Önce yapraklar vardı
Aşkın yapraklar üstüne yazıldığı
Nice gün nice gece...
Bir kadın yaşardı karanlık mağaralarda, adı Skylla
Bir söğüt dalı kadar ince, kanla yazan yüreğini
Aşkın sesiyle geceye
Kimbilir kaçıncı Titan'dın sen
Pençelerinle araladığında kapıyı
Ah geldi işte dedi herkes
Ve gece uyurken Miken halkı
Altın bir kalp bağışladı ona
Altın çağlardan kalma
Şimdi dönüp gitse mi o kuzey kayalıklarına
Yoksa yeniden mi ıslansın asit yağmurlarıyla
Önce yapraklar vardı
Aşkın yapraklar üstüne yazıldığı
Nice gün nice gece
Söyle Nereus, söyle nereye?
Hücreme Kuranı Kerim'in girmesini yasakladılar ama onu 30 yıl önce ezberlediğimi unuttular. Ancak ona dokunabilmeyi çok isterim.
Mısır'ın özgür halkına benden selam söyleyin. Onlara deyin ki, Mursi sonuna kadar direnecek. Dinimi asla dūnyalığa satmayacağım.
Sizleri, çocuklarımızı; bizden sonra gelecek evlatlarımızı korumak istiyorum. Kızlarımız, geleceğimizin anneleri! Onlar çocuklarına anlatacaklar, "Adamdılar" diyecekler.
Hiçbir zaman haksızlığa boyun eğmeyin. Hiçbir zaman alçalıp boyun eğmeyin.
Vatanımızdan, hukukumuzdan, haklarımızın ve dinimizden en ufak taviz vermeyin. Bu haklarımızın bedeli için benim kanım akacaksa, ben bu kurbanı vermeye hazırım.
Allah her şeye kadirdir. Kimse sizi aldatmasın. Sakın aldanıp tuzaklara düşmeyin." diye devam ediyor ve şu duayı okuyor: "Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi haktan saptırma. Bize kendi katından rahmet ihsan eyle. Çünkü sen çok ihsan edicisin!"Gövdemi hapsetseniz de kalbimle taşlayacağım sizi, bundan sonra eve dönüşüm olmasa da gidecek bir cennetim var. Beni belki zaferlerle gömecekler lakin sizi ahımın ordusu devirecek! Allah yaşadıklarımı mazlum halkıma da zalimlere de unutturmasın.
Kur'an bizim anayasamızdır.
Rasul bizim liderimizdir.
Cihad bizim yolumuzdur.
Allah yolunda ŞEHİD olmak en büyük arzumuzdur.
Yaptığımız her amelin gayesi Allah içindir.
Bütün bu derslerden hâlâ sıkılmış olan Teg, "Bütün bu şeyler zaten ölecekse niye kütüphaneye dönüp adlarını öğreniyorum ki?" diye sordu.
"Çünkü sen insansın ve insanlar her şeyi sınıflandırma, yaftalama ihtiyacı duyar derin bir şekilde."
"Neden öyle şeyleri adlandırmak zorundayız ki?"
"Çünkü adlandırdığımız şeyi sahipleniriz. Yanıltıcı ve tehlikeli olabilen bir sahiplik hissine kapılırız."
Kadın lafı döndürüp dolaştırıp sahiplik meselesine getirmişti yine.
"Benim sokağım, benim gölüm, benim gezegenim," dedi Odrade. "Benim verdiğim isim, sonsuza dek. Bir yere ya da şeye verdiğin isim sen ölmeden önce bile unutulabilir; belki fatihler o ismi değiştirmez, kibar bir jest olarak... Veya insanların korkuyla anımsayacağı bir isim olsun diye."
"Dune," dedi Teg.
"Zekisin!
"Yaz günleri uzun olur Basil," diye mırıldandı Lord Henry. "Bir de bakmışsın, ondan önce sen bıkmışsın. Düşünmesi acı gelebilir belki ama zeka güzellikten hiç şüphesiz daha kalıcıdır.
Dayak yiyen çocuk önce gururunu ve öz benliğini korumak için çabalar; ne var ki, kendisi ufaktır ve ana-babası, yaşamını sürdürebilmesi için dayanmak zorunda kaldığı yegâne kişilerdir. Zamanla onurunu, değerini, yaşama şevkini kaybeden çocuk, ana-babasından ilgi ve onay görebilmek için, onların "sen değersizsin, sen dövülecek bir nesnesin" mesajıni kabul eder ve kendine anne babasının gözleriyle bakmaya başlar. Utanç başlamıştır ve çocuğun özünde açılan boşluk onu ömrü boyunca mutsuz kılacaktır.