Alaeddin Ali, Amasya’ya, Mehmed ise Manisa’ya gönderilmişti. Bu değişikliğin nedeni de bilinmiyor. Belki de büyük şehzade Alaeddin Ali’yi korumak için alman bir önlemdi. Eğer öyleyse bu önlem hiçbir işe yaramamıştı. Çünkü büyük ağabey Ahmed’in vefatından yaklaşık yedi yıl sonra Şehzade Alaeddin Ali bir saray suikastına kurban gidecekti. Artık tahta çıkacak tek çocuk kalmıştı: Mehmed Çelebi... Üstelik vuslat için çok da beklemeyecekti. Savaşlardan yorgun düşmüş, saray entrikalarından bıkmış, en sevdiği oğlunun ölüm acısını tatmış II. Murad, Veziriazam Çandarlı Halil’in karşı koymasına aldırmadan kendi eliyle teslim edecekti iktidarı oğluna. Hırslı, gözü pek şehzadenin istediği tam da buydu. Ama Amasya’da, Manisa’da devrin ulemasından aldığı eğitime, terbiyeye rağmen ne yazık ki Mehmed Çelebi henüz 12 yaşında bir çocuktu.
8 Şubat 1958'de Ankara'da doğdu. Çocukluğu ve ilkgençliği Mersin ve Adana'da geçti. Türk dili ve edebiyatı öğrenimi gördü, uzun yıllar Türkçe öğretmenliği yaptı. Adana Demirspor'da futbol oynarken ağır bir sakatlık geçirmesi üzerine şiire yöneldi. Hayatının büyük bölümünü Ankara'da geçiren Ahmet Erhan, daha sonra
Sustu ölüm. Sustu yaşam. Bir yorgunluk
Beni anlamasanız da olur artık
Sekiz Şubat Bindokuzyüzellisekiz. Ölüm nedeni:
Bilinmiyor. Ülkesi: Akdeniz
Kova burcundan bir çocuk
Taammüden intihardan sanık…
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
Aiskhylos: Ölüm nedeni bilinmiyor ama (bir komedi yazarının çıkardığı dedikoduya göre) bir kartalın saçsız başına kaplumbağa düşürmesi yüzünden hayatını kaybetmiştir.
Bir eseri okuyucu için değerli kılan nedir ? sorusuyla başlamak istiyorum kısa incelememe.
Yazarın değindiği temalar mı değerli kılar yapıtı yoksa yazarın temaya dokunuş,temayı ele alış şekli mi?
Hani insanoğlu bazen bir değeri farketmez görmez kenara iter ya eliyle, Türk Edebiyatı'nda Ahmet Erhan'ın yeri de benim için öyledir.Böylesi
Yüzyılların, kötü havalı yüzyılların kazdığı çukurun dibindeyim. Yukarıda duruyorlar, çevrelemişler beni, mezara koyulmuşum sanki. Bakışlarımı kaldıramıyorum onlara, ne yazık. Yukarıdayım ben, aşağıdayım da aynı zamanda, bakışlarım üzerimde, yere uzanmışım, gözlerim yumulu. Aynı düşüncedeyiz, hepimiz aynı düşüncedeyiz, eskiden de öyleydi, hep