağının uzakdoğu usulü yandan yemişi!
1256 sayfalık işkence!
Haruki Murakami, merak ettiğim bir yazardı ve kendisine bu kitabı vesilesiyle veda etmiş oldum sanırım uzun bir süre için.
Kitap, üç kitabın birleşiminden oluşuyor. merak uyandırıcı bir kurguyla başlamasına rağmen bir süre sonra bir gram bal için kilolarca keçiboynuzu yediriyor adeta! Güya bir aşk hikayesi de içeriyor ama on