Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Aliye
İpsiz sapsız bir yer burası. Ama insanları öyle değil. Görülmeyen iplerle birbirlerine bağlanmış gibi hepsi sanki. Nereye çekersen iplerini, hepsi birden oraya hareket ediyorlar... İplerinin başındaysa televizyon kutularıyla bastırılmış, son kullanma tarihleri geçmiş kokuşmuş zihniyetler var. Karşıdan karşıya dahi üç kere sağa bakıp geçerler yani,
Günaydın 1K
Tabiri Caizim Bütün tabirlere caizim Beni teşbihlerin tamamı hatasız En malum şekliyle ilanım Uzun lafın kısası,çok yoruldum Allah'ım Bazen düşünüyorum da,çok düşünüyorum Aynı yerden kaç kez kırılır ki bir insan Evet, ben de tahammül yok ama biliyorum Artık tahammülde de ben yokum Acaba diyorum Allah'ım, bıkmak da benden bıkmış
Reklam
Şuan yatakta saat 01:09 kulaklığı takmış şarkı dinliyorum. Belki ergenliğin dibine vuruyor belki gençliğimi yaşıyor belki de mutlu olmaya çalışıyorum'dur. Bundan yıllar sonra çoluk çocuğa karışmış belki de meslek sahibi olmuş bugünleri unutmuş bile olabilirim. Bundan yıllar önce şuan ki yaşımızda olan abi ve abla'larımızı düşününce onlarda şuan en başta yazdığım gibi kim bilir evli çocuklu kim bilir işinin başında belki de hiç evlenmemiş. Bilemeyiz. Tuhaf hissettiriyor bir şeyleri düşünmek. Geçmişi, geleceği belki de yıllar sonra şuan'ı. Ve geçen zamn bizden geçiyor, Bir daha hiç yaşayamayacağımız bu anlar gibi. 🎶🎶 Tuğçe Kandemir - Yelkovan Yalın - Yelkovan Erhan Güleryüz - Bari Sen Unutma Beni Bengü - Saat 03:00 Hakan Peker - Kaldı Bende
384 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kairos. / Jenny Erpenbeck Kairos. Uğurlu Anlar Tanrısı. Uğurdur değil mi ayakları yerden kesecek bir aşka yelken açtıracak karşılaşmalar? Ama ilişki yıpranıp da aşk saplantıya dönüşünce Kairos.’a gerçekten de bu anlamı yükleyebilir mi insan? İnanılmaz etkileyici bir kitap okudum, bunu en başından söyleyeyim. Sırtını Berlin Duvarı’na yaslayan
Kairos
KairosJenny Erpenbeck · Can Yayınları · 202373 okunma
Hayatını Düzene Koymak İsteyen Müslüman Gençlere Önce Rabbini razı et: Vaktin kıymetini bil! Her şey geçer, ömür de geçer, bütün tartışmalar son bulur. Bütün koltuklar terk edilir. Bütün unvanlar, makamlar geride kalır. Ne yaparsan yap, kimseyi razı edemezsin, muhakkak bir eksiğin bulunur. Sen Allah’ı razı etmeye bak! Gerisi boş, gerisi gelir
Barnabas İncili’nin akibeti nereye varacak?
