"Biriktirmenin ne anlamı var? Deli gibi didinip durmanın faydası yok. Ölüm var, ölüm!"
Ne var ki, bu obur veletlerin hüsnüniyetten anladıkları yoktu. Her kopil gibi onlar da nankör ve abur cubura düşkün olduklarından, bir akşam utanıp sıkılmadan dedelerinden helva bile istemişlerdi. Kalın Musa onları yine de kırmamış, anlayışlı bir aile büyüğü gibi şunları söylemişti: "Helva istemekte haklısınız. Ama biraz daha sabredin. Karşı komşumuz Hilmi Efendi'nin kayınpederi Rıza ölüm döşeğinde. Birkaç güne kalmaz son nefesini verir. Zavallı bizler de iftarda rahmetlinin helvasını yeriz."
Reklam
Şiir gibi...
Ebu Ubeyde, Netanyahu ve ordusuna: "Ölüm bizim aramızda, ama korku sizin içinizde…’
Babam sevgisini göstermekten çok uzak bir adamdı, "seni seviyorum" gibi sözleri çocuklarına bile sarf etmezdi. Bu öğrenilmiş bir eksiklikti. Kendi babasını yalnızca bir kez dedem ölüm döşeğindeyken öpmüştü.
Bu dünyada ölüm dahil her gün ilk günkü gibi yaşanan, taptaze tek bir acı vardır. Evladını kaybeden bir annenin acısı. Asla alışılamaz.
·
Puan vermedi
Her Müzeyyen bir gün gider
Noktaları sevmeyen bir yazardan bir hikaye, ne de tanıdık… Müzeyyen: “Hikayeye göre adam, kadını çok seviyor, sevdikçe ruhu büyüyor, ruh eve sığmıyor... Herif kendinden menkul uçurtmanın teki. Ara sıra telleri takılır gibi kadına geliyor.” Adam: “Fakat” diyor, “Fakat Müzeyyen bu derin bir tutku.” . . İnsanlar sever, sevmek güzeldir denir, oysa
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutkuİlhami Algör · İletişim Yayıncılık · 201429,1bin okunma
Reklam
176 syf.
10/10 puan verdi
·
26 saatte okudu
Selammm Canımlar Bugün sizlere kısacık ama bir o kadar da derin olan bir kitapla geldim. Dediğim gibi o kadar kısa ki bir kaç saat içinde kolaylıkla okunacak türde bir kitap. Tür olarak psikoloji, dram ve romantizm harmanı diyebiliriz. Konusuna gelecek olursak; Eser henüz 11-12 yaşlarında bir çocukken mahallelerine taşınan kendinden yaşça büyük Müzeyyen' e aşık olur. Öyle ki Müzeyyen' in sevdiği, beğendiği ve ilgisini çeken her şeyi kendisi de sevmektedir. Bunların başını kitaplar çekmektedir. O kadar keyif aldım ki kısacık kitapta pek çok kitaba ve karakterlerine konuk oluyoruz. Bu da yetmezmiş gibi aslında Eser'in bir kitabı okurken ki hayal alemine çoğu okurun da yaşadığına yemin edebilirim. Yani kısaca çok bizden bir kitaptı. Velhasıl kelam Müzeyyen bir gün memleketine döner ve evlenir aradan biraz zaman geçtikten sonra da gazete de ölüm haberi çıkar. Bu Eser' i ne kadar yıkmış olsa da hala Müzeyyen hayattaymışçasına yaşamını sürdürür. Fakat işte tam bu noktada kitabın psikolojik yönü ağır basar ve Eser de anlamlandıramadığımız bir takım sıkıntılar vardır. Kitabın ilerleyen sayfalarında ufak çaplı şoklar yaşasak da bir bit yeniği olduğunu okuyucu olarak seziyoruz bana göre. Benim çok severek okuduğum, hayal aleminde gezdiğim bir kitap oldu. Keza kitapta o kadar yerinde ve masalsı betimlemeler kullanmıştı ki yazar, betimleme sevmeyene sevdirecek cinstendi. Yazarın kalemine bayıldım, kurgunun özgünlüğü inanılmaz güzeldi diyor ve yorumumu bitiriyorum. İlgisini çekenlere şimdiden keyifli okumalar dilerim
Zamanın Yankısı
Zamanın YankısıSerdar Çatak · Martı Yayınları · 202423 okunma
''Geleceğim, bekle dedi, gitti.. Ben beklemedim, o da gelmedi. Ölüm gibi bir şey oldu.. Ama kimse ölmedi.''
