Erdem Bayazıt’ın yaşadığı dönemin sıkıntıları, acıları, kaygıları ile hayatını güzel kılan pek çok konu ve anıları üzerine aldığı toplu bir şiir kitabıdır Şiirler. Şiirlerde serbest bir üslup kullanılmış, sıra dışı tasvir ve anlatımlarla şiirlerde de etkileyicilik yakalanmıştır. Hemen her konuya ait bir şiirin yer aldığı kitap okuyucu açısından da
Travma ile yüzleşmekte ve onu kabullenmekte karşılaşılan zorluklar travmanın varlığını genellikle görmezden gelmemize veya reddetmemize neden olmaktadır.
Merhaba. Ayın bir diğer okuduğum kitabı Şule Gürbüz'ün "Ne Yaştadır Ne Başta Akıl Yoktur" tiyatro oyunu oldu.
Okuduğum en farklı tiyatroydu. Perde değil de yedi sahneden oluşuyor.
Önsöz de, Oruç Aruoba traji-komik olarak nitelendiriyor oyunu. Daha çok ölüm ve arayışın olgusunda durulan oyunda Oruç Aruoba, "akıl, ölüm ve
"Size gerçek, gerçeğin ta kendisi olarak diyorum ki: Toprağa düşen bir buğday tanesi yok olmazsa, yalnızca bir buğday tanesi olarak kalır; ama yok olursa, o zaman bereketli ürün doğurur."
(İncil, Yuhanna'dan XII. Bap, 24)
Kuşkusuz bir tarih iki kişiyle yazılmaz. Fakat biz, bir ülkenin değilse de, kendi tarihimizi kendi ellerimizle yazdık. Buna inanıyorum. Yaşadıkça da yazmayı sürdürmeliyiz. Tek kişilik tarihler hiçbir şeyin, hiçbir tarihin başlangıcı değildir. Ama iki kişilik tarihlerin bir önsöz olduğuna şimdi öylesi derinden inanıyorum ki.
Kitaptaki, çağın ruhunu yakalama ve buna göre 'insanın nasıl yaşaması gerektiği'ne yanıt verme çabası, karşımıza dokuz deneme çıkarır: Kader; Güç; Zenginlik; Kültür; Davranış; Tapınma; Yan Düşünceler; Güzellik; Yanılsamalar.
Hayata bir Protestan papazı olarak tandıktan kısa bir süre sonra katı ve kurumlaşmış bir din anlayışının kendine uygun olmadığına ikna olarak kiliseden ayrılır.
Seneca kendini bir Romalı değil , bir dünya vatandaşı olarak görür , yeryüzündeki yaşamını da bir çeşit askerlik görevi sayar ; yaşamak bir kışla hayatı sürmek demektir , bu dünyanın gereklerine bir er gibi uymalı insan , acısına da kahrına da
Kitap, çok uzun bir önsöz ile başlıyor. Victor Hugo bu önsözde idam cezası ile ilgili düşüncelerinden bahsediyor. Hatta bir yerde halkın, yoksulluk içinde yaşayan, bahtsız insanlar idam edileceği zaman buna ses çıkarmayıp da 4 bakan idam edileceği zaman buna tepki göstermelerini eleştiriyor. Buyurun, işte o kısım:
“Arzulanan bu ilgayı
"Cezaevi" düşüncesi bana hep çekici gelmişti. Cezaevi yaşamının, özellikle kadınlar için nasıl bir şey olduğunu merak ediyordum. Belki de bunun nedeni, birçok ünlü aydının çeşitli dönemlerde "siyasi suç" yüzünden hapse atıldığı bir ülkede yaşıyor olmamdı.