Barnabas İncili’nin akibeti nereye varacak? 1983 Kışında, Şırnak'ın Uludere kazasına bağlı "Kela Memo" mevkiinde av köpekleriyle avlanmaya çıkan Timurhan Ağa ve adamları bir ara köpeklerini kaybederler. Köpeklerinin yeraltı gibi bir yerden seslerini işitirler. Mağara gibi bir yerden girdiklerinde aşağıya doğru yol olduğunu
Reklam
Julia özlem dolu bir nefes aldı ve gözlerini kapata- rak onun yanında olduğunu ve omuzlarına masaj ya- parak bütün ağrısını aldığını hayal etti. "Eğer orada olsaydım omuzlarına masaj yapardım. Bana yaslanır- dın ve ben de seni iyileştirirdim." "Hımm... Eminim yapardın." "Ben sana masaj yaparken, sen de başını bacakla-
Sayfa 72
"Ah, Bahar... Ben kendimi üzgün hissettiğim bütün zamanlarımda seninle tanıştığım günü hatırlayıp mutlu olan biriyim. O gün haftalar boyunca göz değdirmece oynayan iki çocuk olmaktan sıkılıp yanına gelmeseydim, sen sonsuza dek bu oyunun içinde yaşardın da yine benim karşıma çıkamazdın. Zaten sen kütüphanede bir erkeği çaktırmadan kesmeyi bile becerebilecek kadar şaşkın, o erkek ayağına geldiğinde ağlayacak kadar korkak ve 'Neyin var?' dediğimde, 'Annemi özledim' diyecek kadar çocuktun. İstanbul kıştı seninle beraber şehre Bahar gelmişti."
Sayfa 68 - Pukka Yayınları, OzanKitabı okuyor
Clay aralarındaki binlerce kilometrenin, onu Julia'nın yalanlarına ve canını yakma ihtimaline kar- şı koruyacağını düşünüyordu. Aralarındaki kilometre farkını kapatmadığı sürece sorun olmazdı. Bu yüzden de telefonu çalıp da ekranda Julia'nın adını görünce hemen cevapladı. "Merhaba." "Selam," dedi Julia uykulu ve
Sayfa 55
Kaç acı gördüğümü sana söylemem, zaten bunlar da çok önemli değil. İnsanoğlu her şeyi unutur, acıyı da unutur. Anlatır ve unutur. Sanki acıyı başkasına yükler ya da başkası ondan almak ister. Ama sen unutmamışsın acını. Hâla kalbinde.. hâla hissediyorsun.Dinlediğin şarkılar hep acını hatırlatıyor bana. Yirmi yıl önce olmuş olayı hâla dün gibi hatırlıyorsun. Ne anlatmak dindiriyor ne de zaman. Yarabantları da hiçbir işe yaramıyor. Ağlıyorsun bayım, içli içli ağlıyorsun.
Reklam
"Şimdi, milliyetçiliğin bir hakikati var, değil mi?.. “Kavmini sevmekle kınanamaz.” Nitekim, bakın şimdi başka bir yerden bağlayacağım meseleyi… Kavmini sevmekle kınanamazsın; fakat insanlar -devrimci gençlerden bahsediyorum- yurtsever filân bu tip şeylerde çok heyecanlanıyorlar. Ondan sonra, dış sömürüye karşı savaşlarını da işte “yurtseverlik”… Yurtsever ile vatansever arasında ne fark var?.. Mevzu şundan ibaret; sen şimdi “bütün halklar” falan diyordun ama nedense şuradaki halklar için burada kalkmış değilsin! Ama burada olunca birden bir şey yapıverdin. Bunu inkâr edemezsin ki, bu bizim fıtratımızda olan bir şey… Yâni, bize ait bir mekânı korumak, bizim fıtratımızda olan bir şey… Şimdi burada buna yurtsever adını takman şey yapmıyor… Veyahut da, “halkların kendi kaderlerini tayini”… Halklar kendi kaderini tayin etti, biri meselâ Hitler gibi birini seçti!.. Yâni ne demek istiyorsun sen?.. Biraz önce hürriyet bahsinde söyledim; şimdi, ister halk idaresi de, ister millet idaresi de, idare edenle idare edilen ayırımı vardır. Söz konusu olan bu idare eden – idare edilen ayırımında hangi metod olmalıdır? Bu lâf kurtarmıyor bunu… Çünkü bugün meselâ “hâkimiyet milletindir!” diyorsun, tabiî bunu suç işlemek için söylemiyorum da espri olarak alın, şimdi hâkimiyet Eminönü’nde geziyor, ayağı çıplak!.. Bu palavraları bırakalım, “hâkimiyet milletindir!” falan, böyle bir şey yok…" Salih Mirzabeyoğlu
