... Oysa, belleğimizde dirilen kimi fotoğraflarda ben dediğimiz kişi, şimdi ne kadar uzaktır bizden. O, hangi ben'imizdir? Çoğu kez, bizimle artık pek az ilişkisi kalmış birini "ben" diye anlatmak ne kadar gerçektir? Bizim için çoktan yabancı olmuş o kişinin herhangi bir yazı kahramanından ne farkı kalmıştır, hayatına ait bazı ayrıntıları ve izleri çok daha iyi bilmemizden başka? Bir zamanlar olduğumuz o kişide kendimizi görmekte zorlandığımız anlara karşın, gene de neden her şey dün gibi canlı ve yakıcıdır? ...
Gece yarısı durdu ay, yıldızlar, uyku. Ölü, zamanın adılını mırıldanıyordu Hiç bilmediği yabanıl bir dille, Ay gibi karanlıkta dinliyorduk bizse, Neden hep sonumuza doğru benziyoruz, Madem aramaya çıkmış tohum bu Ölüyü saklıyoruz evde. Bu ölü açık denizdeydi, kılıç gibi, Başlamanın hiç bilmediğimiz istenci, Bilgeliğin altın kemeri başımıza değdikçe Her sabah her akşam görünür gözümüze Yaşlı bir kıral gibi sağına soluna bakan Zamanın duvara yazılmış ikiz resmi, Ölüyü saklıyoruz evde. Bir ölü gerekli her eve Dalmış parmaklarının kalenderliğine, Hiç bilinmez ki öldüğümüz Bu yağmur hem gece yağar hem gündüz, Söndürüp camlara damlayan ayı Gündüzle gece yanyana iner denize, Ölüyü saklıyoruz evde.
Reklam
Büyüklenme, tüm duygularımız içinde gerçek acıyla en bağdaşmayanıdır. Bununla birlikte bu duygu insanın içine öylesine işlemiştir ki, en acılı olduğumuz anlarda bile onu kolay kolay dışlayamayız. Acılı anlarımızda bu duygu, insanın kendisini ya çok üzgün ya çok mutsuz ya da çok metinmiş gibi göstermek istemesiyle ortaya çıkar. Bizim varlıklarını kabul etmeye pek yanaşmadığınız, oysa en büyük acılarla sarsıldığımız anlarda bile bizi bırakmayan bu aşağılık istekler, acımızın gücünü, yüceliğini, içtenliğini lekeler.
En derin arzumuz, olduğumuz gibi sevilmektir.
Kemal Sayar
Kemal Sayar
”Fakat doğa bizi yasalarındaki ahenge, uyuma öyle bir alıştırmıştır ki, onun görmeye alışık olduğumuz uyumundaki en ufak bir kayma bizi tiksindirir, korkutur; bu nedenle Yaradan’ın her hatası yanlış yaratılmış bu varlığa karşı- her ne kadar bir haksızlık ise de ne yazık ki çözümü yoktur- içimizde öfke uyandırır. Daha da kötüsü tiksintimizi onu özensiz yaratana değil,hiçbir suçu günahı olmayan eserine yöneltiriz: sakat ve biçimsiz varlık yeterince sıkıntısı,derdi yokmuş gibi sağlıklı ve kusursuz varlıkların nahoş davranışlarına da katlanmak zorunda kalır.”
Bahar ne de güzel geldi. Bayram da geçti. İnsanlık yerinde saysa da, hayat bir şekilde yolumuzu bulduruyor bize. Yörükoğluʼnun bir kitabında geçer: “İyiydim. Baharın ikindi vakti nasılsa öyle serindim.” Bir bahar serinliği gelsin yüreğinize sevgili okur. Çiçek gibi bir ömür dileriz, iyi olduğumuz ve iyi kalabildiğimiz. (Alıntı)
Reklam
Tarih Geçmişin Hasar Tespit Raporudur
Seçmenin de, seçmen olmanın da bir ahlakı var. Seçmen üst akıl olmayı başarırsa ahlakını da yaşatır. Sömürgeyi kendine üst akıl olarak seçen toplumlarda bir ahlak yoktur. Sömürge lehine her çabanın kusursuz işlediği bir çağda yaşamak bıktırdı bizi. Oysa yaşam kusursuz olmama çabası içinde huzur ve mutlulukl üretir. Yoğurt kaplarına
78 syf.
9/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Sen Mi, Ben Mi, Adın Ne Senin? Kötülük...
