·
Puan vermedi
Tutkulu ve hastalıklı bir sevgi
Tutkulu ve biraz hastalıklı sayılabilecek bir sevgi ile bağlı olduğu adama belki de ölmekte hatta ölmek üzere olan bir kadının yazdığı, ruhunun derinliklerinde yaşattığı ve yaşadığı bütün duygularını döktüğü bir mektup okuyalım mı? Birisinin sizi sevdiğini, çok sevdiğini düşünün. Bu sevgiyi sizden bile saklayan belkide çocuk denebilecek bir yaşta sizi sevmeye başlamış birini hayal edin. Kapınızın önünde dolaşan bir hayalet o. Onu fark etmeden geçip gidiyorsunuz. Yok! Hayır! Bir yahut iki keresinde fark ediyorsunuz aslında. Hatta öyle ki o anlık bakışta beğendiğiniz bu insanı hayatınıza, yatak odanıza misafir ediyorsunuz. Sonra ise tamamen unuttuğunuz birisi oluyor o. Oysa o sizi hiç unutmuyor. Dahası sizden bir parça kalıyor içinde. Ve belki bencilce bir duyguyla kendisine sakladığı o parça ile yaşamaya çalışan kadın, o parçayı da kaybedecek olsa idi ne olurdu? Hayatın onun için çizdiği bir yol muydu bu? Yoksa salt kendi tutkusun alevinde mi yanıp söndü? Merak ediyor ve okumadıysak okuyalım mı? Mutlaka okunmalı derim.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022227,1bin okunma
128 syf.
2/10 puan verdi
Şöhretimi Yitirirken
Yine "toplum"un balon kitaplarından bir tanesi daha. İnsanlar gerçek kitaplara ulaşamayınca böyle kitapları süsleyip püslüyor. Neyi beğeniyorlar bu kadar bilemiyorum. Benim okuma alışkanlığımın sıkıntılı olduğunu düşünmüyorum, insanların beğenileri gerçekten tuhaf. İntiharla yakından ilişkili bir insanım, birçok yılımı bunun içinde geçirdim ve daima intihar psikolojisine dair araştırmalar yaptım küçük yaşlardan itibaren. Edebiyatta intihara yakın eserler büyük rağbet görmekte. Bu dünyaca ünlü bir yazar dahi olsa, insanlar intiharı bir oyun hâline getirmiş. "Hadi ölelim!" Bari düzgün intihar edebilse... "Şu kadınla tanıştım, sahte şakalarıma gülüyordu. Ölmek istiyorum, artık dönüş yok. Her şeyin benim suçum olduğunu düşündüğüm için bir kadınla yaşamama rağmen başka bir kadınla gece geçirdim. Sadece insanları düşünüyorum. Bütün gün yalnızca içmek istiyorum. Şocu içtim, alkoliğim. Alkolü bırakmak için morfin bağımlısı oldum. Sonra akıl hastanesine yatırıldım ve intihar ettim. Bunların sebebi ne mi? İnsan denen varlığı anlayamıyorum." Bir kez anlayamadın, iki kez anlayamadın toplumu. İnsan ömrü boyunca hiç mi değişmez? Acaba toplumu neden anlayamıyorsun? Düşünülesi... Normalde bu kadar açık sözle inceleme yazmayı sevmem fakat kitap beni gerçekten kızdırdı. Japonya'da da kötü şöhrete sahipmiş, şaşırılacak bir durum değil. Her şeyin haricinde kitaba değer katan yön, kesinlikle çevirmenler. Kitap, Japonca'dan pürüzsüz bir şekilde Türkçe'ye çevrilmiş. Başka övülecek bir taraf bulamıyorum maalesef ki.
İnsanlığımı Yitirirken
İnsanlığımı YitirirkenOsamu Dazai · İthaki Yayınları · 202335,3bin okunma
Reklam
48 syf.
9/10 puan verdi
Ölmek unutulmak değil, Unutulmak ölmektir
kısacık öykülerden oluşan bu eser genel olarak zaten kısa bir kitap olmasına rağmen ölüm ve hayat konusunda farklı bakış açıları kazandırabilir. Beş öykü de konusu bakımından birbirinden ayrılsa da hepsinin ortak noktada aynı minvalde birleştiği bir durum var o da ölen kişinin geride kalanlar için çoğu zaman pek bir anlamı kıymeti, ehemmiyeti olmadığı gerçeğidir. Çabuk unutulur ölen insan. 1. Öykü: Altı yıllık evli olan bu çiftin öyküsü, Kocasının ölümünün kendisinde hiçbir duygusal bir etkisi olmamasına rağmen etrafına kocası için üzülen bir kadın imajı çizen fakat işin arka tarafında aklı ve hayali bambaşka yerlerde olan gerçek anlamda önemsemeyen bir kadını konu alır. 2. Öykü: oğullarına mutlak bir surette güvenmeyen kuşkucu, şüpheci bir anneyi konu alır 3. Öykü: bu metinin konusu da bir kadının ölmeden önce geride kalacak bir takım insanları mirastan mahkûm etmesi ve ölümün tahmin edildiği kadar insanlar üzerinde büyük bir etki yaratmamasını konu alır. 4. Öykü: Yoksulluk yüzünden zor şartlar yaşayan bir ailenin yeterli gıdayı tedarik edememesi sonucu küçük çocuklarının ölmesini konu alır. Fakat günün sonunda ölüyle ölünmez misali günlük hayat akışının olağan seyriyle birlikte ölen insan çabuk unutulur. 5. Öykü: bu son öyküde ise toprağa yıllarca hizmet etmiş emekçi bir adamın öldükten sonra da toprağın ona hizmet etmesini ve onu bağrına basmasını konu alır. Hayatta her şey belirsiz kesin tek bir şey var Ölüm
Nasıl Ölünür
Nasıl ÖlünürEmile Zola · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202215,8bin okunma
83 syf.
