Ömer Faruk Çetin

Abdülhamid Han ve İstibdad!
İttihatçılar ekseninde cereyan eden tariz ve kışkırtmalar; dönemin münevverleri, ricali ve teb'ayı da bir furya hâlinde Abdülhamid'e düşman etmiş, devrinin "istibdad" olarak zikredilmesinin bir numaralı âmili olmuştur. Fakat muarızları onun basiret ve şevketini, ancak İttihadçılar başa geçtikten sonra anlayabilmiş ve o zaman nedamet getirebilmişlerdir.
Reklam
Graham'a Göre Yatırım!
Graham'in yatırım tanımı daha açık olamazdı: "Bir yatırım işlemi, kapsamlı bir analiz yoluyla anapara güvenliğini ve bunun üzerine yeterli bir getiriyi vadeden bir işlemdir."¹ Graham'e göre yatırım yapmanın eşit ölçüde üç unsurdan oluştuğuna dikkat ediniz: - Hisse senedini satın almadan önce şirketi ve altında yatan faaliyetin sağlamlığını derinlemesine incelemelisiniz, - Ciddi kayıplara karşı kendinizi planlı bir şekilde korumalısınız, - Olağanüstü performans yerine "yeterli" performans peşinde olmalısınız.

Reader Follow Recommendations

See All
Doğru Söyleyen!
Avnî nice ibrâz-ı kemâl eylesin âdem Bir yerde ki hak söyleyeni dâra çekerler Yenişehirli Avni Ey Avni! İnsan neden maharetini ortaya koyup göstersin? Öyle bir yerdeyiz ki doğru söyleyeni dâra gönderirler.
Münasip Dost!
Her kimin yokdur cihânda bir münâsib hem-demi Hem günü zâyi’ geçer hem rûzgârı hem demi Lâedri Bu dünyada münasip bir dostu olmayan kişinin; hem günü hem ömrü hem de zamanı boşa gider.
Reklam
Şiir ve Mutlak hakikat!
Necip Fazıl, hem ferdî çilelerini derinlikle anlatan hem de toplumun gizli arzularını dile getiren bir şairdir. Kısakürek'in kendi cümleleriyle söylersek: “Şiir, mutlak hakikati arama işidir. Mutlak hakikat, Allah'tır. Şiir, Allah'ı, sır ve güzellik yolunda arama işidir.”
Milli Ruhun Cevheri!
Necip Fazıl inançların ve irfanın talan edildiği, bize mahsus her değerin kötülendiği, dine, tasavvufa hor ve yasak gözüyle bakıldığı bir zamanda, milli ruhun cevherini bulmuş ve sımsıkı sarıldığı o cevherin üzerine inanılmaz bir şiir inşa etmiştir.
Sancılı "Modern" Adam!
Necip Fazıl yüzlerce hatırasında kendi gösteriş ve yaşama hırsını yeren, fâniliğin, ihtirasın, şehvetin, korkunun, isyanın, kıskançlığın velhâsıl nefs labirentlerinin hepsine dalıp çıkan, para beyliğinden fakirlik saltanatına gidip gelen, şüpheleri, acıları, hasretleri içinden söküp atamayan çağdaş hayatın, sancılı "modern" adamıdır.
Necip Fazıl ve Yunus Emre
Necip Fazıl'ın Yunus Emre'ye tutkunluğu bir mürşide, bir ermişe olan hayranlıktır. Yunus, onda ölümsüzlük hasretinin timsalidir: Rüzgâra bir koku ver ki hırkandan Geleyim izine doğru arkandan "Bizim Yunus" Necip Fazıl'a göre: "Bir zaman dünyaya gelmiş, ölüm dedikleri perdeyi delmiş"tir. Şairimizin o kadar imrendiği "Sonsuzluk Kervanı"nda Allah'a gidenlerden biri de Yunus Emre olsa gerektir: Sonsuzluk kervanı, peşinizde ben Üç ayakla seken topal köpeğim! Bastığınız yeri taş taş öpeyim; Bir kırıntı yeter kereminizden! Sonsuzluk kervanı, peşinizde ben Görülüyor ki Yunus Emre, Necip Fazıl'ın olmak istediği ama olmaya da imkân görmediği erişilmez bir "ermiş"tir.
Asıl kıyamet!
Batı şairlerinde kendi iklim ve yerlerinden kopuş ve kaçış önemlidir... Yeni bir dış dünya bulmak kaygısı da görülmektedir. Necip Fazıl'ın şiirinde ise asıl kıyamet, iç dünyamızda olup biten kıyamettir. Değişim ve oluşum, içteki bir ilerleyiş içindir.
Reklam
Batılı şairlerde olan, daha çok alışılmışın dışına çıkma arzusu, monoton hayatın verdiği can sıkıntısından kurtulma isteği, öleyazan duygu ve düşünceleri, arzu ve iştahları tazeleme dileğidir. Necip Fazıl'ın yolculuk imajında ise, tamamen fizik ötesi bir atılım, bu dünyanın dışında ve çok ötesinde var olan ideal bir ülkenin özlemi gizlidir.
Necip Fazıl'ın, Tükcemizde hiçbir şairi "taklit" etmediği, hatta, örnek almaktan dahi kaçındığı ve sadece Yunus Emre'ye olan hayranlığı bilinmektedir.
Necip Fazıl, şiirlerinde ve nesirlerinde çok daha pervasız olarak cemiyetin nefsiyle vuruşmaktadır. Bu yolda zindanlara girmiş, çok ağır hicivler, çok zarif hikmetler söylemiştir. Fakat dava yitirilmiştir.
Necip Fazıl insan nefsinin trajedisini Çile (Senfoni) şiirinde ortaya koymuştur. Batış ve kurtuluşlarının, hem şahsi hem de beşerî bir trajedisi bu şiirdedir.
Ey Türk Oğuz Beyleri! Üstten gök çökmedikçe, alttan yer delinmedikçe, bil ki, Türk milleti, Türk yurdu, Türk devleti, Türk töresi bozulmaz. Ey ölümsüz Türk milleti! Kendine dön! Su gibi akıttığın kanına, dağlar gibi yığdığın kemiklerine lâyık ol! Bilge Kağan
Sayfa 27
233 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.