Plasenta
Kadın pencereye koşup hızlıca perdeyi çekiyor gecenin içinden iki yıldız ona gülümsüyor ama o bunun farkında değil henüz...nedenini bilmeksizin atlamak için adım attığı an bir ses ile irkiliyor dönüp karşı pencereye baktığında annesinin öylece bir tüy gibi kendini bıraktığını görüyor. Onu kurtarmak için koştuğu an ona ait olmayan ölümün uykusundan uyanıyor. Kadın uyandığı an annesi rüyasında kızının pencereden öylece bir tüy gibi düşüverdiğini görüp ona ait olmayan ölümün uykusundan korkarak uyanmıştı.
Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılmaz bu dertler. Çünkü henüz çaresi de, devası da yok bu dertlerin. Düşündüm, herkesin gökyüzünde bir yıldızı varsa, benim yıldızım uzak, karanlık, anlamsız olmalı. Belki de hiç yıldızım olmadı. İçimde müphem bir arzu: Bir deprem olsa da, bir yıldırım düşse de, sakin pırıl pırıl bir dünyaya yeniden doğsam? Azap çeken bir ruh gibi bekliyor, kolluyor, arıyordum, lakin boşuna! Dünya,ıssız yaslı bir ev gibi görünüyordu gözüme ve ben bağrımda bir acı duyuyordum. Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi; onlar için kurulmuştu bu dünya. Gönlümde düğümlenen bir şeydi bu istirap, bu kederli hal; kasırgadan az önceki havayı andırıyordu. Hissettim ki benim düşüncelerim de dayanıksız bir avuç kor gibidir, kül olmuştur, bir üflemeye bakar. Birbirine ters düşen öyle çok şey gördüm, birbiriyle çelişen öyle çok şey duydum ki! Artik hiçbir şeye inanmıyorum. Bazı kimselerin ölümle savaşı daha yirmisinde başlar; birçokları da yağı bitmiş lambalar gibi, Bazı kimselerin ölümle savaşı daha yirmisinde başlar; birçokları da yağı bitmiş lambalar gibi, sessiz yavaş, ecelleriyle sönerler. Yalnız ölüm yalan söylemez! Kimse göründüğü kadar dayanıklı değildir. Benim için önemi yok. Ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder. Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır. Sadece görünmeyen yangınlar, duyulmayan fırtınalar, gizlice çürüyen ruhlar vardır. Nedir günler, nedir aylar?
Orhan Veli Kanık
Orhan Veli Kanık
Reklam
Hepimiz bu hayat içerisinde bir birine bağlanan puzzle gibiyiz. Yani mutlaka bir tarafımız eksik. Yapmış olduğumuz tercihlerden dolayı, tamamlanacak tarafımıza seçtiğimiz parçalar, ya uymuyor yada zorla oturtulmuş gibi. Yaşarken biri çıkıp geliyor, eksik olan parçana tam olarak uyuyor. Ancak kendinde eksik olan parça o kadar yıpranmış, o kadar horlanmış ki, artık tamamlayan bile kapatmıyor. Ya zaman uymuyor, ya mekan yada yaşam. Aşık olabiliyorsun mesela imkansıza. Biliyorsun ki o sana zehir, acı verecek yada ölümün olacak. Kendi felaketini elinle hazırlayıp, kefeninle üstüne gidiyorsun. Nefes almak sana acı geliyor, cigerlerinden gelen kan kokusunu hissediyorsun, bir kanser hastasının sonunu beklediği gibi onu bekliyorsun. Seni 3 metre bir toprağa işliyorlar. Arkadan bir sürü dua edip günahlarının af edilmesini diliyorlar. Ancak sende biliyorsun ki, yaptığın seçimin acı bedelini.
Çiçeklerin açtığı toprakta Ölümün doğması gibi bir acı dünya işte Kalana hasretin nicesi Hatırların oncasıyla savaşmayı bırakan bir beter dünya işte.
Ölüm ve ölümden sonrası (kısa hikaye)
Kemikli suratındaki dehşet ifade birçok insan için büyük kabuslara sebebiyet verecek cinstendi. İnsanlık olarak ölüm denen sona erişi tasvir ederken derin ve sonsuz bir mutluluk olarak tanımladıklarını gördüm. İnanın bana sevgili insanlık öldükten sonraki yaşam denen kozmik farkındalığa eğer yaşarken varabilseydiniz hiç kimse bu derece kaotik ölüm
Telefonu kapatıp yürümeye başladım. Ne müzik ne şehrin sesi var. Boşluk adım seslerimi yutarken sadece kanımın akışını ve beynimin içinde ölen hücrelerin sesini duyuyorum. Kafamı patlatmak için kaç kurşuna ihtiyacım olduğunu hesaplıyorum. Üç evet üç kurşun girmeli yakın mesafeden. Biri tam tepeden iki beyin lobunun ortasından geçip boğazımdan kaymalı, midemi delip taşşaklarımı patlatarak çıkmalı. Diğeri sağ şakağın biraz arkasından yol buyunca tüm kıvrımları delerek akıtmalı fikirlerimi, sonuncusu sol kulak deliğimden, sağ kulak deliğime bir yol çizmeli zarları patlatıp sağır etmeli beni. Böylece ölümün sesini duyamam. Adım seslerinin hızlandığını fark ettim. Vazgeçtim üç kurşunla ölmekten, daha çok kurşun gerekiyor. Yüzlerce. Binlerce kurşun bedenimi yeryüzünden silecek kadar çok kurşun.
Reklam
1,000 öğeden 681 ile 690 arasındakiler gösteriliyor.