" Barut keşfedilecek. Bunu hiçbir şey engelleyemez, o aynı eski hikaye tekrarlanacak. İnsanlar çoğalacak ve savaşacaklar. Barut, insanların milyonlarca kişiyi öldürmesine olanak sağlayacak. Sadece bu şekilde, ateşle ve kanla, uzak bir zamanda yeni bir medeniyet evrilecek. Bunun ne faydası olacak? Eski uygarlık gibi yenisi de geçip gidecek. Onu kurması 50.000 sene alsa da bir gün geçip gidecek. Her şey geçip gider. Sadece evrensel güç ve madde kalır; bunlar sürekli değişim, hareket ve etkileşim halindedirler ve ebedi figürleri meydana getirirler: rahibi, askeri ve kralı. Tüm çağların bilgeliği bebeklerin ağızlarından dökülüyor. Bazıları savaşacak, bazıları yönetecek, bazıları dua edecek. Geri kalan herkes çok çalışıp ızdırap çekecek. Uygar bir devletin akıl almaz güzelliği ve emsalsiz mucizesi bir kez daha, durmaksızın, onların kan revan içindeki gövdeleri üzerine inşa edilecek. Ben mağarada sakladığım kitapları yok etsem de fark etmez. Onlar kalsın ya da kalmasın, eski gerçekler keşfedilecek, köhne yalanlar canlanıp kuşaktan kuşağa aktarılacak. Ne faydası var?" Bence Kızıl Veba'yı diğer distopik kitaplardan ayıran en büyük özelliği dilinin akıcılığı ve hayalimizde canlandırdıkları. Özellikle Korona'dan sonra biz zaten bunları yaşadık diyor insan. Körlük'deki hikayeye benziyor aslında; yağmalar, kapanmalar, kötülükler. Farklı olan kısmı ise yeniden şekillenen insanlık ve tarihin tekrarına yapılan gönderme. En büyük aynılık ise hala aynı, hala içimizde; aslında ne kadar kötü olduğumuz gerçeği.
Kızıl Veba
Kızıl VebaJack London · Türkiye İş Bankası kültür Yayınları · 202031,8bin okunma
Salvador Dali
Salvador Dali’nin Eriyen Saatler ya da diğer adıyla Belleğin Azmi tablosuna uzun uzun bakmışlığım var iç geçirerek. Belleğin Azminin ne için olduğunu düşünerek. Akıp giden zamana karşı mı mesela bu azim? Unutmamak için çırpındıklarımız uğruna mı? Mesela sevdiklerimizin yüzünü unutmamak için. Edindiğimiz bilgileri belki. İlk aşık olduğumuz anı,
Akıl dünyamızın altına bir başka dünyanın gömüldüğünü unuttuk. Bu açıklamayı yapana dek insanlığın başına daha neler ge­lecek bilemem! Örneğin, savaşanlar bizler olduğumuz halde, savaşın kendiliğinden geldiğine inanmamız gibi.
Sayfa 276Kitabı okudu
Reklam
Kendimizi olduğumuz gibi kabul edinceye dek bizi tut­sak edecek kahramanlar. Süpermenler ve tanrılar yaratmaya devam edeceğiz. Özgür toplumda kahramanlara yer yoktur. Özgür insanın kahramanları olmaz.
Günler değişmeye, upuzunmuş gibi görünen bu yolsa her geçen gün daralmaya devam edecek diyorum kendi kendime ve yaşamaya mecbur olduğumuz tüm insan ilişkilerinde küçük sevinçlerden hep medet ummaya çalışacağız. Ve bu yolun bir yerinde hiç beklemediğimiz bir anda bir hayaletin ya da şehrin tutsağı olduğumuzu anlayacağız.
198 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Oyuncu, yönetmen ve yazar Ercan Kesal’ın otobiyografik özellik taşıyan kitabı Peri Gazozu bazen hüzünlendiren, bazen de gülümseten ve düşündüren bir eser niteliğinde. Kitap adını Ercan Kesal’ın babası Mevlüt Kesal’ın mesleğinden almıştır. Ercan Kesal kitabı babasına ithaf etmiş. Kitabı okurken baba karakterini ve değerini çok iyi
Peri Gazozu
Peri GazozuErcan Kesal · İletişim Yayınevi · 20193,898 okunma
Kimi zaman olur ya , daha uyuyoruzdur ve dış sesler beyaz bir çarşafın içindeymiş gibi sarmalanmış olduğumuz bilinçsizlik duvağını geçip bize ulaşır.Beyaz bir çarşafın içindeymis gibi .
Biz, saffetimizle sanırız ki bütün tanıdıklarımız her zaman kendimizi olduğumuz gibi görecekler, masum isek mücrim saymayacaklardır. Halbuki aleyhimizde verilen hükümlerin sebepleri çok kere bizim kusurlarımız değil, bize bakanların görüşelerini bulandıran kendi hisleri, acizleri ve öfkeleridir. Sizi ısıran köpek siz ısırılmaya müstahak olduğunuz için değil, kendisi kuduz olduğu için ısırır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.