Can yakar sevdiği birinin dünyadan el çekmesi, ölmesi ateş düşürür içine doğru. Lakin doğana düğün edip de ölene matem tutmak ne garabettir. Zira doğan ölecektir. Biliriz hakikati. O vakit bildiğimiz gibi yaşamak gerek. Ölümü yanında bir emanet gibi taşıyana gam getirmez ölüm. Bilin ki öleceksiniz ama yok olmayacaksınız. Zira ölenler yok olmamıştır.
Hem der ki Koca Yunus:
"Ten fanidir can ölmez
Çün gitti geri geri gelmez
Ölür ise ten ölür
Canlar ölesi değil
Can ölmeyecektir âşıklar. Hem dahi Allah ile olduktan sonra ölümden gam çekmek niye?
❝ Günahkâr bir insan, aklına ölümü ve kabri getirmemek, aklını uyutmak ve aklına unutturmak için kendini içkiye, eğlenceye ve sarhoşluğa verir. Böyle bir insan deve kuşuna benzer. Deve kuşu avcıyı görür; uçamıyor ve kaçamıyor. Başını kuma sokuyor. Ta ki avcı beni görmesin diye. Hâlbuki koca gövdesi dışarda. Aynen bu örnek gibi günahkâr bir insan da ölüm beni görmesin diye başını gaflet kumuna sokuyor. Ancak ölüm hakikati, hayatın kendisi kadar gerçek olup vakti geleni bir saniye bile bekletmeden berzah âlemine götürür.❞
“Ölmeden önce ölünüz” tavsiyesi, Batının haz felsefesinden ayrı bir alana çağırıyor insanı. Haz felsefesinde, ölüm hakikati bu dünyaya değer vermeye götürürken, İslâmda tersine bu dünyanın değersizliğini kavramaya yol açıyor. Ne gariptir ki, bu dünya da, kendine değer verenlere hiçbir şey vaat etmiyor, fakat kendine değer vermeyenlerin arkasından koşuyor. Nitekim “ihtiyaçlar sonsuzdur” varsayımından yola çıkanların gözünü bu dünyanın hiçbir şeyi doyurmaya yetmiyor ama yetinmesini bilenler sahip oldukları nimetlerin şükrünü nasıl eda edeceğini bilemiyor. Durum doğrudan dünyaya yaklaşım farkıyla açıklanabilecek bir keyfiyettir. Olaya dünyevi şartlanmayla bakanların bu keyfiyeti kavramakta güçlük çekeceğini biliyoruz. Ne var ki, dünyevi şartlanmayla bile bakılsa ve bu dünyadaki nihai hedefin insanın huzuru olduğu kabul edilse bile, bunları nesnel ölçümlere vurmak ve huzurun hangi yanda olduğunu belirlemek zor olmasa gerek.
Ölüm çıkar en son kapıda karşımıza. Bir hakikati göstermek için insana. Son kapı gibi önceki kapılarda hakikatin birer parçalarıdır. Fakat görmez insan, görmek istemez.