tşte hayat... lşte ölüm ... lştip neresi, Halep nere? Zavallı in­ sanlarımız! Rüzgarın önünde kuru yaprak gibi savruldular. Şüp­hesiz içlerinde niceleri varki kaderleri benimkinden çok daha karanlık olduğu halde yaşamaya dört elle sarılmışlardır. Yine bir­ çokları varki benim dış görünüşüme imrenirler, yerimde olmak isterler. Para sıkıntısı çekmiyorum. Yakışıklıyım. Omuzlarım ge­niş, boyum uzun ... Böyle birinin ölümle kol kola dolaştığını, ya­ kında ona teslim olacağını nerden bilsinler!
Şu şapkayı çıkarıp atıyorum ırmağa; Her şeyim sizin olsun, hep sizin kesik başlar. Rüyasında örümcek başlarsa ağlamağa, İçine gül koyduğum tüfek ölmeğe başlar. Günahını sırtına yüklenen kaplumbağa Gibi ölüm önünde öz benliğim yavaşlar. Öyleyse şu şapkayı fırlatayım ırmağa.
Reklam
224 syf.
10/10 puan verdi
Yağmur.. Nurullah Genç'in kalemi ile tanışma fırsatı bulduğum ilk eser. Efendimiz (s.a.v)'e yazılmış naat ile müsemma olan bu eser, Ramazan-ı Şerif'e yaraşır diye niyet alıp okumaya başlasak da hitama erdirememiştik. Elhamdülillah, nasip bugüne imiş. Efendimiz (s.a.v) Rahmet peygamberi olduğundan, yağmura da rahmet denmesi hasebiyle bu şiire -naat- Yağmur ismi verilmiş. Ruhu çürümüş, dünyası kirlenmiş insanlığa Rahmet olarak gelen Sevgili'nin; tıpkı bir yağmur gibi, susamış-kurumuş gönüllere can suyu olduğunu, ruhumuzu onardığını, kirlenmiş insanlığı temizlediğini, dünyamıza-ahiretimize bahar getirip çiçeklendirdiğini ve yeryüzünde bulunan taştan tutun, çöldeki kuşa kadar her şeyin ona olan hasretini ve muhabbetini şiirin mısralarında iliklerinize kadar hissedebilirsiniz.. Kitabın içerisinde ziyadesiyle güzel şiirler var, en beğendiklerimden biri "Ölüm Noktürnü" oldu diyebilirim. Son bölümüne 'yağmur' naatının şerhi iliştirilmiş çok anlamlı ve hoş bir detaydı. Yine okumak için çok geç kaldığım bir kitap olduğunu hissedip üzülsem de, nasip eden Rabbime müteşekkirim. Daha nice güzel, anlamlı kitaplara kavuşmak niyazıyla..♡
Yağmur
YağmurNurullah Genç · Timaş Yayınları · 20192,374 okunma
Kişi gerçekten ölüyorken, ölüm hakkında düşünmek için artık biraz geçtir. Kendimizi bu düşünceye, gerçekleşmeden çok uzun süre önce alıştırmalıyız. Maurice Walshe
Hani önünde bir sofra vardır, Bir tek kuş sütü eksik dedikleri, Karşında da her şeyiyle hazır bir darağacı, Yani midenle ölüm arasında 5 dakika! İşte o kadar zordur bunu bilene dünya... Soruyorlar ya neden, İşte bundan, bu 5 dakikadan... Birbirimizi kandırmayalım, Tuzu uzatmayanla kavgamızın bitmesine Sadece 5 dakikamız var. Sadece 5 dakika içinde oraya gideceğinizi Bilseniz ne yapardınız? 60 yıl olduğu için mi rahatsınız?
bir çam gibi boylu bir boğa gibi güçlü bir başak kadar sarıydı ama ölüm ayırt etmeden kırar insanları
Oktay Rifat
Oktay Rifat
Bulmak Şiiri
Erdem Bayazıt
Erdem Bayazıt
open.spotify.com/episode/5ymEMqM... Bir an kayboldun gibi! yaşadım kıyameti Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından Bir aydınlık denizin