Hazine avına çıkan sinbad'ın girdiği mağaranın içinde hissetti kendini. Korkunç, sihirli canavarla dolu bir mağaradaydı aslında hayat. Girmeden önce sen ne kadar aman dikkat et denilmiş olursa olsun, içine girdiğinizde kim olduğunuzu neden orada olduğunuzu unutuyor ve türlü şekillerde size yaklaşan, sizi parayla ,güçle ,sahip olma duygusula, diğerlerinin gözünde yücelme isteğinizden yakalayan canavara kanabiliyordunuk. Mağaraya girdiğiniz zaman nasıl geçtiğini anlamayacaksın hiç ve cadılar söyledikleri şarkılarla seni uyuşturacak, sevgilinin sesi ile sana seslenip, belki güvendiğin birinin kılığında seni oyalayacak ,kafanı karıştıracak, dememişler miydi tüm o çocukluk filmlerinde mağaraya girmeden hemen önce. İşte mağaranın içindeydik Tam da söylendiği gibi zaman nasıl geçtiğini anlamadan Yaşar halindeydik, sevdiğimiz şeyler kılığında canavarlar hayatımızı elimizden alırken televizyon programları, sigara uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklar, alışveriş terapisi ve saçma sapan sağlıksız yemeklerle uyuşukluğun doruklarında , kesinlikle kendimize değildik. silkelenmeliydik .amacımızdan koparılarak kaybolmuş dikkatimizi toplamalı, yaşam zannettiğimiz bu gerçekliğin aslında geçirmesi gereken bir mağaradan ibaret olduğunu hatırlamalıydık ve neden burada olduğumuza odaklanmalıydık. Ne için gelmiştik bu mağaraya? Cevabını hatırlamalıydık. Yoksa tekrar tekrar girdiğimiz ama bir türlü çıkamadığımız lanetli Bir yoksa tekrar tekrar girdiğimiz ama bir türlü çıkamadığımız lanetli Bir mağaraya dönüşecekti hayat
Romanın Hazırlanması ve Yayını Bozkurtlar Diriliyor romanının yazımı 15 Nisan 1949'da bitmiştir. Hacaloğlu'nun kitabında 19 Ocak 1946 ile 16 Aralık 1948 tarihleri arasında Atsız'ın sadece sekiz mektubu vardır. Bunların hiçbirinde bu romanı yazdığından bahsetmiyor. Şüphesiz daha pek çok mektup olmalıdır. Nitekim Hacaloğlu,
Reklam
Romanın Hazırlanması ve Yayını Bozkurtlar Diriliyor romanının yazımı 15 Nisan 1949'da bitmiştir. Hacaloğlu'nun kitabında 19 Ocak 1946 ile 16 Aralık 1948 tarihleri arasında Atsız'ın sadece sekiz mektubu vardır. Bunların hiçbirinde bu romanı yazdığından bahsetmiyor. Şüphesiz daha pek çok mektup olmalıdır. Nitekim Hacaloğlu,
Bilge Loocus günlerden bir gün bilinmeyen bir nesneyle karşılaşır - bir kadın. Böyle bir şeyi daha önce hiç görmeyen Bilge önce onun kendisine benzerliği karşısında hayretler içinde kalır; ama sonra, ondan biraz da korkarak, çevresindeki bütün erkeklere şöyle seslenir: “Hey! Ben onun yüzüne bakabiliyorum, bunu o yapamaz - demek ki kadınlar asla benim gibi olamazlar!” Ve böylece kendisinin ve erkek yoldaşlarını rahatlatarak erkeklerin kadınlara üstünlüğünü ispatlar. Bu arada aynı uslamlama Loocus’un bütün diğer erkeklerden üstün olduğunu da ispatlar - ama bunu onlara belli etmez. Kadın buna karşı çıkar: “Evet, sen benim yüzümü görebilirsin, bunu ben yapamam - ama ben de senin yüzünü görebilirim, bunu da sen yapamazsın! Öyleyse biz eşitiz!” Ancak buna karşı Loocus beklenmedik bir çıkış yapar: “Kusura bakma, ama benim yüzümü görebildiğini düşünüyorsan yanılıyorsun. Siz kadınların yaptığı biz erkeklerin yaptığıyla aynı değil - daha önce işaret ettiğim gibi sizinki daha düşük nitelikte ve bu yüzden aynı adla anılmayı haketmiyor. Ona “kadıncagörme” diyebiliriz. Benim yüzümü “kadıncagörebiliyor” olmanın bir önemi yok, çünkü durum simetrik değil. “Bunu görebiliyor musun?” “Kadıncagörüyorum,” diye kadıncayanıtlar kadın ve kadıncayürüyerek uzaklaşır ...
Böyle birisine denk gelirseniz direk kaçın!
"Aslında benim hayatımı tam anlamıyla iki kısma ayırabiliriz Tesla. Tıpkı milattan önce ve milattan sonra gibi. . . Zira hiçbir fikrin olmasa da sen benim miladım oldun. Senden önce ortala­ma bir sokak çocuğuydum. Zor ve çekinlen ez bir hayatın içinde diğer çocukların yaşadığı şiddeti, tacizi ve tecavüzü yaşadım. En pis çöp tenekelerine
Popüler Kültür-Bilim Serisi
'Ya sen nicesin ömrümün varı? Sensiz ne olur, ne olabilir, onu unutmamalıyım oysa. Her adımdan, her düşünden, her düşten önce seni karşıma alır, bakar, sorarım, bunu bilir miydin? Başkaca dövüşemem ki. Yenilmemenin tılsımı...'
Reklam
•|Söylediğimiz bir söz, başkasının kulağına girmeden önce Allah'a varır... Verdiğimiz bir hediye, başkasının eline değmeden önce Allah'ın huzuruna takdim edilir... Bitirdiğimiz bir proje, sunmamız gereken kişiden önce Allah'a arz edilir... İşte bu sebeple insan, eylem ve üretimlerini, ilk muhatabının Allah Teâlâ olduğunu bilerek yapmalıdır...
Kime ne verdiysek bilerek ya da yanlışlıkla geri alabileceğimizi anladım. Olup biten en güzel şeylerin hatırına, belki korka korka da olsa bir duralım vazgeçmeden önce, vakit var, umut var, sen varsın, ben varım, biz varız.
"Ben belki senin hayatına girmeyi başardım ama senin kalbine hiçbir zaman giremedim," dedim gözyaşlarımı serbest bırakarak. Mavileri o kadar tanıdıktı ki bir an için. Sadece birkaç saniye için. "Unutamam, Doruk. Senin en büyük hatam dediğini ben unutamam. Hangi birini yok sayayım? Bana her gün söylediğin yalanları mı, gizlediğin
Maya EfnanKitabı okudu
O kadar boştur işte hayat, sen bir an önce onu kendi anlamlarınla doldurup güzelleştirmeye bak! Ömrünü ancak böyle hayat yapabilirsin.
Sayfa 305 - METİSKitabı okuyor
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.