Eyvâh! Ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı.
Şimdi buradaydı gitti elden,
Gitti ebede gelip ezelden.
Ben gittim o hâksâr kaldı,
Bir kûşede târumâr kaldı.
Bâkî o, enîs-i dilden eyvâh!
Biz birleştirmek için geldik, ayırmak için değil. Topluluk rahmettir, ayrılık değil. Benlikten çık, insanlara katıl. İnsanlarla bir ol... İnsanlarla bir oldun mu bir denizsin. Aksine kendinde kaldın mı, bir damlasın.
Eyvâh! .. Ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı.
Şimdi buradaydı gitti elden,
Gitti ebede gelip ezelden.
Ben gittim o hâksâr kaldı,
Bir kûşede târumâr kaldı.
Bâkî o, enîs–i dilden eyvâh!
sen belki tanımazsın ama ben senin için ölürüm!
sen beni tanımazsan ben zaten ölüyüm!
bir Allah’a bir anneme sonsuz itimadım var
herkes beni yarı yolda bırakıyor ya Ali
herkes beni yarı yolda bırakıyor bu çok zor!
sana bu mektubu pişirilmiş çamurun içerisinden yazıyorum
ağaçların otların ortasında yaşıyorum
cayır cayır yanan bir orman ne
öldün. aferin. şimdi kalk ve çık.
anan seni doğurdu bir kere. bir kere daha çık.
kafatasındaki üzgün uzun çukurdan çık. odadan çık.
bir ihtimal daha var. evden çık.
bir tepe bul kendine. bir akasya. çık.
"Üle Memet, sen hiç konuşuvermez oldun bize be yeğenim.
Güzel habarlardan demez oldun"
"bizim neden habarımız olur ki Aptıraman Çavuş?"
"Olur olur. İpimiz eskidi. Kurt çoban köpeklerine döne yazdık. Soluğumuz kesilir ikide bir. Gözümüzün şavkı gitti".
"Doktura çık be ağam",
"Dokturluk bir iş değil ki bu. Öyle olsa bir kutu hap alır savarız işi. Gönülden yorgun düşmüşüz Memet. Bu hükümet bir af,
bir selbeslik vermeyecek mi ki bize?"
Af iyi bir şey. Hızır Aleyhisselam haberi. Ama nerede bulmalı bu doyulmaz cennet yemişini? Mehmet'in yüzü yalancıktan ışıyıverır:
"Valla bilmem ki ağa" der. " Hökümet işi bilinmez ki. Bu af
dediğimiz böyük adamların bileceği bir iş. Bizim nerden habarımız olsun?