Olayların Mekânı
Bozkurtların Ölümü'nde olduğu gibi Bozkurtlar Diriliyor'da da asıl ve sürekli mekân "sonsuz bozkır" dır. Romanda birbirleriyle rakip olan Gök Türkler de Dokuz Oğuzlar da bozkırda kurmuş oldukları çadırlarda yaşarlar. Fakat çadırların içi tasvir edilmez. Kahramanlar çadının veya otağın içine girip çıkarlar;
Olayların Mekânı
Bozkurtların Ölümü'nde olduğu gibi Bozkurtlar Diriliyor'da da asıl ve sürekli mekân "sonsuz bozkır" dır. Romanda birbirleriyle rakip olan Gök Türkler de Dokuz Oğuzlar da bozkırda kurmuş oldukları çadırlarda yaşarlar. Fakat çadırların içi tasvir edilmez. Kahramanlar çadının veya otağın içine girip çıkarlar;
Olayların Mekânı
Bozkurtların Ölümü'nde olduğu gibi Bozkurtlar Diriliyor'da da asıl ve sürekli mekân "sonsuz bozkır" dır. Romanda birbirleriyle rakip olan Gök Türkler de Dokuz Oğuzlar da bozkırda kurmuş oldukları çadırlarda yaşarlar. Fakat çadırların içi tasvir edilmez. Kahramanlar çadının veya otağın içine girip çıkarlar;
İrene ise kocasının endişe duyduğundan tekrar kendisine yaklaşmasından korkuyordu ve hemen iyi geceler diledi. "Yarın görüşürüz", diye cevapladı kocası. İrene odasına çekildi.
Yarın, ne kadar yakındı ve bir o kadar da uzaktı! Korkunç uzaklıkta ve karanlık geliyordu ona uykusuz gece! Sokağın sesleri giderek azalmaya başladı, odanın içindeki yansımalardan, sokak lambalarının söndürüldüğünü anlıyordu. Ara sıra diğer odalardaki solukları, çocuklarının yaşamını, kocasınınkini ve hem yakın hem de uzak olan, yitirilmiş o yaşamı hissedebildiğini sanıyordu, fakat aynı zamanda da doğaya ya da çevresine ait olmayan, kendi içindeki, gizemli bir kaynaktan gelen adını koyamadığı bir sessizliği de hissediyordu. Kendisini sanki sonsuz bir sessizlikten oluşan bir tabuta koymuşlardı ve göğsünde de görünmez gökyüzünün karanlığını hissediyordu. Bazen geçen saatler yüksek sesle bir rakamı söylüyordu karanlığa ve sonra gece siyah ve cansızdı, fakat İrene ilk defa bu sonsuz ve boş karanlıkta bir anlam bulduğuna inanıyordu. Artık vedalaşma ve ölüm üzerine düşünmüyordu, daha çok ona nasıl kavuşabileceğini, bunu çocuklarına hissettirmeden ve kendisi de fazla dikkat çekmeden nasıl gerçekleştirebileceğini düşünü- yordu. Kendisini ölüme götürecek tüm yolları düşünüyordu, intiharın bütün yollarını aklından geçiriyordu, sonunda doktorun ona bir ra- hatsızlığı sebebiyle yazdığı morfin aklına geldi.
Düşünürken ya da konuşurken ölümü dikkate alma alışkanlığımız yok, ama ölüm bizi kesintiye uğratacaktır. Kölece hakikat arayışını hep sürdüremem. Bütün sorular sonuçta cevapsız kalacaktır ve ben öyle gizleneceğim ki sessizliği dayatacağım. Bu görevi başkaları devralsa da, onlar da daha fazlasını yapamayacaktır; ölüm nasıl benim sözümü kestiyse onlarınkini de kesecektir.