Ahhh benim en uzak gurbeti gösteren sılam kendimi bulduğum her yerde ,kayıp bir evreni ararken kullandığım pusulam sen yerini bilirsin ;git ve bana güldüğümüz bir memleket getir ! bana ,ikinci kişiye giden tek kişilik bir yolculuk getir, Getir bana ,belki biraz beyaz belki biraz mavi bulutların oynaştığı, henuz kimsenin gözlerinin değmedigi
Selam. Yatağımda uzanmış, dün geceyi düşünü- yorum. Daha sadece yirmi dört saat önce benim ya- nımda oluşunu ve kollarının arasında uyumanın bana kendimi çok daha iyi, sıcak ve güvende hissettirişini. Tekrar buraya gelmeni ne kadar çok arzu ettiğimi. Ama bunun olmayacağını biliyorum ve anlıyorum. Gerçekten çok iyi anlıyorum. Senin yerinde olsaydım ben de benden nefret ederdim. Senin yerinde olsay- dim. ben de benden şüphelenir ve büyük ihtimalle ben de bana güvenmezdim. Yani aklından neler geçtiği- ni yüzde yüz anlayabiliyorum. Keşke başka bir yol olsaydı, çünkü senin hayatımda olmanı o kadar çok istiyorum ki, yokluğun canımı yakıyor. Ama sana sa- hip olamayacağımı biliyorum ve şu anda sana karşı daha açık olamadığım için üzgünüm. Sen bundan çok daha fazlasını hak ediyorsun. Benden çok daha faz- lasını. Tek söyleyebileceğim bunun çok kötü olduğu. Eğer zamanı geri çevirebilecek olsaydım, inan ki bazı şeyleri çok daha farklı yapmak isterdim. Ama seninle geçirdiğim zamanın, tek bir saniyesini bile değiştir- mezdim elbette. Vay be. Şimdi yazdıklarımı yeniden okudum da, sanırım bugüne kadar birine yazdığım en duygusal şey oldu bu. Beni nasıl da etkilemişsin böyle! Sana fena tutulmuşum ben. Her ne kadar sonradan pişman olacağımı bilsem de cesaretim varken gönder tuşuna basıyorum şimdi, çünkü bunların hepsi doğru. Öpücükler, Julia...'
Sayfa 36
"Sen bir yolcusun, yolcunun vatanı ahirettir. Bu yolculukta azığın ALLAH'ın zikrinden gayrı bir şey olmamalı; yoksa sırtına dünyalığı yükledikçe, yükün ağırlaşır, altında ezilirsin. Hem madem bu yolculuğa niyet ettin, önce tövbeyle günahlarından arın, istiğfarla yolunu nurlandır."
Sayfa 42
ou sogomon
15 Mart 1921, Berlin Charlottenburg semtindeki Hardenberger Sokağı'ndaki 4 numaralı evde ikamet eden Talat Paşa 15 Mart 1921 sabahı bir arkadaşıyla sohbet ederken, vatana kavuşanların toprağı nasıl öptüklerini anla- tırken, arkadaşının "Herhalde siz de onlar gibi toprağı öpeceksiniz..." deyince Talat Paşa ağlayarak, "Ne dersin sen? Ben öpmekle doyamam ki... Yiyeceğim vatan toprağını, yiyeceğim..." yanıtını verdi. Eşi Hayriye Hanım'la vedalaştı. Saat 11.00'e doğru tütün ve eldiven almak için evinden çıktı, birkaç kez geri dönüp evine baktı... 17 numaralı evin önüne vardığında, karşısından gelen gri paltolu bir genç önce Talat Paşa'nın kendisini geçmesine izin verdi. Ama bir iki adım sonra birden geri dönüp Talat Paşa'nın ensesine dayadığı tabancasını ateşledi. Paşa oracıkta son nefesini verdi...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.