youtu.be/iHNeP-CAmsA?si=...
kayra, bir gün bana “mutsuzluğuna hiç bir çare aramıyorsun” demişti. “ve en büyük acının kendinkinin olduğunu düşünüyorsun. dünyadan haberi olmayan bütün gerizekâlılar gibi. ölmesine çeyrek kalmış, herkesi yaşadığına pişman etmeye çalışan, sağlıklı oldukları için suçluluk duymalarını isteyen hastalıklı, yaşlı bir kadın gibisin.”
o an çok sinirlenmiştim. ama haklıydı. ben hiçbir şey yapmıyordum. hiçbir şey yapmayan adam bendim. herkesin koştuğu saatlerde ben saniyeleri sayıyordum. ne yaparsam yapayım, hiçbir işe yaramayacaktı çünkü.
“yarar yok bu dünyada! ölüm varsa yarar yok ölüm bütün sihri bozar.
youtu.be/DQukUqk3k8A?si=...
içine adım atıldığında, girdaba ayak uydurulur. kendisine çeken dev hortumla uyumlu şekilde dönmek, yapılması gereken tek doğru harekettir. kurumuş bir yaprağın lodosa boyun eğmesi gibi, insan da yalnızlığına boyun eğmelidir. yalnızlığın çelikleşmiş iskeletine karşı çıkmaktansa, onda keşfedilmeyi bekleyen binlerce bilinmeyeni aramaya çalışmalıdır. yalnızlık, insanın içindeki gizli mabettir…benim yalnızlığım ise, hayatım boyunca ürkütücü bir hızla büyümüş ve sosyal denilebilecek bütün yeteneklerimi teker teker yok etmiştir. bedenimin çevresinde yıllar boyu inşa etmiş olduğum ve yakında kapısını tamamen içeriden kilitlemeyi düşündüğüm yalnızlık katedralim belki de şimdiye kadar başardığım tek iştir…sorarlarsa, “ne iş yaptın bu dünyada?” diye, rahatça verebilirim yanıtını:
“yalnız kaldım. kalabildim! altı milyarın arasına doğdum. ve hiç birine çarpmadan geçtim aralarından…”
youtu.be/ma4sf5xzm6s?si=...
umudunu ekmiş yarını bekler
gözünde damlalar hayaline pisler
bu suret benim değil der hayat taktı maskemi
eli silahlı bu katiller haram etti gülmeyi
ya doğmadan ölmek ya yarına varmak
ya da savaşlar ortasında savunmasız çocuk olmak
hangisi kâr cevap verin şu ufaklığa
henüz 1 yaşında ışık tutun
youtu.be/j1cqUCNl4Cc?si=...
insanlarla iletişim kurmayı unutmuştu. uzun zamandır kimseyle birkaç cümleden fazla konuşmuyordu. ve içine girdiği, insanların birbirlerini süzdükleri kalabalıklarda ise kendini daima fazladan hissediyordu. ağızlarından çıkan hiçbir sözü dinlemediği halde, söylenen en masum kelimeyi bile kendisine edilmiş bir küfür gibi algılayabilirdi. içinde büyüyen ve bugün ölçüsüz bir dev haline gelmiş kinyas başka hiçbir isim ve insanı kabullenemiyordu. yer kalmamıştı hiçbir tanışmaya, hiçbir kalabalığa. maruz kalabileceği hiçbir kaçamak bakışa…