Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Wondrak
Bu uğursuz varlığın diğer çocuklardan tek eksiği bir parça kemik ve kıkırdak, bir parmak uzunluğunda etti. Fakat doğa bizi yaşamlarındaki ahenge, uyuma öyle bir alıştırmıştır ki , onun görmeye alışık olduğumuz uyumundaki en ufak bir kayma bizi tiksindirir, korkutur; bu nedenle Yaradan'ın her hatası yanlış yaratılmış bu varlığa karşı -her ne kadar bir haksızlık ise de ne yazık ki çözümü yoktur- içimizde öfke uyandırır. Daha da kötüsü tiksintimizi onu özensiz yaratana değil, hiçbir suçu günahı olmayan eserine yöneltiriz : Sakat ve biçimsiz varlık yeterince sıkıntısı, derdi yokmuş gibi sağlıklı ve kusursuz varlıkların nahoş davranışlarına da katlanmak zorunda kalır. Bu nedenle şaşı bir göz, yamuk bir dudak, yarılmış bir ağız gibi doğanın bir kereliğine yaptığı bir hata, bir insanın gittikçe artan acısına, ruhunda onarılmayacak bir yaraya dönüşebilir ; etrafımızı saran , dünya dediğimiz ve inanmakta güçlük çektiğimiz gezegendeki anlam ve adalete olan inancımızı şeytani bir felakete dönüştürür.
Sesinin gerçekliğinin bile beni mutlu edemediği bir duruma gelmiştim. Her şey, sevişmek için birlikte olduğumuz anlar dışında, sonu gelmeyen bir eksiklikti. Üstelik, daha sonra gideceği an bende saplantıya dönüşmüştü. Hazzı gelecekteki bir acı gibi yaşıyordum.
Sayfa 33 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ama mutluluk yanlış tasavvurlarımıza dayanıyor diye her türlü mutluluktan vazgeçmek zorunda olduğumuz anlamına mı gelir bu ? Senin gibi düşünen biri bu durumda tüm hayatını şüphe ve belirsizlik içinde geçirmeye mahkumdur .
yoksa seni içim sıra çok mu hızlı yaşadım uzak olduğumuz halde ne oldu bilmiyorum aramızda her şey bitti artık gelmesen de olur bana yazmasan da olur seni hiç sevmiyorum halbuki gelip gelip rüyalarıma giriyor o çocuk yüzlü siyah trençkotlu kadın aylardır bir plak arayan sayanora ismindeki onu yüksekkaldırım'da akşamları görüyorum siyah bir lale gibi yorgun boynu bükük yarı yarıya yabancı yarıdan fazla uykusuz kim olduğunu bilmiyor ne yaptığını bilmiyor bir vitrin aydınlığında gizlice bakışıyoruz.
öğreti
Görünen o ki, kendinden hoşnut olmamak ile kolayca aldanma eğilimi arasında bir bağlantı vardır. Gerçek benliğimizden kaçma itkisi, aynı zamanda rasyonel ve açıkça belli şeylerden kaçma itkisidir. Kendimizi olduğumuz gibi görmeyi reddedişimiz, olgulara ve katı mantığa karşı bir hoşlanmama duygusunun gelişmesini sağlar.
Birçok şeye sahip olduğumuz halde daha fazlasını istediğimiz zamanki hüsranımız, hiçbir şeye sahip olmayıp bazı şeyler istediğimiz zamanki hüsranımızdan daha büyüktür. Birçok şeyin yokluğunu çektiğimiz zamanki hoşnutsuzluk, sadece tek bir şeyin yokluğunu çeker gibi olduğumuz zamanki hoşnutsuzluğumuzdan daha azdır.
Reklam
Ölüm gerçeği herkes tarafından bilinse de, bunu daha çok dinler, dini bilgiler vurgulamaktadır. Bu dünyadaki ömrümüzün sınırlı olduğu, vaktimizi en iyi şekilde değerlendirmemiz gerektiği ve hatta nasıl bir dünya hayatı sürmemiz gerektiği dinimizde hep tavsiye edilmektedir, hatta bazı ayetlerde doğrudan emredilmektedir. Tabi inanıp inanmamak, bu tavsiyelere uyup uymamak herkesin kendine kalmış bir tutum ve inisiyatiftir. Din, özellikle mensubu olduğumuz son din, en başta okumayı emreder. Sevginin önemini ön plana çıkarır. Dürüst ve doğru olmayı, temiz olmayı öğütler. Dünya hayatının geçici ve bir imtihan olduğunu vurgular. Elbette bir ömür yolunda dünyevi mücadelenin içinde yuvarlanıp gitmek de var. ''Her şey olacağına varır'' düşüncesiyle bir boş vermişliğe düşmek de var. Ama imtihanların, diğer tanımıyla sınavların ne anlama geldiğini okuduğumuz okullardan biliyoruz. Sınavlardan alınan notlara göre sınıflar geçildiğini biliyoruz. Çalışan, öğrenen, bilen sınavlarda zorluk çekmeden geçer. Türk Dil Kurumu sözlüğünde sınavın, yani imtihanın ''sonucunda deneyim kazandıran zor bir durum'' olarak açıklandığı gibi, bu dünyada bunun için ne yaptığımız, zamanımızı nasıl kullandığımız, yani sınava nasıl hazırlandığımız çok önemli. Hele tüm bunların sonucu olarak, sınavdan nasıl geçeceğimizi ve ahiret hayatında bunların değerlendirileceğini bilmek, düşünmek de çok önemli.