9/10 puan verdi
Herkes bir gün İvan İlyiç olabilir
Lev Tolstoy
Lev Tolstoy
,
İvan İlyiç'in Ölümü
İvan İlyiç'in Ölümü
kitabında ölümle yüzleşmenin zorunluluğunu ve varoluşsal sancıları ele alır. İvan İlyiç, dışarıdan bakıldığında statü ve ekonomik durum açısından tatmin edici görülen bir hayat sürmektedir. Ancak bir gün ölümcül bir hastalığa yakalandığında içsel bir yolculuğa çıkarak hayatın anlamını sorgulamaya başlar. İvan, ilk başta ölümünü kabullenmezken zamanla bu gerçeğin kaçınılmaz olduğunu fark eder. Tolstoy, bu süre boyunca karakterin psikolojik dünyasının analizini başarılı bir şekilde yapar: Karakterin başlangıçta hissettiği inkar ve umursamazlıktan sondaki umutsuzluğunu ve ruhsal uyanışını gözler önüne serer. İvan İlyiç, hayatı boyunca statü peşinde koştuğu için hayatın güzelliğini ve anlamını kaybetmiş ve "zavallı" diyebileceğimiz bir durumda ölmeye mahkum olmuş bir karakterdir. Onun durumu kötüleştikçe, ailesi ve arkadaşları durumunu anlayamaz ve kendi hayatlarına bakmaya devam ederler. Onun çektiği acıları anlayan tek kişi uşağı Gerasim'dir ki İvan'ın son günlerinde tahammül edebildiği tek kişi de budur. İvan'ın hayatının sonlarına doğru hayatın "basit, sıradan ve korkunç" olduğunu farketmesi düşüncesizce yaşanılan hayatlara karşı çok güçlü bir eleştiridir. Sayfa sayısı az olan bu kitaba ölmek üzerine bir hikaye olarak değil, hayatın nasıl yaşanacağı üzerine bir düşünme olarak baktığımızda anlam kazanır. Çünkü "Belki de sürdürdüğüm yaşam sürdürmem gereken yaşam değildir" gerçeğini farkettiğimizde çok geç kalmış olabiliriz.
İvan İlyiç'in Ölümü
İvan İlyiç'in ÖlümüLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202246,1bin okunma
83 syf.
10/10 puan verdi
Ölümcül bir hastalığa yakalanana kadar işinde başarılı hayatında bazen sorunlar olsa da genel olarak mutlu olan ivan ilyiçin önceleri iyileseceğine dair inancı olsa da o kadar çok doktora görünmesine rağmen bir tanısı bile konulamayan hastalığın sonunda onu öldüreceğini kabullenir. Ölümle yasam arasında geçirdiği aylarda yaşamam gerektiği gibi yaşamadıysam diye düşünerek belki de yaşadığı hayatın yaşaması gereken hayat olup olmadığını sorgular. Ivan hasta yatağında ölmek istemediğini kendi kendine haykırırken karısının ve çocuklarının gündelik hayatına devam etmesi beni hasta açısından üzdü, aile açısından bakınca da belki olması gerektiği gibi davranıyorlardı çünkü onlar için devam eden bir hayat vardı. Hayatımızı ne kadar boş şeylere heba ettiğimizi düşündüren benim en çok etkilendiğim kısım perde yüzünden ölüme gittiğini düşündüğü kısım oldu. Çok güzeldi herkese tavsiyemdir.
İvan İlyiç'in Ölümü
İvan İlyiç'in ÖlümüLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202246,1bin okunma
110 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
benim için bir anlam ifade etmiyor (spoiler!)
Meursault'un kitap içinde ki çoğu sahnede kendisinin insanlara karşı yabancı olduğu çok aşikar. İnsanlar bir fikir danışacakları zaman Meursault'un ağzının içine bakıyorlar. Raymond, Celeste, Marie gibi karakterlerde bunu görüyoruz. Mesela Raymond eski kız arkadaşından intikam almak istediğinde, yaşlı Salamano'nun köpeği kaybolduğu
Yabancı
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2021112,9bin okunma
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.