Sayfa 41 - Az KitapKitabı okuyor
Muzip adammış vesselam.. :)
Konuk olduğumuz çadırdaki kızlara soruyorum; burası neresi diye. Kızlardan biri Susamur Caylosu diyor. Anlamadım diyorum, tekrar ediyor. Yine anlamadım deyince avazı çıktığı kadar ve hecelerin üstüne basarak; "Su-sa-mur Cay-lo-suuu" dediği anda gülmekten kendimi alamıyorum. Aslında biliyorum burasının neresi olduğunu ama onlardan duymak daha güzel oluyor, aynı soydan geldiğimiz ve aynı dili konuştuğumuz Kırgızlarla anlaşmak hiç zor değil. Ortak yaşanan geçmişten günümüze gelen pek çok kelime var. Caylo da bunlardan biri. Sadece kelime başında "y" "c" ses değişmesi varm "Y" "C" ses değişmesi Türkiye Türkçesi ile Kırgız Türkçesi karşılaştırmasında temel bir kural gibi. Bizde "y" ile başlayan birçok kelime onlarda "c" ile başlıyormuş Yılkı cılkı, yıldız cıldız gibi.
Sayfa 36
Doğduğumuz andan öldüğümüz ana dek, tıpkı bedenimiz gibi ruhumuz da ağır ağır değişir.
...oldu­ğumuz gibi kabul görmedigimizden, olmadığımız gibi davranırız.
Reklam
Hala böyle olması dışında...
"Bana göre her insan değerlidir. Müslümanız diye bizi öldürmeleri mi gerekiyor? Neden biraz saygı göstermek yerine, Müslüman olduğumuz için yargılıyorlar bizi? Neden olduğumuz gibi kabul etmiyorlar bizi?"
Sayfa 37 - Alfa kitapKitabı okudu
Bize benzemeyen bazı insanlar var. Bizim duymadığımız sesleri duyuyorlar, bizim görmediğimiz renkleri görüyorlar, bizim bilmediğimiz cümleleri biliyorlar. Bir boşluğa ellerini sokuyorlar ve oradan sesler, renkler, cümleler çıkarıyorlar. Kendisi de sihrin parçası olan bir sihirbaz gibi. Sonra o boşluktan çıkardıklarını yan yana diziyorlar. Onların büyük bir boşluktan bulup getirdikleriyle bir bakıyoruz bizim hayatımızın küçük boşlukları doluyor. Anlamsızlıklarımız anlam kazanıyor. Sanki ölümlü bir fani olduğumuz gerçeğinin varlığımıza eklediği o kurt yeniği gibi girintili çıkıntılı eksiklikleri tamamlayabilmemiz için gönderiliyor onlar. Özel görevliler gibi. Görünüşleri bizim gibi ama ruhları, halleri, duyguları, düşünce biçimleri çok daha değişik. Bizim için önemli olanlar onlar için önemli değil. Bir yanlarıyla sanki bir başka âlemde yaşıyorlar.
Sayfa 91 - Everest YayınlarıKitabı okuyor
Aldığımız eğitim, geçmişte yaşadığımız aşklar, birlikte olduğumuz kişiler, kişisel hikâyemiz... Bütün bunlar kafamızdaki ideal insan imajını etkiliyor. Yıldırım aşkı, hiç tanımadığımız ancak fiziksel görüntüsü kafamızdaki ideale uyan birine âşık olmaktır. Her şey kalbimizde olup bitiyor gibi görünse de zevkin merkezi beyindir.
Sayfa 217 - Yan PasajKitabı okudu
"bu cinsel kurallar bize aile ve kültürel grubumuzun içinde öğretilir.. genellikle sandığımız gibi önemsiz bir endişeden ibaret değildir.. bunlar çok sayıda, sözel olmayan karmaşık mesajlardır ve bize görünüşümüzle ait olduğumuz cinsiyete, kadın ve erkek cinsiyetleri tarafından oluşturulan toplumdaki konumumuza göre "öteki"ni öğretirler.."
Sayfa 47 - ayrıntı
Bizim sorunumuz,” diyor Ben, Talmud’dan alıntılarla, “şeyleri oldukları gibi değil, kendi olduğumuz gibi görmemizdir.” O halde, bir eşeğin kendini koruma güdüsü inatçılık ya da ahmaklık anlamına mı geliyor? Yoksa bambaşka bir zekâya mı işaret ediyor? Ben Hart’ın sözleri vurucu: “Eşeklerin doğasında inatçı olmak ya da zora koşmak yoktur, sadece öğrenmek ve hayatta kalmak vardır.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.